Kanlı Entrikalar ve Kehanetler Üzerine Bir Başyapıt: Macbeth
-
Özge Nur Küskün
- Çizgi Roman
- 23 Ağustos 2015
“Kral olmak bir şey değil. Asıl önemlisi kral kalmak…”
Benzer şekilde, kanımca Shakespeare okumak bir şey değil. Asıl önemlisi Macbeth okumak.
Daha önce hayatınızda hiç oyun okumamış, seyretmemiş, tiyatroya ilgi duymamış ya da Shakespeare denilince kaçacak yer aramış olabilirsiniz. Bunda utanılacak bir şey yok. Neticede oyunlarının çoğunu tarihi olayları baz alarak yazmış, entrikalarla ve kullandığı ağdalı dille hafiften kafa bulandırmış bir yazarı çok iyi çevirilerle de olsa okuyup anlayabilmek, dahası zevk alabilmek kolay bir şey değil. Kaldı ki tüm dünyada Shakespeare metinleri üzerine yapılan sürüyle akademik inceleme varken, eserleri gerçek anlamda sevenler için bile işin giderek derinleştiği bir gerçek.
Macbeth, şüphesiz William Shakespeare’in en ünlü, en çok uyarlaması yapılan, üzerinde en çok kafa yorulan, tiyatro öğrencilerinin en çok çalıştığı ve en kanlı (eh, Titus hariç tabii) eserlerinden biri. Benim kişisel favorim. Tiyatroda henüz küçük yaşlardayken seyrettiğim ilk Shakespeare eseri. Hatta vakti zamanında amatör bir oyuncu olarak benim de birçok audition için Lady Macbeth tiratları üzerine kafa yormuşluğum vardır. Böylesi bir gönül bağına sahip olduğum bir eserin çizgi romanıyla bir iki sene evvel karşılaştığımda nutkumun tutulduğunu tahmin edersiniz.
NTV Yayınları’nın, “klasikleri sevdirmek” ve de “herkese sevdirmek” için oldukça uygun bir fiyata piyasaya sürdüğü eserler arasından çıkan Macbeth (ki bu seride Dava, Suç ve Ceza, Madam Bovary gibi klasikler de mevcut) başarılı ve farklı bir uyarlama olarak öne çıkıyor. Klasikleri “klasik halde” okuyamayanların, çocuklarını küçük yaşta ciddi eserlerle tanıştırmak isteyenlerin ve elbette biz çizgi roman severlerin hemen alıp kütüphanelerinin baş köşesine yerleştirmeleri gereken bir eser Macbeth.
Klasik eserleri sevenler ve farklı uyarlamaları kolayca özümseyebilenler için, herhangi bir eserin grafik roman olarak piyasaya sürülmesi pek bir sorun yaratmıyor açıkçası. Ancak bir diğer kesim de, özellikle söz konusu bir tiyatro metni olunca, diyalogların kesilip biçildiğinden (hatta Amazon’da yorum yapan bir okur, diyalogların Macduff’ın ailesi gibi katledildiğini düşünüyor) yakınıyor ve açıkçası bu kesimin karşısına çok düzgün bir eser çıkarsanız bile, yine de orijinal metinden çok uzaklaşıldığından yakınacaktır. Elbette orijinal metne müdahalelerde bulunulacaktır, çünkü hepimizin bildiği üzere farklı uyarlamalar farklı dillerin kullanılmasını gerektirir. Tiyatro dili ayrıdır, sinema dili ayrıdır, çizgi roman diliyse çok farklıdır. Neticede oturup mantıklı ve insaflı bir şekilde düşünebilen herkes, orijinal metnin tümünün konuşma balonlarına sığdırılamayacağını idrak edebilir.
Meselenin “bitching” diye tabir edilen kısmını da geçtikten sonra, dilerseniz Macbeth kimmiş, neymiş, biraz da ona değinelim. Macbeth ya da Mac Bethad, tarihte 1040 ile 1057 yılları arasında İskoçya’ya hükmetmiş krallardan biriydi ve aslen İrlanda kökenliydi. Shakespeare’in, genelde bütün oyunlarının yazımında kaynak eser olarak kullandığı Raphael Holinshed’in The Chronicles of England, Scotland and Ireland (İngiltere, İskoçya ve İrlanda Tarihi) adlı eserinden yararlanarak kaleme aldığı oyunda, Glamis Beyi Macbeth’in üç büyücü cadının kehanetlerine dayanarak hırslarının esiri ve kurbanı oluşu anlatılıyor. Dürüst ve adil kral Duncan’ın başarılı generallerinden biri olan soylu Macbeth, büyük bir çarpışmadan başarıyla çıktıktan sonra İskoçya bozkırlarının birinde üç cadıyla karşılaşır.