Çizgi Romanı Okuyan Birisinin Gözünden Powers

Powers, yapıbozumcu bir eser. Diğer bütün yapıbozumcu eserler gibi temel aldığı edebi türün adetlerine göre hızlı geçiştirilen veya üstü örtülen konuları çubukla dürtüyor. Hikayeye konu mankenliği eden bütün yan karakterler daha bilindik karakterleri temsil ediyor, ve onların üzerinden süperkahraman çizgi romanlarının varsayımları ve sonuçları sorgulanıyor.  Astro City, Empowered ve Soon I Will Be Invincible gibi şanlı öncüllerinin açtığı yolu başarıyla ilerleten bir yapım.

Dikkat! Spoiler var izleyin de gelin…

“Süper kahraman tanrı değildir.” ve “Süper kahraman insandır.” aynı anlama gelen iki idda gibidir, ama çok farklı iki anlam taşırlar. Önceki örneklerden Astro city daha çok ilk önermenin örneğidir. Süper kahramanların profesyonel hayatının sandığımız gibi işlemediğini anlatır. Empowered ise ikinci önermenin örneğidir, süperkahramanların (Batman ve Joker hariç) özel hayatlarında insan olduğunu hatırlatır. Powers bu iki fikri de karanlık ve buruk bir gerçekçilik içinde bir araya getiren, hatta yetinmeyip süper kahramanlığa dair öğeleri polis dizisi adetlerine ve yapılarına çok şahane yediren bir şaheser.

Powers dizisi ise, hem süper kahramanlar için, hem de polis dizileri için önemli bir adım. Hem televizyon içeriği düzenlemelerinden polis dizilerine akseden naiflik bariyerini kırıyor, hem de çizgi romanların niş kısmında kalan süperkahraman yapıbozumunu insanların playstationlarına getiriyor.

powers2

Sağa sola enerji atanlar baya geri planda.

 

Hikayenin orjinal seri ile çok az bağlantısı var. Hatta adeta sıfırdan yazılmış. Orjinal hikayelerde çok değinilmeyen, ama Amerikan gündemini iki üç yıldır çok meşgul eden kimyasal bağımlılık mevzusuna odaklanmışlar. Hikaye akışı yeni, ama hikayeyi oluşturan karakterler çizgiden devşirme. Dergiyi okuyanlar, içinde ilk ciltteki hikayelerden toplanmış öğeleri tanıyacaktır. Büyük ihtimalle ikinci sezonun olmayacağını en baştan kabullenip çizgi romandan ayıkladıkları iyi içeriği maksimum verimle itelemek için bu yola başvurdular.

Bunun üstüne kalkıp da “hikaye şöyle farklı, böyle değişik” diye liste yapmanın alemi yok. Herşey değişik. Ondan sırf aklımda kalacak kadar önemli olanları yazacağım.

Hikaye akışı birden fazla mevzuyu az çok eşit ağırlıkta ilerletiyor. Bu bence yapımların derinliğini arttıran güzel bir olay. Ama aynı anda anlatılan mevzuların ortalama Amerikalı izleyicinin kafasını karıştırmayacak kadar detaylı işlenmesi lazım. İlk üç bölümde öyle bir çaba göremedim. Normalde tek bir olay akışı, farklı bakan karakterin gözünden evire çevire anlatılır. Mesela süper uyuşturucu konusu istikrarla ilerlese, süperliğin karanlık yanı, sınıf uçurumu, yozlaşma gibi diğer mevzular sadece uyuşturucu mevzusu hakkında konuşan insanların yorumlarını renklendirirdi. Şimdiki haliyle hepsinin kendi ufak story arc’ı var. İzlerken dikkat etmek lazım.

Hepsinin ayrı atarı var.

Hepsinin ayrı atarı var.

Karakterler de sıfırdan kurgulanmış. Çizgide Pilgrim tam bir cep psikopatıydı, Walker da aşırı soğukkanlıydı, orada oluşan taban tabana zıt ikili dinamiği çok iyi işliyordu. Dizide büyük ihtimalle çoluk çocuk izleyecek diye Pilgrim daha terbiyeli kurgulanmış. Pilgrim’i bozduktan sonra Walker’ı da değiştirmeleri büyük ihtimalle doğru karardı. Onu da orta yola çekmek için daha duygusal yapmışlar. Güçsüz kalmak hakkaten koymuş. Hatta sırtına yara da yapmışlar tam “kanadı kırık depresyonlu kartal” imgelemi olmuş. Orjinal Walker’ın özelliği kendisi için sıradanlaşmış mevzular karşısında tepkisiz kalmayı çok iyi becermesiydi, ama bu televizyon formatlarına uygun bir karakter tasarımı değil, yeni hareketli Walker bu işe daha uygun. Ondan sorgulamayın, bambaşka bir karakter olduğunu kabullenin.

Hikayenin basılı hali, medyanın topluma nüfuz etmesi açısına çok detaylı giriyor. Evren içi haber programları, basılı yayınlar ve internet sayfaları sürekli olarak akışa bütünleşik, hatta hikayenin gerektirdiği açıklamalar ve monologlar hep bu evren içi medya ile veriliyor. Onu unutmamaları iyi olmuş, ama hakettiği kadar da üstüne gitmemişler. Renk paleti daha iyi ayarlanabilirdi. Kaynak malzemede gerçek dünyanın koyu ve ölü renkleri ile medyanın parlak suniliği çok mühim bir görsel karşıtlık veriyordu, dizide bunu korumamalarına üzüldüm.

Diziyi izlemekte fayda var, ama ikinci sezonun çıkmayacağını önceden kabullenmek lazım.

Yorumlar