DC Evrenine Dr. Manhattan Dokunuşu – The Button
2011 yılında New 52 ile evrene reset atılmış, Flashpoint öncesi 70 küsur yıllık evren silinmiş, yerine kahramanların daha genç olduğu, bazı olayların yaşanmadığı ve hatta bazı karakterlerin tanışmadığı, evlenmediği veya hiç var olmadığı yeni bir evren gelmişti. Çok uzun sürmeyen New 52 ardından DC Rebirth duyuruldu. Rebirth, DC’nin New 52’den sonraki rebootumsusu ve söylenenlere göre DC çizgi romanlarını köklerine döndürme projesi.
Rebootumsu dedim çünkü tam bir reboot denemez. New 52’yi tamamen silip en baştan kurgulanan bir evren oluşturulduğunu söylemek yanlış olur. Rebirth (yeniden doğuş) ismi gerçekten de reboottan daha çok uyuyor ve amacı karşılayan bir isim oluyor. Açık konuşmak gerekirse ilk duyurulduğunda hiç heyecanlanmayanlardandım. Son yıllarda reboot veya rebootvari olaylar Marvel ve DC cephesinde sıkça görülüyor ve artık tadı kaçmış durumda. Yavaş yavaş tanıtımları çıkmaya başlayan Rebirth’in, bu tanıtımlarında kullanılan görsellerden biri şu meşhur karakterlerin yıldırımlar içinde bir ele uzandıkları kapak fotoğrafıydı.
Daha o zaman “bu Dr. Manhattan’ın eli” diye başlayan teoriler havalarda uçuşuyordu. Sonra DC Rebirth one-shot sayısını aldık ve okuduk. Geoff Johns‘un DC evrenini özüne döndürme çabaları olarak lanse edilen, Rebirth’e giriş sayısı olan bu çizgi romanın o son sayfasına geldiğimizde gördüğümüz şey ise Watchmen evreninden The Comedian‘ın ikonik smiley rozeti oluyordu.
Tonight, A Comedian Died in New York…
Rozet Batcave’de ortaya çıkmış ve Batman’in elinde duruyordu. Watchmen‘in çizgi roman dünyası için, çizgi roman severler için ve benim için anlamını yazmama gerek yok. Çizgi roman ve hatta -kimilerine göre- edebiyat klasiği olan Watchmen, DC adı altında olsa dahi Justice League ve diğer bildiğimiz DC karakterleriyle aynı evreni paylaşmıyordu. Multiverse mantığında olan çizgi roman evrenlerinde bu durumlar sorun olmuyor ve paralel evren kurgusuyla birleştirilebiliyordu. Fakat Watchmen çok ayrı dünyalarda ve kafalardaydı. Tam olarak neler olduğunu öğrenmek için eğer okumadıysanız tek sayılık DC Rebirth’i mutlaka okuyun.
Bu Watchmen göndermesiyle yeni sayılarda artık iyice bu konuya girileceğini düşünmemize rağmen zaman geçtikçe birkaç gönderme dışında Watchmen ile ilgili bir şeyler göremedik. Rebirth one-shotından sonra uzun bir bekleyişin ardından The Button sayıları duyuruldu. Batman ve The Flash çizgi romanlarının 21. ve 22. sayılarında Batcave de ortaya çıkan The Comedian’ın rozetinin gizemi sonunda işlenecekti. Ben bazı Rebirth sayılarını düzenli olarak takip ediyorum. Batman ve The Flash da düzenli takip ettiklerimden fakat eventin heyecanı ile dört sayının da çıkmasını bekledim ve hepsini arka arkaya okudum. Yazımın bundan sonrasında bol bol Batman ve The Flash 21. ve 22. sayılarına dair SPOILER bulacaksınız şimdiden uyarıyorum.
Batman #21
Öncelikle The Button’u oluşturan dört sayıyı daha iyi anlamak ve kafanızda soru işareti kalmamasını sağlamak için DC Rebirth one-shot sayısını mutlaka okuyun. Arkham Asylum’da bir buz hokeyi maçını takip eden Saturn Girl ile açılan sayı, Batcave’de aynı karşılaşmayı izleyen Batman’in elinde daha önceden mağarasında ortaya çıkmış olan, üzerinde bir damla kan bulunan smiley rozetinle oynadığını görmemizle devam ediyor. Öteki ekranlarda ise rozetin hemen her açıdan görüntüleri duruyor. Belli ki Batman kafayı rozete takmış ve üzerinde incelemeler yapıyor.
Batman rozeti masasının üstüne, Psycho-Pirate (önceki sayılarından bir düşman)’nin maskesinin yanına bırakıyor. Maske rozeti etkiliyor ve rozette reaksiyon gösteriyor. Bunun sonucunda Thomas Wayne yani Flashpoint Batman’i bir anlığına gözüküyor ve kayboluyor. Neler olduğunu anlamaya çalışan Batman, Flash’la iletişim kuruyor ve Flash Batman’a bir dakikaya mağarada buluşacaklarını söylüyor. Batman Flash’ı beklerken aniden Speed Force’dan Reverse-Flash çıkıyor ve Batman’a bir yumruk atıp yere yığıyor.
I Saw God
Bundan sonra Batman ve Reverse-Flash’ın mücadelesini görüyoruz. Sonunda Thawne mavi bir ışık içinde kaybolup geri döndüğü sırada, alevler içinde ve vücudunun yarısının iskeleti gözükür vaziyette! “Tanrı… Tanrıyı gördüm” deyip son nefesini veriyor. Burada Reverse-Flash’ın sözünü ettiği “tanrı” Dr. Manhattan’dan başkası değil elbette. Rebirth ile çizgi roman evreninin dokusunu Dr. Manhattan üzerinden oluşturmaya başlayan DC’nin bize şu ana kadar ufak ipuçlarıyla verdiği Watchmen dünyasının DC ana evreniyle ilk ciddi teması olacağı söylenen The Button Part 1 ile heyecanla beklediğimiz bu mini-event de başlamış oluyor. Bu sayıda ilk dikkatimi çeken şeyin hemen her sayfanın dokuz panelden oluşması. Böylelikle de Watchmen’e doğrudan bir gönderme daha yapılmış oluyor. Alan Moore’nin efsanesinde olduğu gibi o ikonik dokuz panel burada da yansıtılmaya çalışılmış.
Sayının yazarlığı Tom King, çizerliğini de Jason Fabok yapıyor. Fabok iyi iş çıkarmış. King ise hikayeye yavaş girmiş ama temiz iş yapmış. Zaten toplamda bir kaç dakika içinde geçen bir sayı, onu da ağır ve düzgün işlemiş. Reverse-Flash ve Batman arasındaki kavgada Batman’in, Flash’ın gelmesini beklerken geçirdiği vakitte bizim de tıpkı Batman gibi Flash geldi gelecek beklentisine girmemiz çok hoştu. Eobard Thawne’nin hızı ve Batman’in çaresiz kalışı oldukça gerdi beni. Gerçi Rebirth ile Batman’in dayak yemesine oldukça alıştırdılar. Reverse-Flash’ın korkutucu ve inanılmaz güçlü olarak gösterildikten sonra sonunun öyle çaresizce gelmesi Dr. Manhattan’ın DC ana evreninde de gücünden bir şey kaybetmediğini gösteriyor.
Bence güzel bir başlangıç yapılmış hikayeye. Merak unsurları konulmuş ki zaten en temelinde, daha sayı çıkmadan merak ettiğimiz şeyler varken bunlarla beraber Reverse-Flash’ın nereye gidip döndüğü gibi, Thomas Wayne gibi yeni yeni soru işaretleri de eklenmiş. Sayı hikayeye giriş niteliğinde ve çizgi romanların sıfırıncı sayıları ayarında. Üzerimize bir başlangıç noktası atıyor ve geri kalan üç sayıda da biz bunun çözülmesini ve sonlanmasını bekleyeceğiz. Şöyle bir şey de var ki eğer beklentiniz çok büyükse beklentinizi karşılamayacak da bir sayı olmuş denilebilir. Benim beklentim bu seviyelerdeydi ve beni gerçekten tatmin etti ama çok şeyler vadedildiğini düşünüp ilk sayıdan inanılmaz bir başlangıç bekliyorsanız sizin için biraz basit kalacaktır.
The Flash #21
Tıpkı Batman’da olduğu gibi The Flash’da Rebirth one-shotında gördüğümüz ve tam olarak neler olduğunu anlamadığımız olayların içinde duran karakterlerden biriyle açılıyor. Kaldığı huzur evinin çatısında bağıran Johnny Thunder (Justice Society’nin üyelerinden biri) ile başlıyor çizgi roman ve Batman’in 21. sayısında kaldığımız yere geçiyoruz. Flash, Thawne’den geriye kalan iskeleti incelerken neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Tek görgü tanığı olduğundan dolayı Bruce Wayne ile konuşuyor. Bruce ona babasının bir hayalet gibi gözüktüğünü ve üzerinde onunkine benzer Batsuit olduğunu söylüyor. Flash bu Batman’in Flashpoint Batman’i olduğunu anlıyor ve hemen Justice League Watchtower’a gidiyor.