İmkansızlıklar Dedektifi: Martin Mystere
Bu haftaki yazımda Fumetti klasiklerinden bir efsane olan; “İmkansızlıklar Dedektifi”nin “klasik maceralar” serisini tanıtacağım. Bence aynı kitap kültüründe olduğu gibi, çizgi roman kültüründe de mutlaka okunması gereken klasikler vardır. Fakat bunlar; ortaokul öğretmeninizin verdiği roman okuma ödevleri gibi sıkıcı değil, çokça eğlencelidir. Martin Mystere serisi de bunlardan birisi. Ayrıca; bir çizgi roman serisinin ne kadar eğitici olabileceğinin de kanıtı niteliğindedir. On cilt kadar okuduktan sonra, ülkedeki belirli bir kesimin üzerine çıkıp, popüler kültür cümlelerini şekillendiren adamlardan olmanız mümkündür. Şimdi bu seriyi biraz daha yakından tanıyalım.
1982 Yılında İtalya’da Alfredo Castelli tarafından yazılıp, Giancarlo Alessandrini tarafından çizilerek oluşturulan bu yapıt, Bonelli Comics şirketi tarafınca yayınlandı. İki yıl sonra Türkçe olarak ülkemize de gelen Mystere, değişken yayıncı evrelerinden geçerek (Tay, Ad/Doğan, Egmont, Aksoy Yayıncılık) ve en son ise Lal kitap tarafından yayınlanarak, günümüze kadar ulaştı ve son derlemede, bir cilt dört maceraya karşılık gelecek şekilde, kırk iki cilde ulaşarak klasik maceraları tamamladı.
Amerika’da yaşayan, topluma mâl olmuş bir profesör ve kâşif olan Martin (Jacques) Mystere, pek çok konuda çalışma yürütmekte, tezlerle, teorilerle dolu kitaplar yazmaktadır. Ona verilen “İmkansızlıklar Dedektifi” sıfatı, geleneksel bilimin reddettiği olaylara olan ilgisinden gelir. Şifreleri, bulmacaları seven macera yönlü kahramanımız, gizemli ve doğaüstü olayların peşinden gitmektedir.
Ekibinin ilginç üyesi Java ise; Martin’in Himalayalar’daki bir macerası sırasında keşfedip, bürokratik yollardan kendi himayesi altına aldığı Neanderthal adamıdır (Soyları 28-35 bin yıl önce tükenmiş insan ırkı türü). İşaret dili öğrenen ve modern hayata adapte olmaya çalışan Java, her ne kadar konuşamıyor olsa da; içgüdüleri, şaşırtıcı gücü ve fiziksel becerileriyle daima Martin’in arkasını kollamaktadır. İkilinin dostluk bağları günden güne kuvvetlenmektedir.
Ekibin bir diğer karakteri olan Diana ise; Martin’in güzel, zarif ve biraz problemli sevgilisidir. Sosyal hizmetler üzerine çalışmakta, pek çok macerasında Martin’e eşlik etmektedir. O da sahip olduğu becerilerle, zaman zaman ekibin çok etkili bir karakteri olabilmektedir. Hikâye, genellikle ekibimizin kapısına gelen yeni serüvenler üzerinden yol alır.
Hikâyede anlatım yavaş, fakat oldukça detaylı işleniyor. Her serüven bir öncekinden farklı bir lokasyonda (ülke, şehir, köy, kasaba vs.) geçiyor. Lokasyon ile ilgili detaylı betimlemeler, kültürel tanıtımlar mevcut. Bu sayede bilgileniyorsunuz. Ayrıca tüm mekânlar orijinal gerçek referanslardan yola çıkarak çizilmiş. Hatta İtalyan ikilinin seriye dünyayı gezerek çalıştıkları rivayet edilmektedir. Mesela seride Buenos Aires Caddesi görürseniz, gerçeği ile paralel olduğunu fark edeceksiniz. O kadar uzakta aramayalım diyorsanız, Kapalı Çarşı’yı gördüğünüzde bir kıyaslama yapabilirsiniz. Yeni başlamayı düşünenlere motive edici bir bilgi vereyim; daha ilk ciltte ülkemizin güzide Ağrı dağının ve içinde bulundurduğu gizemlerin konusunun işlendiğini göreceksiniz.
Anlatımın bana hoş gelen bir diğer noktası ise; olaylara hem macera yönlü, hem bilimsel bakabilmeyi başarmasıdır. Birbirine oldukça zıt olan bu iki kavramı bir araya getirip, dengeli bir şekilde işleyerek, hem gerçeklikten hem de macera ruhundan kopmamayı başarmışlar. Serideki gizemli ve sıra dışı olaylar, okuyucuda merak uyandırdığı için sürükleyiciliği arttırıp, anlatımdaki yavaşlığı dengeliyor.