İşte “Mevlana ve Avengers”… Thanos da Kim?

Bir çizgi romanda (comics) Mevlana hikayesi görmek neresinden baksanız insanı mutlu ediyor. Beni etti. Hem de bu hikaye Avengers A.I. gibi olmasa da olurdu diyebileceğim bir kısa dizide kullanılmış olsa da. Hem de Amerikan kültür yağmacılığında sıra Anadolu kültürüne gelip dayanmış olsa da.

Yakın zamanda Altın Madalyon e-dergisine “Green Lantern ve Nasrettin Hoca” başlığıyla bir yazı yazmıştım.  O yazıyı kaleme alırken de aklımdan daha önce çıkardığım “Çizgi Romanlarda (Comics) Müslüman Karakterler” listesiyle DC Comics’İn Yeniçeri karakteri ve Marvel Comics’in Ms. Marvel’ı vardı. Zihnimin bir köşesindeyse “acaba bunlar Müslüman karakterleri kullandıkça Ortadoğu-İslam hikayelerine ve hikayelerine ne zaman el atacaklar, Mevlana’yı da görebilecek miyiz?” sorusu yerleşmiş kıpır kıpır kıpırdanıyordu.

İşte kısmet bu ya, adamlar Mevlana’ya uğramış gitmiş ben gecikmeli olarak farkına varıyorum.

Sevinsem mi, Üzülsem mi?

Gerçekten soruyorum sevineyim mi üzüleyim mi?

Comics aleminin tıpkı Hollywood alemi gibi tüm dünya kültürlerini babasının malı gibi kullandığını biliyorum. Hatta bu kullanımın Amerika’nın “tüm dünya bizim”, “bir gün herkes Amerikalı olacak” tarzı bakış açılarının yansıması olduğunun da farkındayım. Başta masallar ve mitolojiler olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki her fantastik düş ürününün Amerikan sanat endüstrisinde kullanıldığına defalarca şahit olduk. Öte yandan ortaya çıkan ürünlerin büyük bir kısmının kaliteli olmasının tadına varırken “ya biz neden kendi kültürümüzü yetkin kullanamıyoruz” diye de hayıflandık. Üzücü ama gerçek. Dünyanın farklı kültürlerinin tanınması için Amerikan endüstrisini kullanması ne yazık. Alaaddin’den Moana’ya, Herkül’den Gılgamış’a hemen her kültürün düş kurgusunu izliyor ve öğreniyor dünya. Ancak dili Amerikan, anlatımı Amerikan, mesajı Amerikan, duruşu Amerikan…

Özetle kendine mal ediyor tüm kültürleri Amerikan sanat endüstrisi ve biz de öylece bakıyoruz. Veya bundan hoşlanıyoruz.

Sonuç olarak ortada bir gerçek de var: Beceremiyoruz veya becerileni de görmezden geliyoruz.

Kültürümüzün içinden çıkan eserlere burun kıvırarak bakarken sanatçısını gömmek için türlü yollar arıyoruz. Bu da bir gerçek. Üzücü ama bir başka gerçek. Buna karşın bu nasıl bir “görülme ve onaylanma isteğidir” bilmiyorum bir başka ülke bizden bahsetti mi mutluluktan içimiz içimize sığmıyor. Sesimizi duyurmaktan aciziz. Ama sesimizi düzgün veya yamuk yumuk duyuran herkesi de bağrımıza basıyoruz.

Beyin göçünü aşan bir kimlik göçü yaşıyoruz farkında değiliz.

Ama yalan yok… Bu yazıyı yazarken gülümsedim kendi kendime. Hem Mevlana’nın ve Nasrettin Hoca’nın çizgi romanlarda görünmelerinden hoşlandım diye hem de bunun kültürel bir sorun olduğunu farkında olduğum için. İkilem mi? Öyle. Ama galiba genetiğime kodlanmış bu ikilemi yaşamayı sürdüreceğim. Görünen o ki biraz keyif alacağım biraz suçluluk duyacağım ama içinden doğduğum toprağın ruhuna aykırı davranmayacağım.

Comics ve İslam

Çok önceden yazdığım bir yazıda liste halinde Müslüman çizgi roman karakterlerini sıralamıştım. Ancak o zamanlar 9 Eylül ve El-Kaide yoktu ortalıklarda. Sonrasında da IŞİD olayı türememişti. Haliyle ortalıkta kayda değer Müslüman karakter de yoktu. Olanlar çoğunlukla üçüncül derecede karakterler veya bağımsız çizgi romanların sayfalarında kaybolmuş önemli ancak görülmeyen kahramanlardı. Ha, bir de elbette kötü adamlardı.

Marvel Comics’le DC Comcs’in aynı tarihlerde “iyi, sadık Amerikan vatandaşı Müslüman da vardır” kaygılı mesajını taşıyan kahramanları ortaya çıkarmasıyla birlikte olayın şekli değişmiş oldu.

Zamanında ikinci dünya savaşında Japon kökenli vatandaşlarını çoluk çocuk özel kamplarda toplayan Amerika’nın bu defa yumuşak bir tutum takınması neyse ki comics alemine de sıçradı. Bu şekilde en azından toplum daha önce görmedikleri bir kültüre bakmak zorunda kaldı. Veya en azından yeni nesil onlara aşina olmaya başladı.

Gerçi siyasetle çizgi romanın bu kadar iç içe geçmesi ve propaganda dilinde buluşması ortaya çıkan ürünlerin değerini “kitç” düzeyine indiriyor ama açıkçası artık çatışmacı dilden çok uzlaşmacı dilin hâkim olmasına sevinmeden edemiyorum. Kaldı ki artık alıştım da galiba yapıya. Hem zevk alıp hem sorguluyorum. Bunu da ayrı sorgulayayım.

Neyse…

Sonuç olarak artık bildiğimiz üzere ana karakterleri; üstelik de yayınevlerini temsil edecek düzeyde ana karakterleri, Müslüman olan DC ve Marvel Comics çizgi roman okurlarının hayatına bambaşka bakış açıları sunuyorlar.

Avengers A.I.

Özellikle süper kahraman topluluklarının maceralarını toplamayı seven biri olmakla birlikte bu seriyi normal şartlarda asla kitaplığıma koymak istemeyeceğimi belirtmek isterim.

Bunun bir sebebi olayın sanal alemde ve bilgisayar dünyasında geçmesidir. Bir diğeri de benim bu alemden çok bir şey anlamamamdır. Bilimkurgu okuru olmakla birlikte teknolojik gelişmelerden uzak durmayı tercih ediyorum. Teknolojinin kavramlarını, terimlerini, dünyasını bilmek de istemiyorum. Ne zaman çok içine girmeye çalışsam Yüzüklerin Efendisi filminden çıkarken “Yazık ama yüzüğü küçük çocuğa teslim edip bütün yükü ona yıktılar” diyen kızcağıza benziyorum sonunda. Cidden yazık bana…

Uzatmayayım, Avengers A.I.’nin cildini Arkabahçe Çizgi Roman Dükkanında bulduğumda öylesine bakmak içine almıştım elime. İndirimdeydi. Sayfaları öylesine çevirdim ve bir de göreyim. Namaz kılan bir kadın karakter namaz sonrasında bir Doombot’a dini anlatıyordu.

Böylece de arşivimde bu yeni cilde yer açılmış oldu.

Namaz kılan kişi bu grubun çözüm ortaklarından ve SHIELD A.I.’sından Monica Chang diye bir kadındı.

Kendisi ilk olarak Ekim 2013 yılında Avengers A.I. (Artificial Intelligence Squad) dizisinin ilk sayısında ortaya çıkmış. 2014 yılı 12. sayısıyla birlikte de bir kenara bırakılmış. Ama bunları bırakıp önce grubu konuşalım.

Avengers A.I. (Artificial Intelligence Squad) 2013 Ekiminde dünyaya gelmiş 2014  Nisanında veda etmiş bir kısa dizidir. Yaratıcıları aynı zamanda yazar ve çizeri olan yazar Sam Humphries ile çizer Andre Lima Araujo ikilisidir.

Bu grubun elemanları Hank Pym(lider), Vision (lider), Doombot, Victor Mancha, Protector.

12 sayılık maceranın konusu şöyledir: Hank Pym’in Ultron’u yok etmek için yarattığı virüs evrim geçirerek Dimitrios adlı bir kötüye dönüşmüştür. Demir Adam’ın eski bir zırhının içinde sanal alemde gezen bu virüs siber saldırılara başlayınca Monica Chang onu durdurmak üzere harekete geçer ve Avengers A.I. (Artificial Intelligence Squad) assemblenerek savunmaya geçer.

Sonra… Sonrasını okursunuz artık 12 sayı nedir ki?

Bizim asıl konumuz Monica Chang ve Mevlana.

Açıkçası Chang’in namazına kadar Müslümanlığına dair bir belirti görmedim ben hızlı okumamda. Dördüncü sayıda aniden karşıma çıkan tam sayfa namaz ve arapça dualarla dolu balonlar çok büyük sürpriz oldu. Sonrasına baktığımda birkaç “selamın aleyküm”e rastladım. Derken de “Kel Papağan” hikayesine.

Bu noktada Mevlanaya – Mesneviye geçmem gerek biliyorum ama bir son dakika bilgisi paylaşmak istiyorum. Marvel arşivinde Monica Chang’e dair bilgiler net değil. Haliyle havada kalan sorularla boğuşuyorum.

Şimdi…

Mevlana Anadolu kültürünün bir parçasıdır. Bu durumda Monica adı nereden geliyor? Haydi soy isim Chang bir melezi kabul eder ama hem Müslüman hem de Monica adı nasıl bir araya getirildi. Klasik comics evreni çelişkisine bakacak olursak 2013 yılında ortaya çıkan Monica’nın annesi Lisa Chang’dir ve çizgi romanlarda ortaya çıkış tarihi 2016’dır (Star Lord 1). Yani kızı annesinden önce doğmuş gibidir. Babaya dair bir bilgi mevcut değildir ve belli ki bir gün ihtiyaç haline uydurulmak üzere bekletilmektedir.

Ama bu yine de Monica’nın küçükken babasının kucağında Mesnevi’den hikayeler okumasını açıklamıyor. Mesnevi’yi Ortadoğu kültürünün parçası olarak mı görmüş dizi yaratıcıları yoksa ilerde yazacaklarını sürpriz olarak mı saklamışlar? Yoksa, yoksa aslında Monica’nın babası efsanevi Konyalı bilim insanlarından biri mi çıkacak?

Deli sorular deli sorular…

Mevlana, Mesnevi’den Hikayeler ve Kel Papağan

Ve belki de deli soruların yanıtı tam da Mevlana’nın hayat hikayesinde gizlidir.

1207 yılında Harezmşahlar Devleti sınırları içinde yer alan Belh (Afganistan) şehrinde doğan Muhammed Celâleddîn-i Rumi yani Hz. Mevlana ünü sınırları, kültürleri, zamanını aşan bir bilim insanı, şair, ilahiyatçı ve düşünürdür. Eserlerini Farsça kaleme almıştır. Konya’da 1273 yılında vefat etmiştir. Başta yakın coğrafya olmak üzere dünyaca tanınmaktadır. Belki de bir comicsde karşımıza çıkmasının ve kafa karışıklığına sebep olmasının bir nedeni yaşadığı topraklarla etkilediği toprakları hesap etmemiş olmamdır. Bir de “ABD’de “en çok tanınan ve en çok satan şair” hâline geldi.” (vikipedi) durumu olabilir.

İşte bu ulusal ve evrensel değerimiz Hz. Mevlana öğretileriyle felsefesini yansıtan “Mesnevi’den Hikayeler” adlı bir masal kitabı kaleme almış.

Olay da bu ya, Monica Chang çocukken okuduğu bir masalı hatırlıyor çizgi romanda: Kel Papağan. Üstelik de papağanın sanal robot versiyonu ona yol gösteriyor macera boyunca.

Özetle hikâyede şunlar oluyor:

Bir bakkal vardır ve bakkal dükkanının camındaki papağan gelen geçene laf atarak onları eğlendirir. Bu da insanların bu bakkalı tercih etmesine neden olur. Bakkal iyi kazanmaktadır. Bir gün bakkal yerinde yokken içeri giren kedi papağanı ürkütür. O da kaçarken dükkâna zarar verir. Geri dönen bakkal buna çok kızarak papağanın kafasındaki tüyleri yolar. Papağan hayata küser. Uzun süre konuşmaz kimseyle iletişim kurmaz. Ta ki yoldan geçen kel bir adam görene kadar. Papağan kel adamı görünce hemen seslenir: “Sen de mi bakkal dükkanını dağıttın”.

Eğlenceli ve çıkarılacak derslerle dolu bir hikâye değil mi? (TRT sunucusu ağzı oldu idare edin)

Peki hepsi bu mu? Mevlana’yla ilişkimiz bitiyor mu?

Bitmiyor.

12 sayılık kısa dizinin genel konusu “inovasyon iyidir”dir. Yani değişime açık olmak kısa dizinin ana temasıdır. Bunu da başlıklardan konuşma balonlarına kadar her yerde tekrar ediyorlar. Haliyle bu bizi Hz. Mevlana’nın yenilik, değişim ve kişisel gelişim, hayattan ve geçmişten ders çıkarma felsefesine götürüyor. Görüşüm o ki çizgi romanın yazarı Sam Humphries Mesnevi hikayelerini sadece okumamış, araştırmış ve anlamış, kullanmayı da o nedenle seçmiş. Veya googlelarken Mevlana ve İnovasyonu yani “değişim” kavramını yan yana görünce biraz daha derin bakma gereği duymuş (Biliyorsunuz, Mevlana Değişim Programı Avrupa’nın Erasmus Programının YÖK versiyonudur ve öğrenci değişimini temel almıştır. Haliyle arama motorlarına uygun sözcükleri girdiğinizde karşınıza çok sık çıkar).

Sonuç

Görünen o ki comics alemi siyasetle ne kadar iç içe girerse ve bu organik, simbiyot ilişki ne kadar derinleşirse bize yazacak daha çok malzeme çıkacak.

Şimdilik Nasrettin Hoca ve Mevlana’ya kadar geldik. İlerleyen günler daha ne gösterir bilmiyorum ama süreçten çok zevk alacağım kesin.

Monica Chang’ı Marvel maceralarında bir daha görür müyüz bilmiyorum. Veya ben kaçırmış olabilirim şu sıralar bir yerlerde çiziliyor mudur haberdar değilim. Ancak kesin merak ettiğim şey babasının Konyalı çıkıp çıkmayacağıdır. Annesi NASA’da çalışan bir uzak doğulu kökenliyse; ki çizim öyleydi… Neden olmasın!

Yorumlar