Hayatla Ölüm Arasında: Deniz Kurdu

Jack London’ın macera yazarlığı konusunda geldiği noktaya bir başka yazarın ulaşması zor görünüyor. Ancak Mark Twain’in adı onunla beraber anılabilir (Tabi bu benim görüşüm). Jack London’ın yaşadığı dönemde girmediği iş, atılmadığı macera kalmamış neredeyse. Yeri gelmiş balıkçı gemilerinde çalışmış, yeri gelmiş Amerika’da aç açına sokakları arşınlamış. Denizde geçirdiği yılların hayatında önemli izler bıraktığı yazar, Deniz Kurdu diye de bir roman yazmış ki; tadından yenmez. Kitapla yetinmeyenler için çizgi romanı da çıktı!

Kitap uyarlaması çizgi romanlarla ilk defa Fight Club 2 okuduğumda tanıştım. Daha evvel YKY’den çıkan Küçük Prens ve Marcel Proust gibi seriler görmüş ama hiç bulaşmamıştım. Kitabın yerinin her zaman ayrı olması ve okurken hayal dünyamda canlanan karakterlerin, olayların çizgilerde karşılaştıklarım ile bağdaş(a)mıyor oluşu en büyük etken. Gel gör ki Sırtlan Kitap, Deniz Kurdu’nun çizgi romanını dilimize kazandırmış. Bunu her türlü okurum… En kötü meraktan…

deniz-kurdu-2

Kitaptan biraz laflayalım daha sonra çizgi romana el atacağız. Efendim, Amerikalı entelektüel Humprey Van Wayden, günün birinde çok sevdiği bir arkadaşının yanına edebiyattan, sanattan vs. laflamak üzere deniz yolculuğuna çıkar. Kendisi  babadan zengin ve aynı zamanda edebiyat eleştirmeni. Ancak her şeyin iyi başladığı yolculuğu pek de istediği gibi gitmez. Gemi limandan ayrıldıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan sis öyle bir noktaya gelir ki, tabiri caizse göz gözü görmez. Hal böyle olunca adamımızın gemisi başka bir gemiyle çarpışır. Daha ne olduğunu anlamadan kendisini denizde bulan Van Wayden bitkin bir halde suda sürüklenirken bir sandal ona ulaşır ve hayatını kurtarır. Hayatının akışının ölümden cehennem azabına doğru gittiği nokta da tam olarak burasıdır.

Uyandığında kendisini bir gemide, ayı balığı avlayan bir gemide bulur. “Hayalet” adındaki uskunada olduğunu öğrenen adamımız en yakın limanda inmek ya da en yakın limana giden başka bir gemiye geçmek için gemi kaptanıyla konuşmaya çalışır. Karşısında normal bir kaptan olsa parasını alıp seve seve başında bu istenmeyen misafiri def ederdi. Ancak karşınızda Kurt Larsen varken normallik söz konusu bile olamaz. İki metreye varan boyu, iri yarı vücudu, sakalları ve ağzındaki purosu ile hiç de konuşulup anlaşılacak birisi değildir. Van Wayden ne kadar denese de Kurt Larsen’i ikna edemez ve -zorla- gemide aşçı yamağı olarak yaşamaya başlar. Cehennem zebanisi gibi bir kaptan ve eşlikçileriyle dolu bir gemide yaşam savaşı verir Van Wayden. Ancak işler Kurt Larsen’in hiç de göründüğü gibi olmadığını fark etmesiyle işler iyice ilginçleşir. Adamın kamarası kitaplarla doludur. Darwin’den Hayyam’a her alanda ve hepsini de okumuş ve her biriyle ilgili en kral entelle günlerce sohbet edecek birikime sahiptir. Karşısına çıkan manzara karşısında küçük dilini yutar Van Wayden. Kimdir bu Kurt Larsen? İnsan hayatının dalgaların köpüğü kadar kısa ömürlü olabildiği bu ummanda, dünyanın kralı olabilecek potansiyeldeki bu adam kimin nesidir?deniz-kurdu-3

Kitap için söyleyecek çok fazla bir şey yok. Çok iyiydi. Jack London yazmış ki ne yazmış. Döktürmüş. Gelelim çizgi romana.

Ne Çizdin Be Kardeş

Riff Reb’s ellerinden çıkıyor seri. Çizgiler genel anlamda kitaptaki o bunalımlı, sıkıntılı atmosferi yakalamayı başarmış. Gerek fırtınayla adeta işkenceye dönüşen denizin tasviri, gerekse karakter çizimleri konusunda takdiri hak ediyor kendisi. Yalnız -benim için- önemli olan Kurt Larsen’in nasıl kağıda aktarıldığıydı. Adeta tanrı gibi tasvir ediliyordu kitapta. Kitabı okurken geçtiği her satırda ağzımı açık bırakan, Van Wayden ile olan diyaloglarından gözlerimin parladığı adam. O yüzden açıkçası çok sağlam bir çizim bekliyordum. Nitekim Reb’s burada işi batırmamayı başarmış. Surat ifadesinden vücut çizimlerine kadar “olmuş” dediğim bir Kurt Larsen -hele kapaktaki çizim mükemmel- gördüm. Kitapta anlatıcı Van Weyden ancak kesinlikle ana karakter değil. Çizgi romanda da o havayı korumuşlar ki doğru olan da bu.

deniz-kurdu-1

Az önceki kitaptaki atmosferden bahsettik. Çizgi romanda tercih edilen renkler bu konuda doğru seçim gibi duruyor. Ne Frank Miller’ın Sin City’si gibi isterik siyah beyaz ne de okuyucunun havasını bozacak kadar rengarenk. Çizgilerin anlaşılır ve net olması da cabası. A4 boyutundan daha büyük boyda olan bir çizgi roman Deniz Kurdu. Yalnız keşke paneller arasında o beyaz şeritten boşluklar var ya? Onlar keşke olmasaydı. Okuma esnasında konsantrasyonumu bozduğu yerler olduğunu söylemek isterim.

Genel anlamda başarılı bir iş ortaya çıkarmış Riff Reb’s. Okuması zevkli kitabın okuması çok zevkli çizgi romanı. Sırtlan Kitap Todd ile başlayıp Şehzade Yangını ile devam ettiğim yayınevi. Üstüne bir de Jack London yayınladılar. Dolabımda çizgi romanlarıma ayırdığım sığınağın yeni misafiri ve tabi ki ikinci cildi -ve son cildi- de piyasada.

Yorumlar