Green Lantern “Yeniden Doğuş” Üzerine Bilinmesi Gerekenler – 1
Green Lantern çizgi roman dizisinin belki de en muhteşem macerası olan The Sinister Corp‘sun ilk bölümü Türkçe olarak yayınlandı. Peki ama ilk kez Green Lantern okuyorsak bu dizide neleri biliyor olmamız gerekiyor?
İşte bu sorunun yanıtı bu yazı dizisinde yer alacak…
Green Lantern Dediğiniz Nedir Ki?
Uzaydaki 3600 sektörü koruyan bir tür polis gücü. Her polis biriminin bir yüzüğü ve bu yüzüğü şarj ederek evrenin en güçlü silahı haline dönüştüren bataryası mevcuttur. Bir de onu kullanacak “irade” gücüyle “korkunun üstesinden gelebilme” becerisi. İşte bu DC Comics uzaylı polis gücünün destansı kahramanlık hikayesi, gelişimi, değişimi, ölümleri ve sürpriz maceraları şimdi Arkabahçe Yayıncılık etiketiyle Türkçemize kazandırıldı.
Green Lantern (Yeşil Fener) “Yeniden Doğuş” adıyla raflarda yerini alan ilk cilt son derece sürükleyici olmakla birlikte birçok anlaşılmazı da yanında taşıyor. Dizinin (Corps olanının) ortaya çıkışı olan 1959 yılından bu yana tüm olanları belki de bilmek gerekmiyorsa da, belli bir bilgi birikimi olmadan bu cildi anlamak çok zor olacaktır. Green Lantern hikayesini keyifle takip eden biri olarak kısa bilgiler vermenin yerinde olacağına inanarak bir dizi yazıyla ayrıntıları tamamlamak istiyorum. Böylece zihinlerde soru işareti kalmazsa okur dostların her tür göndermeyi ve açıklamayı daha net anlamasına katkı sağlamış olurum diye düşünüyorum.
Bilinmez 1
GreenLantern deyince akla belki hemen; sinema filminin de etkisiyle; Hal Jordan gelecektir. Oysa bu eksik bir bilgidir. Hal Jordan’ın bağlı olduğu uzay polisi örgütlenmesi DC Comics sayfalarında 1959 yılı itibariyle görünmüştür. Güçleri “bilim” tabanlı olan bu örgtülenmenin aksine ilk Green Lantern Alan Scott’tur, kendisi 1940 yılında ortaya çıkmıştır ve gücü “büyü” tabanlıdır. Zaten onu da bu bilgileri de kısaca “Yeniden Doğuş” hikayesinde okuyacaksınız.
Bilinmez 2
Parallax ve Hal Jordan’ın iç içe geçmişliği. “İrade” gücüyle çalışan güç yüzüklerinin neden sarıya karşı güçsüz olduğu, yüzüklerin yaratıcıları olan The Guardians of the Universe adlı mavi küçük adamların büyük sırrı, Batman’in Hal Jordan düşmanlığının sebebi, Sinestro’nun hem şimdiki hem de sonraki olaylardaki rolü… Konuşulacak çok konu var çok.
Bilinmez 3
Final Night öyküsüyle tanrısal güçlere sahip Parallax-Hal Jordan’ın dünyayı kurtarışı.
Bilinmez 4
Zero Hour hikayesi, DC evreninin geçirdiği değişim, Parallax-Hal Jordan’ın rolü, ölümü, Green Arrow’un bundaki etkisi… Oooof, of, çok yazı yazmak gerekecek.
Bilinmez 5
The Spectre (Wrath of God) nasıl oldu da kendine Hal Jordan’ın bedenini seçti. Göze göz, dişe diş gibi dini bir kuralın uygulayıcısı olan ve adaleti bu şekilde algılayarak suç işleyenleri işledikleri suça göre dehşetli yöntemlerle cezalandıran The Spectre Hal Jordan’la geçirdiği sürecin dizisinde neler olmuştu? Olaylar nasıl bu ayrılma noktasına gelmişti? Onlar da yazılacak.
Bilinmez 6
Guy Gardner’ın Green Lantern olarak seçilmesi, sonra sarı yüzüğe geçişi, ardından onu da kaybedince bedenini silaha dönüştürebilen “Warrior” adlı karaktere dönüşmesi nasıl oldu? Bu da yazılacak.
Bilinmez 7
Kyle Ryner nasıl oldu da tek Green Lantern kaldı. O süreçte ne oldu? Daha sonra “ION”a yani “The Torchbearer” a dönüşmesi ne demek oluyor? Onun bu evrendeki görevi nedir, sonrasında neler yapacak?
Bilinmez 8
Black Hand adlı kötü adam bir güç yüzüğü çalmaya kalkışıyor ve sağ elini yitiyor. Bu öyküdeki yeri ne? Daha doğrusu spoiler vermeden geçmişine bakarsak bu kişi kim ve neden inatla bu öyküde kendisine yer verilmiş?
Bilinmez 9
Azıcık bile Green Lantern okuyanlar bilir ki; The Guardians of the Universe adlı mavi küçük adamlar sadece adamdır yani aralarında kadın olmamıştır hiç. Bu öyküde var ama kadın olanları. Dahası hepsi tek tipken içlerinden birinin at kuyruğu vardır ve bunlar isimsiz varlıklarken; içlerinden bir tanesinin adı vardır. Bunların kökeni hangi öykülerdir?
Bilinmez 10, 11, 12…
Daha da var satır aralarına sıkışmış olan. Aksilik olmazsa onları da yavaş yavaş konular içinde veya özel başlıklar halinde.
Bir sonraki sayfada, yazı dizimizin ilk bölümüyle bu bilinmeyenlere doğru ilk adımı atalım.
Yeniden Doğuş Ek Bilgiler: Emerald Twilight
90’ların sonuydu, hatırlıyorum. Dünya Dağıtım üçlü, dörtlü fasikülle dolu poşetleri son derece ucuza satıyordu ve ben o poşetlerden muhteşem DC Comics hikayeleri okumuş, onları tamamlamak için uğraşmıştım. Tamamladım da… Bloodlines, Armageddon 2001 ve Green Lantern – Emerald Twilight bunların arasında en sevdiklerimdi. İşte bu Emerald Twilight bugün okuduğumuz Türkçe Green Lantern’in belki de en önemli dönüm noktalarından biriydi.
Benim edindiğim tek fasikülde hikaye yarım kalmıştı. Bu sayıda Hal Jordan delirmiş bir şekilde Green Lantern merkez gezegeni OA’ya doğru uçuyor ve ana bataryanın içine girmeyi planlıyordu. Anladığım kadarıyla çok büyük bir acı yaşamış, sevdiklerini kaybetmişti ve Guardians of the Universe adlı mavi tipler onu yolundan alıkoymaya çalışıyorlardı. Bunun için de karşısına diğer Green Lantern’ları çıkarıyorlardı. Hal Jordan da daha önce omuz omuza savaştığı her bir neferi gözünü kırpmadan harcayarak uçmaya devam ediyordu. Hatta Boodikka adlı karakterin bileğinden elini kesiyor, her Lantern’a yaptığı üzere yüzüğünü alıyor kendi parmağına takıyordu. Jordan’ı saran “güç” takıntısı onu hayli merhametsiz yapmıştı.
Sonra eksik sayılar tamamlandıkça merhametsizliğin arttığına tanık olmuştum. Hal Jordan, eğiticisi, akıl hocası ve dostu olan Kilowog’la kapışıyor onu kemikleri ortaya çıkacak şekilde yakıyor parçalara ayırıyordu. Buna ek olarak karşısına çıkan Sinestro’nun boynunu kırıyordu. Sonra da ana bataryanın içine girip bütün enerjiyi çekiyor, uzaydaki tüm Lantern’ların güçlerini yok ediyor tek kişilik bir yeşil enerji kaynağına dönüşüyordu. Hatta bir anlamda tanrıya dönüşüyordu ve adı da o saatten sonra PARALLAX oluyordu.
Uzun bir süre (ve hatta Parallax-Hal Jordan’ın ölümünden sonrasına kadar) bu Parallax’ın gerçek kaynağının ne olduğu anlaşılamamıştı. Bunu hep ana bataryaya bağlamıştık, ki olaylar aslında hiç de göründüğü gibi değilmiş, onu da daha sonra yazacağım. Gerçi Arkabahçe’nin Green Lantern’inde bunun kısa bir özeti var oraya bakmanız yeterli olacaktır.
Peki Hal Jordan’ı dostlarını, silah arkadaşlarını öldürtecek kadar zıvanadan çıkaran neydi, ne olmuştu?
Superman’in ölümünün ardından geri döndüğünü biliyorsunuz. Hatırlarsanız kendisi Doomsday tarafından öldürülmüş, bilinmeyen bir yere gömülmüş, yerine de farklı Supermen karakterleri çıkmıştı. İşte o bildiğimiz Superman aslında ölmemiş. Yalnızlık kalesinde bir yenilenme yaşamış, süper güçleri olmadan geri dönmüştür. Güçlerine kavuştuğu hikayede de Mongul ve Cyborg Superman’le savaşmış, Eradicator adlı Kripton’lunun ölürken gönderdiği enerji yaratığının enerjisini çekerek eski güçlerine kavuşmuştur.
Hal Jordan bütün bu mücadelede aktif rol almış, Superman’e yardım etmiş, Mongul tarafından şehri Coast City’nin yok edilmesiyle ödüllendirilmiştir. Ailesinin bir kısmını, tanıdıklarını, geçmişini, şehrini yitirmiş olmak Hal Jordan’ı yıkmış, yılgınlığa sürüklemiş, isyan ettirmiş ve çözüm arayışına itmiştir. Önce kendi yüzüğüyle ölenleri ve şehri canlandırmaya çalışmış, bir nebze de başarılı olmuş, ancak güç yüzüğü yetersiz olunca denemesi yarım kalmıştır. Bu da onu ana bataryaya yöneltmiştir. Takiben de acımasız bir eyleme.
Bütün bu olayların başlangıcı Green Lantern’in 1994 yılı 46. sayısında Superman’e bulaşmasıyla başlamış, Reign of the Superman hikayesiyle zirve yapmış, Ron Marz’ın yazdığı, Darryl Banks’in çizdiği “Emerald Twilight” hikayesiyle son bulmuş, Green Lantern 48-50. sayıları arasında tamamlanmıştır. Hal Jordan’ın ana bataryaya girişinin ardından bütün bir Green Lantern Corps örgütlenmesi çökerken, Guardians of the Universe grubundan Ganthet; ki o kendine isim veren ilk Guardian’dır, son kalan yüzüğü Kyle Rayner’a vererek onu tek Green Lantern yapmış, yeni bir efsaneyi başlatmıştır.
İşte Hal Jordan’ın Parallax oluşunun kısa hikayesi budur. Sonrasında da Final Night ve Zero Hour’lar yaşanmış, Parallax önemli roller almış, yine bir süreliğine de olsa ortadan kaybolmuş, ortaya The Spectre-Hal Jordan çıkmış ve devamında da…
Tanrısal Güçleriyle Hal Jordan: Final Night
Hal Jordan’ın bir tür tanrıya dönüşmesinin ardından belli ki DC Comics okurlara tam olarak nelere muktedir olduğunu anlatmanın yolunu aramış, “Final Night” hikayesiyle amacına ulaşmıştır. Parallax’ın tanrısal gücü başka nasıl anlatılırdı bilemiyorum açıkçası.
Ama öte yandan itiraf ediyorum; DC Comics hayranı olmakla birlikte, yan öykülerin bir kısmını okumuş olmakla birlikte 4 sayılık ana öyküyü almadım, edinmedim inatla. Çünkü çok sıkıcı gelmişti bana.
Final Night’te olan şu: Güneş Sun-Eater adlı uzaylı bir varlığın bir tür saldırısından dolayı sönmektedir ve dünyalı kahramanlar kar altında her gün daha da soğuyan dünyada görevlerini yapmayı sürdürmektedirler. Ve olay bu ya güneşle ilgili tüm çabaları boşa gitmektedir. Öte yandan çok da bir şey yapamadan ufak ufak ölümü kabullenmeye başlamışlardır.
Derken Parallax/Hal Jordan gelir ve Sun-Eater’ı defedip güneşi tekrar canlandırır, dünyayı kurtarır ve daha önce ölmüş olan Green Arrow’u hayata döndürür. Bu hareketle iyi mi yapmıştır bunu da daha sonra okuyacağız.
Bu arada Green Arrow’un bir macerada öldüğünü de hatırlatmak gerekir herkese. Kolu uçaktaki bir bombaya sıkıştırılan kahraman, Superman’in “Kolunu/elini keserek seni oradan çıkarırım” teklifine “Sakat bırakamazsın beni” diyerek karşı çıkmış, bombayı kendisi devreye sokarak havaya uçmuştur. Bu ölüm hadisesini bilmekte yarar var çünkü çok sonraları Green Lantern hikayelerinden birinde tekrar karşımıza çıkacak.
Özetle Parallax’ın gücünü anlatmak için olduğunu varsaydığım bu Final Night öyküsünün konusu aşağı yukarı buydu ve bu Arkabahçe Yayıncılık “GreenLantern – Yeniden Doğuş” cildinde ucundan kıyısından bahsedilerek bağlantı kurulmuştu. Sonra ne olmuştu? İşte o çok önemli bir hikaye çünkü herkes Flashpoint’u konuşur New 52’ye geçerken ama DC Comics evrenini yerinden oynatan ve değiştiren asıl hikayelerden biri bir sonraki yazıda anlatılacak, hazır olun…