Buffy The Vampire Slayer – Sunnydale’de Güneşli Bir Gün
Spin-off’lar
Buffy The Vampire Slayer, yayın hayatına parodi olarak başlayan bir diziydi. Yani resmen kendi yaptığıyla dalga geçerek başlıyor yayın hayatına. Daha sonra nasıl efsaneleştiğini anlamak zor olmuyor ama. Sırtını aşk konularına değil; mitolojiye, bazen edebiyata, ama genel olarak fantastik bir evrene dayayarak işini sağlama alıyor. Evrene diyorum, çünkü dizi 7. sezonda sona erip 8. sezonu çizgi roman usulü devam ettirmeye karar verince görüyoruz ki evrene açılmışlar. Spike (James Marsters) uzay gemisi ve uzaylı olduğunu düşündüğüm yardımcılarıyla ortalıkta geziniyor.
8. sezonda çizgi roman, Buffy ve çetesinin İskoçya’da bir üs kurduklarını ve işleri buradan yönettiklerini görüyoruz artık. Potansiyel avcıdan, avcıya dönüşenleri yönetiyorlar orada bir bakıma. Ayrıca dizide arada bir görebildiğimiz karakterlerden bir cadı olan Amy, Giles’ın eski dostu yeni düşmanı Ethan Rayne, ciddi şekilde psikolojik problemleri olan Faith ve daha bir çok “işinin bittiğini” düşündüğümüz karakteri görme imkanı buluyoruz. Bir de bir gönderme olup olmadığı anlayamadığım Alacakaranlık adı verilen ve dünya üzerindeki tüm sihri barındıran varlığın yok edilmesi meselesi var yine bu seride. Umarım Alacakaranlık bir göndermedir, öyleyse daha çok eğlenirim. Bu çizgi roman serisi 2013 yılına kadar sürüyor.
Bunların dışında spin-off diyebileceğimiz, genç gözetmenleri, farklı dönemlerin vampirlerini ve o vampirlerin hikayelerini konu edinen çizgi roman The Tales of the Vampires’a sahip. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de satılmadığı ve Amazon gibi yerlerden ulaşabileceğimiz The Tales of the Vampires, Spike ve Drusilla’nın geçmişinden de bölümler barındırıyormuş. Bu durum benim daha çok heyecanlanmama neden oldu açıkçası.
The Tales of the Vampires’ın yanında bir de The Tales of the Slayers çizgi romanı bulunuyor. İçeriğinde Buffy The Vampire Slayer’ın yanlış hatırlamıyorsam 4. sezonunun finalinde, inanılmaz bir bölümle karşımıza çıkan ve bizi etkileyen The First Slayer’ı da barındırıyor. Bunun dışında, çeşitli zaman dilimlerinden farklı avcılar hakkında hikayeler yer alıyor.
Angel’ın kendi dizisinin olduğunu da bilmeyen olmadığını düşünüyorum. Buffy The Vampire Slayer’ın o canlı, gençlik üzerine kurulu, esprili dünyası Angel dizisinde tamamen farklılaşıyor ve karanlık bir hal alıyor. Angel’ın ortalığı kasıp kavuran geçmişinin ve kişiliğinin hak ettiği atmosfer de buydu zaten. Buffy tam üniversite hayatına adımını atıp tökezlemeye başladığı sırada Angel, Sunnydale’den ayrılıyor. Tabii orada Buffy’nin kasabasında yer edinemeyenler takımı diyebileceğimiz Cordelia ve Wesley (Alexis Denisoff) de bulunuyor ve kendilerini yeni maceralar içerisinde buluyorlar.
Ara ara yine diğer diziden gelenleri de Angel’da ağırlıyorlar. Faith mutlaka gittiği her yeri karıştırıyor. Minik kurtadamımız Oz, geliyor ve geçip gidiyor, Angel’ın azılı bir vampir olduğu dönemlerdeki sevgilisi Darla’yı (Julie Benz) görüp seviniyoruz. Çünkü BTVS’da çok az görme imkanı bulmuştuk. Ama Angel’da bir süreliğine görmek Darla’yı sevmemize neden oldu. Çatlak Drusilla’yı (Juliet Landau) da atlamak istemiyorum. O delirmiş haliyle yaptığı kötülüklerle bile beni kendinden nefret ettiremedi. En önemlisi de Spike geliyor ve bir kez daha kendini bize sevdiriyor. Ruh kazandıktan sonra iyi bir insan olmaya çalışırken bile eski eğlenceli, “evil” karakterinden ödün vermiyor. Özellikle Angel ile birlikte Buffy’yi aramak için Roma’ya gittikleri ve elleri boş döndükleri bölüm bir harikadır. Angel’ın kuklaya dönüştüğü bölümde ise zaten yeterince komik olan bu durum, Spike sayesinde kahkaha atmanıza neden olacaktır. Spike’ın o deri ceketiyle etrafta caka satmasını gerçekten özlediğimi söyleyebilirim.
Angel’ın bir de çizgi roman serisi bulunuyor tabii ki “Angel: After The Fall”. Malum Angel’ın finali bizi biraz yıkmıştı. Wolfram & Hart’ın başına geçen Angel, o şeytani işlerin başı olan şirketi değiştirmeye çalışınca Los Angeles’a yaratık saldırısı yapılmasına neden olmuştu. After The Fall, o savaşın bitmesinin ardından birkaç ay sonrasını anlatıyor. Kimlerin o savaştan tam olarak sağ çıkıp çıkmadığını bilemiyorum. Ama elimizde Spike, Angel’ın oğlu Connor, yeşilli yaratığımız Lorne ve Gwen’in olduğunu görüyoruz. After The Fall da 2011’e kadar devam ediyor.
Dizinin Bilinmeyenleri
- Katie Holmes, Buffy için; Ryan Reynolds, Xander için düşünülen isimlerdenmiş. Ryan Reynolds’ın rolü kesinlikle istememesinin nedeni, o dönemde liseyi daha yeni bitirmiş olduğundan ve liseden nefret ettiğinden, yeniden bir liseli olmak istememesiymiş.
- Sarah Michelle Gellar ve Charisma Carpenter rollerini birbirleriyle değiştirmişler. Gellar, Cordelia Chase için; Carpenter da Buffy Summers için düşünülen isimlermiş.
- Yayınlanan pilot bölümde Willow’u farklı birisi oynuyor (bayağı bayağı farklı birisi). Pilotun ardından oyuncu beğenilmediği için Alyson Hannigan ile anlaşılmış.
- İlk 17 dakikası hariç tamamen sessiz geçen Hush bölümündeki The Gentlemen adı verilen ve dünyadaki tüm sesleri yok eden yaratıklar, Whedon’ın rüyasından ilham alınarak yaratılmışlar.
- Sarah Michelle Gellar, 6. sezonun en zor sezon olduğunu söylüyor. Çünkü Buffy karakteri tamamen değiştirilerek, kesinlikle yapmayacağı şeyler yaptırılmış.
- Buffy The Vampire Slayer’ın animasyonunun yapılmasına karar verilmiş, senaryosu yazılmış, fakat kimse satın almak istememiş (yazıklar olsun size de).