Hellboy: Maskeler ve Canavarlar – Biraz Polisiye, Biraz Aksiyon
-
Melih Demir
- Çizgi Roman
- 6 Aralık 2016
JBC yayıncılık’ın bundan önce yayınlamış oldukları Gece Yarısı Sirki ile Hellboy’un çocukluğuna değinirken, Yaşayan Ölüler Evi‘yle Hellboy’un geçmişinden bir takım izler görmüştük. Hikaye bu kez günümüzde, B.P.R.D’nin yeni davası Gotham’da geçiyor! E tabi böyle olunca, ister istemez Gotham’ın yerleşiklerini de, çizgi romanda görüyoruz. Malumunuz, söz konusu Gotham denilince akla ilk gelen isim “Batman” olur. Zira kendisi Gotham’ın yılmaz savunucusu ve bir noktada tabir-i caizse şehrin namusu Batman’den soruluyor. Hal böyle olunca, Hellboy gibi lafını esirgemeyen bir anti-kahramanın Batman gibi takıntılı bir adamla tanışması beni ziyadesiyle heyecanlandırmıştı.
Hellboy, Batman, Starman ve Naziler!
Hikayemiz, bir Gotham klasiği olan Batman-Joker kovalamacası ile başlıyor. Şehrin Swat timi bir yandan Joker’i helikopterle takip ederken, bir diğer yandan da Batman çatılardan çatılara süzülüyor. Lakin gelin görün ki, Joker’i yakalamak basit olmadığı gibi (spoiler değil korkmayınız), bu hikayemizde gerçekleşemiyor da. Bunun ardından, Bruce Wayne’in, Wayne Endüstrileri için düzenlediği bir konferansta, bir dönemler Starman olan, fakat artık mesleği oğlu Jack Knight’a bırakan ünlü Profesör Ted Knight’ın yaptığı konuşma esnasında cereyan eden olaylar silsilesi ve etrafa enerji ışınlarıyla ateş ederek, ortalığı birbirine katan bir grup “Neo-Nazi”, Profesör Ted Knight’ı kaçırıyor.
Bunun ardından kafasında “Joker nereye gider?”, “Bu adamlar neden Ted Knight’ı kaçırdılar?” gibi sorularıyla, şehrin Gargoyle’larının üzerinde kara düşünen Batman, Bat-Signal’in yandığı görür görmez olay yerine intikâl ediyor. Jim Gordon’la yaptıkları görüşmede işin içinde Joker’den bağımsız bir olay olduğunu ve Ted Knight’ın durumu için kendisine pek de yardımcı olacak ipuçları olmadığını görünce, gitmeye karar verse de, Hellboy’u görüp fikrinin değişmesi de kaçınılmaz oluyor. Zira, Hellboy gibi bir varlığı kim görse ister istemez biraz durup düşünür. Her ne kadar O Batman olsa bile. Eh bir de Nazilerin Hellboy’un doğal düşmanları ve üstüne bir de “Kara Büyü” kullandıkları düşünülürse!
Olaylar bu şekilde başlıyor ve daha sonrasında haliyle olayın içerisine Ted Knight’ın oğlu yeni Starman de dahil oluyor. Ted Knight’ı kurtarma görevinde bu üç kahraman her ne kadar sürekli bir arada olamasalar da, olayın aksiyon dozu düşmüyor ama bana kalırsa “polisiye” kısmı biraz havada kalmış. Kim bilir, belki de olay Gotham’da geçtiğinden Batman’in bilgiye erişimi çok olmuştur diyerek geçiştiremeyeceğim bu durumu. Bu noktada biraz klişe olaylar gördüğümü dile getirmeliyim. Zira, fasikül içerisinde bulunan “Hayalet” hikayesindeki polisiye kıvamı göz önünde bulundurulunca, Gotham Gri Şeytan biraz sönük kalıyor ne yalan söyleyeyim. O yüzden ilk iki bölümü klasik bir crossover olarak değerlendirirseniz bence daha iyi olur.
Gel gelelim, Batman ve Hellboy arasındaki diyaloglara. Açıkçası ben burada güzel bir karşılaşma bekliyordum! Yukarıda da bahsettiğim gibi Hellboy lafını esirgemeyen ve tabir-i caizse pek de kimselere eyvallahı olmayan bir karakter. Söz konusu Batman olunca, hepimiz onun vereceği tepkiyi biliyoruzdur. Eh, açıkçası kendinden ödün vermeyen bu iki adam nasıl olur da karşı karşıya gelince ortak bir karara varırlar diye düşünüyordum ki, işler pek beklediğim gibi gitmedi. Zira, gerek Hellboy’un tavırları, gerekse Batman’in mütevazi tavırları göz önüne getirilirse, hevesim kursağımda kaldı desem yeridir. İki centilmenin birbirlerine kapıyı açıp, buyur etmeleri gibi bir durum söz konusu olmuş.
Bu arada son olarak, yukarıda adı geçen fakat ülkemizde pek bilinmeyen Starman’den söz edecek olursam, DC evreninde Adventure Comics #61’de görücüye çıkan Starman daha sonradan birçok farklı şekle bürünüp, farklı isimlerle servis edilse de, Ted Knight bilinen ilk Starman ve DC’nin ana evreninde de o ve oğulları (Jack & David) Starman olarak biliniyor. Starman’in güçleriyse; Ted Knight’ın geliştirdiği yer çekimini kontrol ederek uçabilmesini sağlayan ve aynı zamanda enerjiyi manipule edebilme özelliğine sahip “kozmik asa” adındaki asasından geliyor. Bunun yanı sıra, Starman ismi de Ted Knight’ın bir Gökbilimci olmasından kaynaklı diyebilirim.
Hayalet – Hellboy’un Eli’ni Rahat Bırakın Artık!
Ne yalan söyleyeyim, iki hikaye/dört bölüm olarak ayrılmış bu fasikülde benim favorim, içinde Batman de olsa ikinci hikaye olan “Hayalet” idi. Hikayenin polisiye dozu, kitabın üzerinde yazan “Grafik Roman/Korku” türlerinden “Korku” kısmını fazlasıyla doldurduğunu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, bu hikayedeki polisiye tadını kaçırmamak adına, kitabın arka kapağındaki açıklamayı okumayın derim.
Diğer hikayeyle ilgili konuşacak çok şeyimiz olsa da, bu hikaye biraz klasik olsa da, yine Hellboy’un Cehennem’in Kapısını açan anahtar niteliğindeki eliyle (hadi ama biliyordunuz öyle değil mi?) ilgili. Fakat bu kez işin içinde farklı bir gizem var ve kimliğini hatırlamayan ama işlenen suçları ise gözünden kaçırmayan amansız ve sahipsiz bir ruhun bu işle ne ilgisi var, Hellboy bu kez bunu araştırıyor.
Umarım bir sonraki hikaye bir crossover değil, tamamen Hellboy’a ait olur ve diğer B.P.R.D. üyelerini de görürüz. (Bu arada, bu hikayede yalnızca birini görüyoruz, o da pek tanıdık sayılmaz.) Zira, gerek filmlerinde gördüğümüz, gerekse diğer Hellboy grafik romanlarında olduğu gibi Mike Mignola’nın dünya tasvirleri ve diğer boyutları canlandırması bir harika.
Son Notlar
Geriye dönük baktığımız zaman önceki Hellboy fasiküllerini karton ciltli olduğunu görüyoruz. Burada olay karton kapağa dönmüş. Ciltli hali daha güzel geliyordu, ne yalan söyleyelim. Bunun yanı sıra, eğer az çok çizimle uğraşıyorsanız ya da bir karakterin doğuşunu, karakteri yaratırken nelere dikkat edilmeli bunları merak ediyorsanız kitabın sonunda Mike Mignola’nın eskizlerini ve “Yaban Domuzu Adam” adlı yan karakterin yaratılma sürecini kendine has bir dille anlatıyor. Eskizlerin orijinal halleri Türkçeleştirilmeye çalışılmamış, ki bu da güzel bir şey.
JBC Yayıncılık’ın başta durulacağını sanmıştım fakat Hellboy yavaş yavaş da olsa gelmeye devam ediyor ve bir crossover ile ülkemizde daha fazla insana ulaşabileceği düşünülmüş, ki böyle bir tercih iyi ki yapılmış diye düşünüyorum. Umarım, beklentiler karşılanır ve daha fazla kişiyi Hellboy’la tanıştırabiliriz.