Oz Büyücüsü – Geç Olsun, Güç Olmasın…

Bizim memlekette geek zümresine dahil olma çıtası pek yüksek değildir. Birkaç popüler dizi, son dönemlerde vizyona giren süper kahraman filmleri, kazara birkaç da çizgi roman tükettiniz mi? O zaman hayırlı olsun, artık “Batman mi döver, Iron Man mi?” tartışmalarına gönül rahatlığıyla katılabilirsiniz.

Hemen alınmayın üstünüze, kimseye laf sokuşturmaya çalışmıyorum. Vurgulamaya çalıştığım şey bambaşka. Elde bunlar var, idare ediyoruz işte bir şekilde. İşin aslı; her daim ülke çapında olaylar ve türlü saçmalıklarla meşgul olduğumuz için alt kültüre damgasını vuran hemen hemen hiçbir şey hakkında kült olduğu dönemlerde haberdar olamadık. Bundan ötürü 1954’te yayınlanan Lord of the Rings’in Türkçe çevirisiyle karşılaşmamız 1998 yılını bulmuş, Star Trek’in en popüler serisi The Next Generation 80’lerin sonunda ortalığı kasıp kavururken bizde üçüncü sınıf bir kanalda yayınlanması, dizi trendlerinin Xena ve Hercules gibi fantastik temalı yapımlara kaymış olduğu 90’ların sonunu bulmuş ve hiç rağbet görmemesine sebep olmuştur. Bunların yanında pek çok örnek verebilirim, ama mevzuyu anladınız artık siz.

115 Yılın Eskitemediği Bir Klasik

Velhasıl, bir süre önce elime geçen “Oz Büyücüsü” adlı çizgi romanı elime alıp giriş bölümünü okuyunca yukarıda bahsettiğime benzer sebeplerden yüzünden “Maalesef bundan da haberimiz yokmuş!” diye içimden geçirdim. Zira Oz Büyücüsü’nün ne kadar sadık bir okuyucu kitlesi tarafından sahiplenildiğini giriş yazısı sayesinde öğrenmiş oldum.

L. Frank Baum

L. Frank Baum

Oz Büyücüsü’nün 1939 yılında çekilmiş o ünlü filmi sayesinde ülkemizde ucundan da olsa duyulmuşluğu vardır. Hatta aynı isimli bir romanı olduğu da az çok bilinir. Ancak çocuk hikayeleri dalında ne kadar önemli bir eser olduğu es geçilir. Ancak dile kolay, 1900 yılında yayınlanmış ve bir çok devam kitabı yazılmış, hatta yazarı L. Frank Baum’un ölümünden sonra bile hayranları tarafından sahiplenerek devam ettirilmiş onlarca kitaptan oluşan bir seriden bahsediyoruz! Burada Oz’un alt kültüre etkilerinden bahsetmeyeceğim. Bence çizgi romanı alıp giriş bölümünden okuyun.

Hikayemiz Kansas’ta amca ve yengesiyle basit bir hayat yaşayan Dorothy’nin bir fırtına sırasında köpeği Toto’yu kurtarmak için sığınağı terk etmesi ve kulübenin içinde hortuma yakalanmasıyla başlıyor. Ertesi gün kendini Oz adlı bambaşka bir diyarda bulan Dorothy, bu diyarda tanışacağı Korkuluk, Teneke Adam ve Aslan’la birlikte Oz Büyücüsünü aramaya başlayacaktır. Çünkü Oz Büyücüsü onu Kansas’a geri yollayabilecek kudrete sahip yegane kişidir.

Geç Olsun, Güç Olmasın

Gelelim yazımızın konusu olan çizgi romana: 2009 yılında 8 fasikül olarak Marvel tarafından yayınlanan “The Wonderful Wizard of Oz”, ülkemizde 2012’de Marmara Çizgi tarafından Türkçe olarak da yayınlandı ve evet, ben daha yeni okuma fırsatı buldum. Dedim ya işte “Geç olsun, güç olmasın” diye?

Dorothy ve köpeği Toto, Oz'da.

Dorothy ve köpeği Toto, Oz’da.

En sonra yazacağım şeyi şimdiden yazayım da kaynamasın: Ülkemizde tek cilt olarak yayınlanan eserin çevirisi, orijinal içeriği (skeçler, önsözü vs) ve baskı kalitesi olabildiğince kaliteli hazırlanmış. Bu ve bunun gibi popüler olma kaygısı gütmeyen, farklı eserleri basma cesaretini gösteren Marmara Çizgi’ye buradan kocaman bir teşekkür yollayarak yazıya devam ediyorum…

Masumiyet…

Bizim kültürümüzde çocuklara yönelik hikayelere yüzeysel olarak baktığınızda karakterlerin masumiyetleriyle ön plana çıktıklarını pek göremezsiniz. Hayır, bunları “kestane kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş” gibilerden bir tavırla değil, Geleneksel Türk Sanatları mezunu biri olarak yazıyorum. Bizim masal kahramanlarımız masumiyeti değil, kurnaz olmayı yüceltir. Bunları kendi kültürünü kötülemek için yazdığım düşünülsün istemem, ama ilk akla gelen örneklerden yürüyecek olursak; Keloğlan, az emekle büyük kazançlar elde etme mesajı verir, her ne kadar direk çocuklara hitap ediyor olmasa da Nasreddin Hoca bilmişliği ve insanların hatalarını yüzlerine çarpmanın ne kadar doğru bir şey olduğunu anlatır, Karagöz ve Hacivat’a gelirsek zaten karakterler arasında o kadar çok hakaret ve şiddet vardır ki… Neyse, sanırım ana fikri anladınız.

Onlar gelincik değil gençler, haşhaş!

Onlar gelincik değil gençler, haşhaş!

Batı kökenli masallarda ise, özellikle Grimm kardeşlerin kaleme aldıklarına baktığınızda baş karakterlerin olabildiğince masum olduğunu gözlemleyebilrsiniz. Çoğu karakter hikayenin sonunda şansa ya da dışarıdan birinin müdahalesiyle hayatta kalır. Şiddet var mıdır? Elbette vardır, hem de olabildiğince! Bu masalların amacı, zaten çocuklara başlarını belaya sokmamalarını öğütlemektir. Ancak yine de baş karakterlerin motivasyonları öylesine masumdur ki…

İşte bu noktada şunu belirtmeliyim; hikayemizin kahramanları Dorothy, Korkuluk, Teneke Adam ve Aslan o kadar masumlar ki, okurken kolaylıkla empati kurarak başlarına gelen her beladan kurtulabilmelerini umarken buluyorsunuz kendinizi.

Yorumlar