New Avengers 4’üncü Cilt: Kolektif

Marvel’in New Avengers ekibi, en iyi bildiği işi yapmaya devam ediyor: Dünyayı kurtarmak. Bu defa ise karşılarında Kolektif var. Gerekli Şeyler tarafından yayınlanan New Avengers serisinin dördüncü cildi, Kolektif adını taşıyor. Cilde adını veren ise, olağanüstü güçler ve enerji alanları tarafından ortaya çıkartılmış olan bir varlık. Peki kimdir, nedir bu Kolektif? New Avengers ekibinden ne istemektedir? İşte bu soruların yanıtı, bu ciltte saklı…

Bu ciltte New Avengers serisinin #16 ile #20 arası sayıları toplanmış vaziyette. Yazarımız aynı, Brian Michael Bendis. Çizerlerimiz ise Steve Mc Niven ve Mike Deodata Jr. Her iki çizerin de yaptığı işleri çok beğendim bu arada. Bence iyi bir çizgi roman insana her şeyi, tek tek açıklamaksızın anlatabilmelidir, bunun yolu da çizerlerin bazı şeyleri yazılmadan anlatma becerisinden geçer ki, bu işi çok iyi kotarmışlar. İlke Keskin’in çevirisi de gayet güzel olmuş, bazı yerlerde kullandığı “daha bizden” ifadeler Türk okuyucular için hikayeyi daha içselleştirilebilir hale getirmiş.

Buradan sonrasında bir miktar spoiler olabilir, olmaya da bilir ama baştan konuşalım böyle şeyleri çok seviyorum, biliyorsunuz (Zehir yazım kuralları #2: Yazıya girmeden spoiler’i söyle. #1 ilk iş yazar ve çizerlerin hakkını vermek). Hikayemiz, New Avengers ekibinin kendini resmi olarak tanıtmasından sonrasında başlıyor. O noktadan öncesini merak edenleri şöyle alayım ben:

House of M adı verilen olayın ardından, dünyadaki mutant varlığı ciddi oranda azalmış vaziyette. Genosha deseniz, Marvel evreninin en acılarla dolu yeri olmaya devam ediyor ve artık bir mutant cenneti değil, mutant mezarlığı halinde. Ha bu arada, House of M daha o kadar yeni ki, hükumetlerin ve istihbarat kuruluşlarının bile daha ne olup ne bittiğinden haberleri yok. Öyle bir zamandan bahsediyoruz yani. Bu durumun tabii belli nedenleri var, kalan az sayıda mutantın ya da kendi köşesine çekilmiş eski mutantların nefret eylemlerine hedef olmaması için gizli tutuluyor bu olay aslında, malum bahsettiğimiz evrende devlet kurumlarının ağzında bakla ıslanmıyor. Bir zamanlar maçlarda spikerler maç oynanırken röportaj yaparlardı, misal işte “Feyyaz golünü attın ne hissediyorsun?” falan derlerdi, o da “Çok mutluyum abi!” falan derdi. Bütün gizli saklı şeyler işte o hızla halka ulaşıyor Marvel evreninde (Zehir yazım kuralları #3: Bir yerde bir futbol metaforu kullan).

Kolektif Kim Peki?

Kolektif, mutantların kaybolan güçlerinin birleşerek oluşturdukları bir enerji, ve bu enerjinin kendine taşıyıcı olarak seçtiği postacı Michael Pointer’in güçlerce ele geçirilmesinden sonra kendisine takılan lakabı. Kendisi, bütün bu güçlerle kendini kaybediyor ve kontrolsüz gücün etkisiyle bir miktar maddi manevi kayba yol açıyor. Hani öyle böyle değil, süper kahramanlar için bile çok tehlikeli kendisi.

Bu arkadaş, epey bir gezindikten sonra Genosha’ya gidiyor. Genosha’dan geçmeyen mutant hikayesi mutant hikayesi değildir çünkü. Orada da bizim eski kötü adamlarımızdan birisini görüyoruz: Magneto, dünyanın manyetik alanlarını yöneten adamken artık düz adama dönüşmüş bir kişi kendisi. Bir kitap yazıyor orada, kendi hikayesi gibi bir şey. İşte bu noktada hikayemizdeki sır perdesi aralanıyor, Kolektif’in doğasını ve epeydir gözlerden uzak kalmış bir düşmanın dönüşünü görüyoruz. Uzun uzun anlatıp da keyfini kaçırmayalım, ama aksiyonu yerinde bir mücadele okurları bekliyor. Yine de kısa ama öz, sonuca odaklı diyaloglar var, bu sayede de hikayenin sadece dövüşen adamlar seviyesinden daha ileri gitmesi sağlanıyor.

Bu noktada, artık serimizin hemen hemen üçte birlik kısmını geride bırakmış oluyoruz. Bu noktaya gelene kadar yeni ekibimiz toplandı, bazı büyük olaylara bağlantıların temelleri atıldı, 2. cilt ile 3. cilt arasında House of M gerçekleşti, ceremesini çekti kahramanlarımız, serinin düzenli şakası olan “güneşe fırlatma” şakamıza kavuştuk… Hepsinden önemlisi, Bendis’in hikayeyi nasıl ele alacağını görmüş olduk.

Seri, alışılagelmiş Avengers serilerinden farklı olmak için elinden geleni yapıyor desem yanlış olmaz. İlk olarak, hikayelerin işleniş şeklinde bu fark kendini belli ediyor. Klasik Avengers takımları galaksinin bir ucundan ötekine gezerler, ne bileyim bütün dünyayı yok etme riski bulunan devasa tehditlerle uğraşırlar ve bunu yaparken de oldukça havalı hareketler yaparlar. Bu sayıda kahramanlarımızı mahallede suça karşı gözcülük yaparken de görüyoruz, Luke Cage’in tabiriyle “Çay yudumlayıp Xbox oynayarak bir sonraki uzaylı istilasını beklemek yerine, mahallelere gidip orada dikiliyorlar”. Kaldı ki Luke Cage yazarın göz bebeği olduğundan doğrudan yazarın fikrini yansıttığını söylemek mümkün. Zaten klasik kadrodan da hemen hemen kimse yok. Hangi ciltte okuduğumu hatırlamıyorum, ekibin haline bakan elemanın biri “Belli ki siz The Defenders’siniz” falan diyor Luke Cage’e. O kadar Avengers ile ilgili kafamızda kurulan konsepte ters.

Serinin Artıları

  •  Çizimler. Çok başarılılar. “Adam koskoca Marvel’de çiziyor oğlum, tabii güzel olacak.” diyenleri duyar gibiyim, zaten ben de olsam öyle derdim. O yüzden açıklık getireyim. Balonları okuyup, şöyle bir göz gezdirerek geçilecek bir çizgi roman değil. Karakterlere dair ufak ayrıntılar çok iyi betimlenmiş, bir yerde Luke Cage yumruğunu sıkıyor mesela, ama bunu tehdit etmek için değil “La havle vela…” çeken yaşlı amca modeli yapıyor.
  • S.H.I.E.L.D ile New Avengers arasındaki ilişkinin tek taraflı gıcık etme çabası falan olmadığını göstermesi ve iki tarafın da aslında birbirine pek eyvallahı olan tiplemeler olmadığının iyice gün yüzüne çıkması.

Eksileri

  • İlk defa okuduğumda “Dr. Strange mevzusu ne oldu yahu?” dedim, resmen Marvel dev fırsatı boşa harcamış. Önceki ciltlerden birinde öğrendiğimiz bir şey, ki büyüyle ilgili olarak Marvel Evreni’nde yeri yerinden oynatacak bir şey, üç satır lafı edilip geçiliyor ve bu ciltte de hiç karşımıza çıkmıyor, ama tabi bu benim görüşüm.

Yorumlar