DC Evreni: Yeniden Doğuş
DC Evreni yeniden doğuşu yaşıyor, ya da yaşamakta. Bu noktada okuyacaklarınız, DC Evrenine ne olduğunu anlatmakta.
Yasal Uyarı: Bu yazı spoiler içerir. Yazıda spoiler vardır. Yazı içerisinde spoiler ile karşılaşabilirsiniz. Bazı yerlerinde yazının spoiler var. Elimi korkak alıştırmadım, zira burada yazanların bir kısmını DC kendisi internetten oradan buradan duyurdu, bir kısmı hayranların teorileriydi bilinçli ya da bilinçsiz doğrulandı, bir kısmı da, eh, sonuçta okumadan yorum yapamazdım ama artık var olan bir spoiler mıydı yoksa ben de ilk kez çizgi romanda mı gördüm karışıyor. O yüzden, ola ki henüz okumadıysanız önce Rebirth #1’i okumanızı tavsiye ederim.
Adım adım giderek yorum yapmak daha kolay geliyor bana, o yüzden kendimle röportaj yapar gibi yazarsam daha kolay anlatırım aklımdakileri. Bu yüzden tetikleyeceğim şizofrenimi, sorularımı cevaplamak için zorlayacağım kendimi (Etrigan gibi yazayım mı bütün yazıyı?).
Rebirth mü Reboot mu?
Rebirth #1, aslına bakarsanız seksen sayfalık dev bir trailer ve olacak olan değişimleri haber veriyor, değişimin nasıl olduğunu anlatmakla uğraşmıyor, sadece ilk adımını atıyor. Yine de bunu yaparken, DC’den beklemediğim kadar iyi bir şekilde yapıyorlar bu işi. Hikayede yer yer bahsedilen durumlar, yeni gelecek olan Rebirth serilerinin de habercisi durumunda. Rebirth hikayeleri yeniden başlatmak yerine, eskiden olduğu yere götürmeye çalışıyor demek daha doğru olur. Zira Flashpoint ile başlayan olaylar silsilesinin sonucunda ortaya çıkan ve beş yıldır devam eden yeni 52 evreni, genel olarak DC hayranları arasında bir hayal kırıklığı yaratmış vaziyetteydi. Bütün karakterler birden bire gençleşmiş, olaylar geriye sarılmıştı. Haliyle karakterlerin ilişkileri de bir hayli zayıflamıştı; tanıdığımız pek çok kahramanın onları tanıdığımız hallerine gelmelerine daha epey vardı, arada bir kaç tane başarılı giden seri olsa da genel olarak seriler çöp muamelesi görmekteydi… Özetle DC Yeni 52’ye yeni hayrana giderken eldeki hayran kitlesinden de olmuştu.
Kim Yazmış Çizmiş Bunu?
Gary Frank imzalı kapak, sayının önemine uygun olarak efsane olmaya aday kapaklar arasında yerini alıyor. Çizimlerde ise Ethan Van Sciver, Ivan Reis, Gary Frank, Various, Phil Jimenez gibi farklı isimlerin imzası var. Hikayeyi Geoff Johns yazmış, iyi ki de o yazmış bence. Zaten genel olarak son dönem DC Eventlerine ve genel yapısına baktığımızda sanki DC’nin ağır topları DiDio ve Lee Johns’a gidip “Oğlum biz bi halt yedik, toparlaman lazım.” demişler gibi duruyor, ve Johns bunu o kadar güzel yapıyor ki… Hikayeyi parçalara ayırmış Johns, ve bu parçaların hepsi DC’nin hayranları duyduğunu gösteriyor. Zaten fasikül bölümleri de insanların eksikliğinden yakındığı şeylere göre şekillenmiş: Love, Hope, Legacy. Bu dünyayı ne kadar sevdiğini anlatarak başlıyor anlatıcımız, neyi kaybettiğinden dem vurarak.
Ne Anlatmış ki?
Adım adım, anlatıcımızın ağzından açıklamaları okuyup, onun gözleriyle görüyoruz olan biteni. İlk başlarda isimsiz olan anlatıcımız ise New 52’de ortalıkta görünmeyen Flashpoint öncesi Wally West’i. Üzerinde Flash kostümü yok, Kid Flash kostümüyle geliyor. İçlerinde Batman, kendi Flash olduğu dönemde eşi olan Linda Park gibi kişiler aracılığıyla içinde sıkıştığı Speedforce’tan kurtulmaya çalışan ve durumu düzeltmeye uğraşan Wally, en sonunda kaderine razı gelerek kaçınılmaz sonuyla yüzleşmeye karar veriyor ve en son olarak Barry’e uğrayıp veda etmek istiyor. Zira evrenden yıllar çalınmış vaziyette ve bu nedenle Linda da dahil kimse kendisini ne tanıyor, ne de hatırlıyor. Hiç kimsenin zihninde bile canlanmıyor.
Barry’nin aksine. Barry hatırlıyor. Belki ilk başta değil, ama hatırlıyor, ve “Seni nasıl unutabildim ben?” diyerek Wally’nin speedforcetan çıkabilmesini sağlıyor. Onun ihtiyaç duyduğu “Rod” o. Daha önce, The Flash Rebirth’de de vardı bu Rod olayı, o zaman sevdikleri tarafından gerçekliğe çekilen Barry, bu sefer sevdiği bir kişiyi gerçekliğe çekiyor.
Eee, Şimdi Ne Olacak?
New 52 öncesi ve sonrası bağlantı bu sefer daha kuvvetli, daha “doğru” şekilde kurulacak, ancak olaylar bununla da sınırlı değil. Örneğin, Flashpoint’in “Barry’nin suçu olmadığını” öğreniyoruz Wally’den ve çizgi romanın son kısmını oluşturan epilog kısmında dikkatli gözler, çizgi romanda bize işaret edilen bazı noktaları belli etmeye devam ediyor. Dikkatli okuyucular, belli karakterlerin belli başlı konuşma balonları olduğunu bilirler, Dikkatli kişiler bu kısımda hiç bir karakteri görmeden kimlerin konuştuğunu anlayabilirler böylece. Ozymandias ve Dr. Manhattan kendi aralarında konuşuyorlar, yani Watchmen artık ana DC evrenine bağlanıyor, hatta üstü kapalı bir şekilde bu ikilinin kaybolan yıllardan sorumlu oldukları da işaret ediliyor.
Özetle DC, bu yeni hikaye ile birlikte bütün hayranlarından ve okurlardan özür diliyor, yeni, okuyucuları çekmekten ziyade eskileri ile barışma amacını güdüyor, Yeni 52 içerisinde kayıp olan her şeyi tekrar bulacağımızı söylüyor ve bizi de Wally West gibi eve çağırıyor.