Injustice: Tanrılar Aramızda 2. Yıl – Korku İmparatorluğu

Felsefenin Bittiği Yerde Aksiyon Başlar

Kurduğu korku imparatorluğunda iyilerin iki seçeneği vardır, ölmek ya da yozlaşmak. Bu ayrıma gelindiğinde alt metnindeki tüm bu üstinsan temellendirmesi ikinci plana düşüp karakterlerin kendi karakteristik özellikleri akıllara geliyor. Çünkü Superman ve Sinestro’nun isteyerek veya istemeyerek yaptığı tüm bu ahlaki erezyon, manipülasyon, yaratmaya çalıştıkları mecburiyet hissi ve çaresizlik duygusuna karşı Superman’in tarafını seçen karakterlerin verdikleri tepkiler yer yer kişilikleriyle çelişiyor. Örneğin Green Arrow, Superman tarafından öldürüldüğünde Green Lantern’in bunu kabullenmesi, sorun etmemesi normal şartlar altında olmayacak bir şey. Injustice’in önce bir bilgisayar oyunu olarak başladığını söylemiştim en başta. Oyunun en güzel ve en sevilen yanlarından birisi, aksiyonu olduğundan ötürü olsa gerek çizgi roman serisi de sürekli bir kavga gürültüye ev sahipliği yapıyor. Savaşların eksik olmadığı serinin bu denli aksiyon temelli olması hem iyi, hem kötü. İyi yanı tempo sürekli yüksek olduğundan ve sürekli önemli karakterlerden birisi öldüğü için okuma zevki yüksek oluyor. Fakat alt metnin ve diyalogların zayıflığı, aksiyon uğruna karakterlerin kişiliklerinden feragat edilmesi, mantık hataları gibi bir çok sorun bu zevki baltalıyor yer yer.

injustice-2

Benim çizgi romanlarda aradığım temel şeylerden birisi, bana bir şeyler katabiliyor olması olmuştur her zaman. Bunu da bir çizgi roman genelde sahip olduğu alt metin veya orijinal hikayesiyle sağlayabilir bana kalırsa. Bu sebeple genelde süper kahraman ekolü ürünü olan çizgi romanları seçerken bireysel hikayeleri seçiyorum. Yani örnek vermek gerekirse Justice Leauge okumak yerine solo Superman hikayesi okumayı tercih ediyorum. Bu öznel bir yaklaşım, katılmayabilirsiniz. Fakat bir hikayedeki karakter sayısı arttıkça hikayedeki derinlik kayboluyor ve karakterlerle aranızdaki mesafe büyüyor bana göre. Injustice: Tanrılar Aramızda serisinde de işte tam olarak bu durum var. Sürekli birileri dahil oluyor olaya. Tamam ölüp hikayeden çıkanlarda oluyor ama bu giriş-çıkış işlemi o kadar hızlı geçekleşiyor ki, okur olarak ne ölene üzülmeye vaktimiz oluyor, ne de hikayeye dahil olanın motivasyonunu keşfedip onunla empati kurmaya. Durum böyle olunda bir müddet sonra sadece iki grubun bitmek bilmeyen kavgasını okumuş oluyorsunuz.

Oysa solo bir hikayede genelde tekil bir karakter ve onun çevresindekilerle ilişkileri ele alındığından ötürü hem karakteri daha rahat anlayabiliyor hem de gerek hikayesi gerekse alt metni kuvvetli bir içerikle muhatap oluyorsunuz. Bunun en güzel örneklerinden birisi olan ve yine Superman’i merkez alan bir hikayeye sahip Superman: American Alien çizgi romanı hakkında geçenlerde bir inceleme yazısı yazdık. Vaktiniz varsa bir göz atıp ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz:

Superman-American Alien - Kal-El’in Hikayesi

Tabi bu demek değildir ki, birden çok karakterin merkezde olduğu,hikayesi ve alt metni kuvvetli çizgi romanlar yoktur. Elbette var, gerek DC Comics’de gerek Marvel’da gerekse diğer şirketlerde bunun birbirinden güzel örnekleri mevcut. Örnek vermek gerekirse; Kingdom Come hikayesi bünyesinde barındırdığı karakterlerin hakkını layığıyla verip, güzel bir hikaye ve alt metinle unutulmaz çizgi romanlar arasına adını yazdırdı. Fakat Injustice: Tanrılar Aramızda bu kalibrede bir iş olmayıp, okuyucuya oyundaki havayı kağıt ve mürekkeple vermeye çalıştığından durum bir yerden sonra kuru aksiyona, yani “Kim kimi yener?” sorusunun cevabına bırakıyor.

injustice-3

Çizgi romanlarda iyi-kötü gözetmeksizin karakterleri birbirlerine dövdürtmek sıkça yapılan bir şey. Bir nevi geeklerin gladyatör dövüşü diyebiliriz bu durum için. Hikaye veya event içerisinde okuması/görmesi zevkli bir hal alabiliyor bu durum fakat bunu bir konsept haline getirip pazarlamak sadece ucuz içerik üretimine sebep olur. Injustice serisinin satışlarının iyi olması, popülaritesinin yüksek olması onu başarılı bir iş yapmıyor ne yazık ki. Aradan uzun zaman geçtiğinde seri hakkında akılda kalıcı tek şey muhtemelen Superman’in delirip, tiranlaşıp dünyanın içine etmiş olması sonucu olacak. Kimse detayları veya içinde barındırdığı felsefeyi hatırlamayacak belki de. Çünkü dayanak olarak kullandıkları şey anlık tiraj sağlasa da kalıcılığı sağlayacak gibi durmuyor pek. Neticede onlarca hikayede “Superman mi yener yoksa Batman mi? X mi kazanır yoksa Y mi?” sorunun cevabını aldık biz. Hatta bu durumla ilgili detaylı bir yazı dahi yazdık:

Çizgi Romanlarda “Kim Kimi Yener?” Meselesi

Yorumlar