Injustice: Tanrılar Aramızda 3.Yıl – İşin Büyüsünü Çıkartmak

Tom Taylor’ın yazdığı Injustice: Tanrılar Aramızda serisinin üçüncü yılının ilk cildi Çizgi Düşler tarafından İlke Keskin’in editörlüğü ve Tulgan Köksal’ın çevirisi ile basıldı. Hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.  Bu arada serinin önceki yıllarında neler olduğunu merak ediyor ya da hatırlamıyorsanız hızlıca şu iki incelemeye göz atın derim ben:

Injustice – Superman Zıvanadan Çıksa Ne Olurdu? Injustice: Tanrılar Aramızda 2. Yıl – Korku İmparatorluğu

Serinin ikinci yılında Superman ve ekürisinin Green Lantern Corps ile gökyüzünde verdiği meydan muharebesi niteliğinde ki savaşın sonuçlarını üçüncü yılda görmeye başlıyoruz. İpini koparan ne kadar büyücü, şeytan, tanrı ya da tanrı gibi takılan karakter varsa kıyıdan köşeden fırlayıp hikayeye giriyor. Bunun yarattığı etkiye değinmeden önce bu cildin başlangıcından bahsetmek istiyorum. Çünkü bir önceki cildin sonunda yaşanan bu büyük savaşın tek kaybedeni yoktu. Superman yıllardır giyindiği “umudun sembolü” maskesini, Green Lantern Corps üyelerinin büyük bir çoğunu, halk ise hayatını ve umutlarını kaybetmişti. Gökten yere düşen cesetler, mermiler ve bombalar sivil zayiatlara sebep olmuştu. Bana kalırsa çizgi roman okuruna bu kısımı gayet güzel ve yerinde gösterdi. Hatta bu kısımları okurken bir an gözümde Batman v Superman : Dawn of Justice filminin açılış sekansındaki yıkım canlandı. Çizgi romanlarda genelde unutulan veya es geçilen bir kısıma değinmişti Injustice bu cildinde, yaşanan savaşların sivillere yansıyan yüzü ve onlara yaşattığı acı. Bu bana kalırsa bir çizgi romanı veya süper kahraman ekolünün ürünü olan bir filmi gerçekçi bir düzleme çeken en önemli unsurlardan birisi.  O yüzden bu kısımları az da olsa çizgi romanda görmek beni son derece mutlu etti.

capture

Bunun haricinde cilde Constantine ile açılış yapıyoruz ve bunu görmek güzeldi, sevilen bir mistik karakteri hikayede görmek insanı heyecanlandırıyor. Neticede 2 yıl boyunca vurdulu kırdılı bir savaş okumuşuz, işin içine biraz da büyü girse hiç de fena olmaz değil mi? İşte tam o noktada çizgi roman bunu dediğinize pişman ediyor sizi. Çünkü sağdan soldan mistik kulvarda olan karakterler dahil oluyor mevzuya ve bunların bir çoğunun uzun vadeli bir işlevleri olmadığı için karakteri önceden tanımıyorsanız okuma keyfi olarak size hiç bir şey katmıyor. Injustice: Tanrılar Aramızda’nın önceki ciltlerinde yaptığı en büyük hata olan sürekli bir savaş modunun olması burada da olduğundan ve önceki ciltlere nazaran bu sefer elimizdeki karakterler çoğunlukla büyücü olduğundan koreografi de sizi tatmin edemiyor. Constantine’i belki birçok DC okuru bilir tanır fakat ona nazaran daha az göz önünde olan, daha OP karakterleri bir kaç panelde göstermiş olmak için hikayeye dahil edişleri insanı hikayeden kopartıyor. Birden ortaya çıkıp iki üç cool replik sarf edip sonra bay-pas edilen Phantom Stranger gibi karakterleri her okur tanımıyordu bence. Fakat çizgi roman bu tarz DC evreninin assolisti olan karakterleri tanıtma gereksinimi görmeden, okuyucuyu karakter hakkında bilgili varsayınca hikaye nereden niye geldiği belli olmayan ecnebi karakterlerle doluyor birçok okuyucu için.

Cildin sonlarında Superman’i hep olmasını istediği hayatın hayalini görürken görürüyoruz. Bu kısımda karşımıza çıkan dünyayı anlatıp spoiler vermek istemiyorum, çünkü cilt boyunca okurken zevk aldığım ikinci kısımdı. Genel olarak Alan Moore’un “For the Man Who Has Everything” adlı hikayesini akıllara getirdi diyebilirim. Bu da şüphesiz güzel bir nostalji deneyimi oldu. Onun dışında seride büyük bir yer kaplayan Spectre mevzusu şimdilik bir sonraki cildi merak ettiren unsurlar arasına adını yazdırırken bir diğer merak unsuru ise Madame Xanadu’nun Batman ve Constantine’e söylediği kehanet oldu. Genel olarak kehanetleri teori üretmeye açılan birer kapı olarak gördüğümden ötürü çok seven birisiyim. Bu sebepten olsa gerek Madame Xanadu her zaman DC evreninde ilgimi çeken karakterlerden olmuştur. İnjustice : Tanrılar Aramızda’nın 3. yılının ilk cildinde sarf ettiği kehanet ise serinin nasıl sonlanacağını okura az çok tahmin etme fırsatı sunan nitelikteydi. Gerçi kim bilir belki sürpriz yapıp güzel bir twist ile seriyi sonlandırarak bizleri şaşırtabilirler.

batman-takes-out-constantine-with-one-punch-4

Toparlamak gerekirse Injustice’ın bu cildi DC evreninin mistik yanına mensup büyücü, falcı, tanrı, zebani ve bunların melezleri olan bir çok karakteri görme fırsatı sunuyor okuruna. Ayrıca yaşanan savaşların sivillere etkisini, Superman’in delirmeseydi sahip olmayı isteyeceği hayatı görmemize olanak tanıyor. Onun dışında hikaye her zamanki vasatlığında ilerliyor. Neyse ki çizimler güzel olduğundan görsel bir şölen okuyor hissi oluşuyor okurda. Yani yine güzel ve eğlenceli çizimler, aksiyon ve yeni karakter tanıma amaçlı okuyacaklar için ideal bir çizgi romanken, derinliği ve felsefi alt yapısı olan bir hikaye arayışındaki okura pek de hitap etmeyen bir eser oluyor.

Yorumlar