Scalped – Bir Güney Dakota Hikayesi

Kahramanlarının çokluğundan mıdır, çeşitliliğinden midir, Hollywood etkisi midir bilmiyorum ama Marvel, DC fırtınası yüzünden peşisıra klasikler üreten bir yayınevi gözden kaçıyor gibi geliyor bana. Vertigo, süper kahramansız da mükemmel çizgi roman yaratabileceğini defalarca ispatlamış, her seferinde de inatla ispatlayan bir yayınevi. Yine yapmış yapacağını ve Scalped’ı yaratmış. Çizgi Düşler de sağolsun, bizlere Türkçe olarak kazandırmış bu potansiyel klasiği.

Scalped, ABD’nin Güney Dakota eyaletinde geçiyor. Mekan olarak kurgu bir Amerikan yerlisi yerleşkesi olan; “Prairie Rose” seçilmiş, yaratılmış. Bir yanda kültürel haklarının kaybolmaması için savaş veren Amerikan Yerlileri, diğer yanda paranın yolun seçmiş “eski” Amerikan Yerlileri, beyazlarla işbirliği yapan kumarhane yatırımcıları. Bir de bu pislikten tam 15 yıl önce kaçmayı seçmiş olan Dashiell Bad Horse, yani esas oğlanımız var tabii ki. Kaçmış olmasına kaçmış ama kader onu bir şekilde Prairie Rose’a geri getiriyor.

"Flashback"ler kurguya hareket ve gizem katıyor.

“Flashback”ler kurguya hareket ve gizem katıyor.

Yerleşkenin başkanı – aynı zamanda da şerifi- Lincoln Red Crow’dur. Her türlü uyuşturucu trafiğinden tutun da, fuhuş pisliğine kadar tüm illegal konuları kontrol eden, bilmem kaç milyon dolarlık kumarhane için beyazlarla anlaşma yaparak, ırkdaşlarının nefretini kazanan, kural tanımaz bir mafya babası. Onun karşısında ise yerleşkeyi düzene sokmak için  var gücüyle mücadele eden Gina. Bir Amerikan yerlisi ve kültürüne, ananelerine bağlı bir kadın. Ama bütün bunların yanında bir esas oğlan var ki; sert, duygusuz, attığını vuran, yakın dövüşte uzman… Tam bir orta ABD psikopatı: Dashiell! Dashiell’ın neden geride bıraktığı tüm pisliklere döndüğünü okudukça anlıyoruz.

Öyle iki yara bandı sardı diye duracağını mı sandınız??

Öyle iki yara bandı sardı diye duracağını mı sandınız??

İlk cilt boyunca -ki ismi Kızılderili Toprakları– sık sık “flashback”ler var. Bunlar karakterlerin geçmişlerine dair bize ışık tutuyor. İlk cilt boyunca ayrıca; Prairie Rose’un ne kadar zor, kaotik, acımasız bir yer olduğunu, esas oğlanımızın nasıl bir manyak olduğunu anlıyoruz. Onun hakkında sırlar öğreniyoruz. İlk ciltte o kadar çok öğrendiğimiz ama aynı zamanda gizemde kalan konu var ki; tüm bunlar seriye bağımlılık yaratacak türden bir etki bırakıyor.

Aşk, meşk olmazsa olmaz.

Aşk, meşk olmazsa olmaz.

Çizimlerini çok beğendim. Hikayenin karanlık, basık ruh haline uygun, sade, karanlık çizimler var. Karakterler psikopatlık seviyesine göre çok iyi betimlenmiş. “Heh belli bu adam kötü”, “yazık bu mahvolmuş ama içinde iyi biri sanki” deyiverdiğimiz ve haklı çıktığımız başarılı çizimler. Hikayenin konusunun ne denli başarılı olduğunu anlamak için cildin ön sözünü okumanızı tavsiye ederim. Brian K. Vaughan tarafından yazılmış ön sözde, genç yazar Jason Aaron için söylenenler temanın başarısına dair her şeyi özetliyor.

Biraz Tarantino, biraz Micheal Mann; mutlaka okuyun.

Yorumlar