Iron Man Tarihinde Bir Dönüm Noktası: Extremis
Benzer şekilde, o zamana dek en bariz özelliği “bir zırhın içindeki adam” olarak kötülere karşı mücadele veren Tony’nin -en azından bir süreliğine- bir üst seviyeye taşınmasıdır. Her ne kadar cildin sonundaki sürprizi bozmak istemesem de Tony’nin zırhıyla birlikte artık eskisiyle kıyaslanamayacak kadar güçlü ve ölümcül bir hal aldığını söyleyebilmem mümkün. Bu sebeple, Mallen’la arasındaki dövüş kuşkusuz tüm Iron man külliyatındaki en kışkırtıcı aksiyona sahip kısımlardan birisi.
MCU’daki karakter tipolojisinin yaratılmasında büyük pay sahibi olduğunu söyleyebileceğimiz Boşnak çizer Adi Granov adeta fotoğraf kalitesinde ve ambiyansı adeta okuyucusuna hissettiren vuruculukta çizimlerle karşımıza çıkıyor. Eğer bir arkadaşınızı bir yerden Marvel evrenine çekmek istiyorsanız Adi Granov’un illüstrasyonları sizin yüzünüzü kesinlikle kara çıkartmayacaktır.
Extremis’in tek artısı görselliği ya da aksiyonu değil, aynı zamanda Iron man külliyatına eklediği ve ekleyeceğini peşinen gösterdiği yetişkin işi alt metinler. Stark’ın orman kulübesinde buluştuğu yazarla yaptığı söyleşinin Ted Kaczynski manifestosuna atıflar içeren kısımları ya da Mallen’ın bankta otururken karşılaştığı anarşist gençle yaptığı kısa tartışmada Ku Klux Klan’dan Kızılderililere çiçek hastalığı taşıyan battaniyeler dağıtılarak yapılan soykırıma dek yapılan çeşitli atıflar yapımı klasik bir süper kahraman hikayesinden öteye taşıyor. Zaten bu hikayede Iron man dışında herhangi bir kahraman da kadraja girmiyor, bu durum okuyucusunu kaçınılmaz şekilde çizgi romandaki dünyanın farklılıklarından ziyade paralelliklerini karşılaştırmaktan kaçamıyor.
Benzer şekilde Stark’ın karşı karşıya kaldığı travmaların yansıtılışı onu zorlama bir drama karakterinden seçimler yapan ve bu seçimlerin peşinden gitmek zorunda kalan bir adam haline getiriyor, bu nedenle onu Civil War ile tanıyan birisi doğrudan ve anlamsızca kendisinden nefret edecekken Extremis ise, Tony’nin neden böyle davrandığına dair bazı moral kodları sunarak onunla en azından bir noktaya kadar empati kurabilmemizi sağlıyor. Zaten gerek son dövüş sırasında düşmanına “Sen benim kabusumsun ve geleceği göremeyen versiyonumsun” dediği kısımdaki sembolizm, gerekse savaş sonrası ilk iş olarak yaptığı şey onun -katılırsınız ya da katılmazsınız, orası size kalmış- kontrol takıntısının kaynağı olan korkuları anlamanızı sağlıyor. Hikayenin devamı niteliğindeki, Invincible Iron man’i (ki Eisner ödüllü, 2008-2012 yılları arasında 6o sayı olarak yayınlanan bu eseri önümüzdeki haftalarda tanıtmaya çalışacağım) bu hissiyatın paralelinde değerlendirmek ve Civil War gibi sonraki hikayelerdeki Tony Stark’ı yapmak zorunda kaldığı bu seçimlerden dolayı empati yaparak yargılamak gerekiyor.
Aynı adlı cildin aksine, Extremis maalesef uyarlamalar açısından bana göre Earth-616 dışında pek yetkin şekilde kullanılamamış bir konsept. Sinematik evrende Iron man zırhını bile giymemiş Tony tarafından ortadan kaldırılan bir grup tetikçiden ve Pepper Potts’un yetişmesiyle zaten başlamadan biten son dövüşten ibaret Extremis konsepti bana göre MCU’nun en zayıf filmi olan Iron man 3’ün en zayıf yanını oluşturuyordu. MCU’nun bir diğer yakasını oluşturan Agents of SHIELD’in 3 bölümünde Hydra’nın bir yan kolu olan Centipede’in üzerinde geri mühendislik yapılmış Extremis’e sahip olduğundan bahsedildiyse de bu çok yetkin bir kullanım değildi. Öte yandan Earth-904913’teki Iron man: Armored Adventures’ta -bu formülün SHIELD tarafından geliştirilip denendiği sayılmazsa- en azından çizgi romana teğet geçebilen bir şekilde işlendiği söylenebilir.
Sonuca gelirsek, Iron man Extremis başlıkta da belirtme gereği duyduğum üzere, eski okuyucular için görkemli bir değişiklik, yeni okuyucular içinse ideal bir başlangıç noktası oluşturabilir. Her şeyden ziyade Warren Ellis tarzını ve Marvel’a kattıklarını anlamaya başlamak açısından ideal bir örnek ve daha önce çizgi romanlara hep uzaktan bakmış insanlara önerilebilecek bir çalışma aynı zamanda.