Injustice: Tanrılar Aramızda 3.Yıl 2.Cilt – Bana Yalan Söylediler!

Çizgi Düşler’den çıkan, DC Comics’in Injustice – Tanrılar Aramızda serisinin üçüncü yılının ikinci cildinin incelemesine geçmeden önce isterseniz önceki ciltte neler olmuştu diye bir bakalım. Bu arada, yazının çizgi romanla ilgili spoiler içereceği uyarısını da es geçmeyelim. Serinin bu cildini Brian Buccellato ve Ray Fawkes yazarken, Bruno Redondo, Mike S. Miller ve Sergio Davila gibi isimler isimler ise çizerliğini üstleniyor.  Cildin editörlüğünü yine İlke Keskin, çevirisini ise Tulgan Köksal üstlenmiş. Hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyor ve inceleme kısmına geçiyorum.

Injustice: Tanrılar Aramızda 3.Yıl – İşin Büyüsünü Çıkartmak

Dediğim Dedik Çaldığım Düdük

Serinin genel olarak düştüğü en büyük hatalardan birisi olan; çok bilinmeyen karakterleri tanıtma gereksinimi duymadan direk seriye dahil etmesi sorunu bu ciltte de okurun karşısında çıkıyor. Mister Mxyzptlk gibi çoğu okurun tanımadığı aşırı güçlü karakterleri hikayenin kritik noktalarına konumlanmış bu ciltte. O yüzden kısaca da olsa bu karakterden bahsetmek istiyorum.

Mister Mxyzptlk, Superman’i test etmek, alay etmek ve sinirlendirmek için onun süper yeteneklerini kullanan Superman’in düşmanıdır. İlk kez 1987 yılında Superman Vol. 2’nin 11. sayısında ortaya çıkmıştır. Mister Mxyzptlk Superman’i kışkırtmak için 5.boyutu maniple eden, gerçekliği bozabilme gücüne sahip birisidir. Aslında tam olarak kötü birisi değildir.  Uzun vadede zararlar vermeyip, Superman’den daha zeki olduğunu kanıtlamak isteyen bir karakterdir. Injustice – Tanrılar Aramızda’nın üçücü yıl ikinci cildinde aslında Spectre olarak gördüğümüz kişinin Mister Mxyzptlk olduğunu öğrendik. Jim Corrigan’ı Spectre’den ayırıp kendisi onun yerine geçmiş ve Superman’ı koruyup gözetmiştir.

Serinin bu cildi aslında Batman‘in kişiliği ve ahlaki değerleri üzerine yoğunlaşıyor diyebiliriz. Seri boyunca karakterler Batman’in hep bir planının olmasından, onun sadece Gotham’ın değil de tüm Dünya’nın ihtiyaç duyduğu kahraman olduğundan bahsediyorlar. Superman’in yozlaşıp dünyaya tiran olduğu bir ortamda insanların Batman’e tutunması pek garip değil zaten. Sokak seviyesindeki kahramanlarla Superman ve ekibine karşı üç yıldır direnen ve her fırsatta saldırıp zarar veren Batman ve stratejileri, Superman’in de dikkatini çekiyor.

Yeni Karakterler, Yeni Sorular

Cildin büyük bir kısmını Mister Mxyzptlk ve onun Trigon ile savaşı kapladığı için bu savaş bittiğinde Superman durup düşünecek zamanı buluyor. Durup düşünmek dediysem yanlış anlaşılmasın, hatalarını görüp pişman olduğu filan yok. Tamamen Batman’i yenmek için daha planlı ve stratejik hamleler yapma kararı alıyor. Batman ise Superman’i yenip dünyayı kurtarmaya o kadar odaklanmıştır ki; John Constantine’in göz göre göre gelen kazığını göremiyor ne yazık ki. Constantine kızı Rose’u korumak için Batman ve ekibini kendi çıkarları uğruna kullanıyor. Bu John Constantine’i tanıyanlar için gayet normal ve olası bir hamle aslında. Fakat Batman bunu göremiyor veya görüp de gerçekleşmemesini umut ediyor. Çünkü verdiği savaşta işler hiç de istediği gibi gitmiyordur. Bu da akıllara “Acaba serinin sonunda Batman savaşı tamamen kaybedeceği bir konuma gelirse dünyanın iyiliği için Superman’i öldürür mü?” sorusunu getiriyor.

Seri her ne kadar Superman’in zıvanadan çıkıp tüm ahlaki değerlerini göz ardı ederek, dünyaya eli kanlı bir tiran olması ile başlıyor olsa da, bu yozlaşma hikaye ilerledikçe diğer karakterlere de bulaşıyor. Geçen ciltte Green Lantern Hal Jordan elini kana bulamıştı bu ciltte ise Wonder Woman. Serinin bu hamlesi hoşuma gidiyor açıkçası. Yani sadece Superman’in suç işlediği, diğerlerinin ise bunu göremediği/görmezden geldiği bir hikaye pek etkileyici ve gerçekçi olmazdı. O yüzden Adalet Birliği’nin diğer üyelerininde birer birer ahlak ve adalet merdiveninden düşüp, birer katile dönüşmesini okumak gerçekten zevkli oluyor.

Seri karakterleri derinlemesine ele alamasa da, sürekli bir sirkülasyon halinde okura yeni karakterler ve yeni mücadeleler sunduğu için okurken sıkılmıyor insan. Fakat zamana ayırıp mutlaka okunması gereken kült serilerden birsi olmadığı da ortada. O yüzden olay biraz ne beklediğimizde bitiyor sanırım. Karşımıza çıkacak hikayeyi ve bize vaadini bilerek başlarsak okuması zevkli bir hikaye var karşımızda. Ayrıca bu cildin sonunda tüm seri boyunca merak ettiğimiz “Tüm bunlar olurken Teen Titans ekibi nerede?” sorusunun cevabını da alıyoruz. Bazıları Metropolis patlamasında ölürken, bazıları ise Superman tarafından acımasızca etkisiz hale getirilip Phantom Zone’a hapsediliyorlar. Bizler ise Superman’in serinin ilk yılında başlattığı savaşı ve onun haklı olup olmadığını Superboy ve Superman’in ailesinin gözünden görüyoruz.

Toparlamak gerekirse genel olarak “Injustice: Tanrılar Aramızda” serisinin hep yaptığı hataları tekrar eden ama hikayeyi çektiği yön itibari ile azaltan, hikayeye yeni dahil olan karakterlerin motivasyonlarını önceki ciltlere göre daha iyi verebilen bir cilt var karşımızda. Seri sona yaklaştıkça, bildiğimiz sevdiğimiz karakterler birer birer ölürken ya da öldürüp yozlaşırken, okuyucu olarak daha çok merak etmeye başlıyor insan. Acaba serinin sonunda bizleri nasıl bir final bekliyor?

Yorumlar