Fear Itself – Korkunun Kendisi Geldi, Koşarak Uzaklaşın!
Gökten Üç Elma Düşmüş, Biri…
Çok masalsı olan hikayemiz gökten yedi çekicin düşmesiyle devam ediyor. Bunlar, Serpent’in çağırdığı ve taşıyanlara özel güçler bahşettiği büyülü çekiçler.
Taşıyıcılarını da bir şekilde kendileri buluyor. Haaa kim olduklarına bir göz atalım ;
- Hulk!
- Juggernaut!
- The Thing!
- Absorbing Man!
- Titania!
- Attuma!
- Grey Gargoyle!
Takdir buyurursunuz ki bu vatandaşların ZATEN GÜÇLERİ VAR! Baya da bir güçleri var. Hulk zaten tüm Dünya’yı sıraya koyup dövüyor! Juggernaut ve Thing hiç ama hiç yabana atılacak güçte değiller. Diğerleri de aynı skalada olmasa da baya bir güçlü vatandaşlardır.
Esasında bunlar çekiçler olmadan da Dünya’yı dümdüz edebilecek bir ekip. Çekiçleri de alınca daha seksi, ışıltılı bir görünüme sahip oluyorlar. (Blendax reklamı gibi oldu) Bunlar çekiçleri aldıktan sonra Serpent ve Sin’i kötü ve çirkin nazi robotlarıyla görüyoruz. Hala Nazi… Yeter gari yeter ulan nazi çıkartmayın artık karşımıza!
Serpent’tan gelen bir emirle dev nazi robotları her yere saldırmaya başlıyor. Her yere derken, baya bir her yere aynı anda saldırıyorlar. Soru işareti şu; O kadar robot nereden geldi? Bilmiyoruz tabi… Bilmemiz gerekseydi anlatırlardı herhalde. Ya da belki de mantıksız olduğu için anlatamamışlardır? Bu tatsız konuyu geçelim…
War, War Never Changes
Ne kadar da güzel ve sevdiğimiz bir cümle değil mi? Ama maalesef Marvel Event serileri için geçerli değil.
Fear Itself’in büyük bir kısmı baya bir savaşla geçiyor. Ancak bu savaş, World War Hulk’tan bile daha kötü şekilde ilerliyor. Çünkü 7 tane çekiç taşıyıcısı farklı yerlerde, farklı kişilerle dövüşüyor. Sin’i ise Captain America karşılıyor. İçinde anlatmaya değecek hiç bir anektod olmayan bu savaşlar arasında Loki, Thor’u hapisten kurtarıyor. Odin ise “seni bilinmeyenlerden koruyorum bilmediğin şey seni öldürür” diyor.
Lan sen ne pis bir babasın arkadaş! Bu şey değil mi “Evladım ben sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum!” bas baya aynı mantık! Koyver çocuğu gitsin beybaba, olacak olur. Nasıl diyor siz Amerikalılar “shit happens”, haydi biraz lanet yumurta kırıp omlet yapalım bla bla bla… Çok tırt laflarınız var doğrusu, dua edin ki konumuz o değil. Nihayetinde Odin, Thor’un gitmesine izin veriyor. Thor da Dünya’ya düştüğünde ilk lafı “Ah baba, ölümüm senin elinden olacak” oluyor.
Lütfen… Rica ediyorum lütfen ne olacağı belli olan bir hikayede kör gözüne parmak replikler koymayın. Tamam Thor ölecek anladık, bin tane minik diyalogla söylemeseniz de Ragnarok’u zaten biliyoruz. Jormungand ile Thor birbirlerini öldürürler. Mitolojik metinlerde iki tarafın da ölmesi normaldir zaten.
Ölmek demişken, Sin bu sırada Bucky Barnes olan Captain America’yı öldürüyor (Winter Soldier) Burada da şunu anlıyoruz ki; orijinal Captain America bu seride KESİNLİKLE ÖLMEYECEK. Hem Bucky, hem orijinal Cap aynı anda ölürler mi? Böyle bir şey olabilir mi yaaa? Tabi Cap, bu olaydan sonra Bucky’e devretmiş olduğu orijinal üniformasını giyiyor. Yeeeey, çok şaşırdık.
Velhasıl daha serinin ortalarına gelmeden Captain America’nın ölmeyeceğini, Thor’un öleceğini net bir şekilde anlıyoruz. Buraya kadar olan diyaloglarda “Haydi gidip Dünya’yı kurtaralım” mı ararsınız “siz üçünüzün dışarıda iyilik için savaşması lazım” mı istersiniz, “Cehenneme git – Evet oradaydım ve sen orayı sevmezdin” mi dersiniz, içinde korku geçen her yerin bold puntolarla yazılmasını mı istersiniz, aradığınız her türlü bayağı diyalog ve anlatım tekniğinden yararlanıldığını görüyorsunuz.
Alkolik Dahi – İstismarcı Babaya Karşı
Gittikçe garipleşen ve vasatlaşan seri, bir noktada tuhaf bir yöne sapıyor. Asgard’ın Dünya’daki yıkıntılarına giden Iron Man, alkol alarak bir çeşit adak adıyor ve Odin’e dua ediyor (holy şirk!?)
Tabi bu gerçek Dünya olmadığı için dua edilen tanrı oraya geliyor. Yani bence dua işi böyle olmalı, dua edince birinin gelip halini hatrını sorması, yardımcı olması lazım. Öteki türlü dua işine bir türlü alışamadık bu yüzden. Her neyse Iron Man trip atıyor, Odin kendine dua eden adamla ideolojik bir şeyler tartışıyor. Arkadaşım adam sana adak adayarak senin kutsallığını zaten kabul etmiş, neyin tartışması bu? Nihayetinde Iron Man dilinin altındaki baklayı çıkarıyor ;
“Düşmanın tepemize sekiz silah düşürdü, ben de silahlar yaparım senin atölyeni kullanmak istiyorum.”
Tabi ben özet geçiyorum, orada Iron Man’in Odin’e “seni bağıran tek gözlü çığırtkan çirkin sakal” gibi şeyler de söylüyor. Serinin genelinde diyaloglar bu seviyede bayağı olduğu için özellikle bahsetmiyorum artık. Esasında bu fikir, tüm seri içinde elle tutulur tek nokta olabilir. Neticede Odin, Mjolnir’i (Thor’un çekici) büyülü Uru metalinden, cücelere yaptırmıştı. Yani silah yapımı, Nors tanrılarına uzak bir durum değil. Eh, Stark Endüstrileri de bebek pudrası üreten bir şirket değil zaten.
Velhasıl bu sırada Serpent’e saldırıp dayak yiyen Avengers’i görüyoruz. Tabi unutulmaz bir sahne yaratmak istedikleri her yerde olduğu gibi Captain America’nın kalkanının Serpent tarafından kırıldığını görüyoruz. Çünkü Serpent korkudan besleniyor, tüm Dünya korkmuş olduğu için über güç sahibi falan filan. Tamam kalkanı kırdığında anladık zaten.
Tabi burada aylar yıllardır sürekli bahsettiğimiz bir konu vardı. World War Hulk’ta, Reed Richards için “bari oğlun Franklin’i getirseydin de hepsini düzeltseydi” demiştim. Burada, silahı taşıyan modda kötü adama dönüşmüşken Thor tarafından öldürülen Thing’i ne hikmetse Franklin Richards buluyor. Eh seride Bucky Barnes, Cap üniforması giyerken öldü, Thor ölecek zaten biliyoruz. Thing’in ölmesi fazla geleceği için Franklin paşam nihayet güçlerini kullanmaya karar verir ve Thing’i diriltir. Tabi tüm bu olay tek sayfada oluyor. Marvel evrenindeki en güçlü varlığın (insanımsı diyelim) orada olması çok mühim değildi zaten. Neyse daha neler neler var, mesela Avengers şehri tahliye ederken Örümcek Adam, May Parker’i arayıp buluyor. “Ablacım sen iyi misin?” felan muhabbet yapıyorlar o sırada May “senin bir sürü sorumluluğun vardır” dediğinde Örümcek Adam şehri kurtarma işine geri dönüyor.
Niye?
Yani tamam Örümcek Adam = Sorumluluk olayını herkes biliyor. 2 sayfayı bu hikayeye niye ayırdınız ki? Olaya duygu katmak ise hiç uymadığını söylemek gerekir. O kısmı okuyunca aynen “he yaw he” diyorsunuz o kadar. Hrm….
O sırada Avengers, yaralanan Thor’u Asgard’a getirmiştir. Odin, Thor’u iyileştirir ve kendi zırhını, kılıcını verip geri yollar. Iron Man’de silahları bitirmiştir. Bunlardan haberi olmayan Avengers ise artık kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışır. Eline shotgun (he bildiğiniz dandirik shotgun) alan Captain America “Pekala seni onun bunun evladı. Bakalım sen neyden korkuyormuşsun.” diyerek Serpent’i karşılar. Evet bire bir bu sözcükleri kullanır.
Ay yemin ediyorum diyaloglar beni öldürecek. Örnek vermeyeyim diyorum ama her iki sayfada bir saçma sapan, klişe laflar tekrarlanınca ve matah bir şeymiş gibi tam cilt/fasikül geçişlerine koydukları için insan görmezden gelemiyor. Daha önce “Eğer tüm dünya sana çekilmeni söylerse senin görevin; doğruluk nehrinin yanında bir ağaç gibi kök salıp, tüm dünyaya şunu söylemektir: ‘Hayır, asıl sen çekil!’.” gibi cümleleri kurduğunu gördüğümüz Captain America bunları söyleyince bende olmamışlık hissi uyanıyor doğrusu. Değinmeden geçemiyorum…