Şehzade Yangını: İstanbul Yanıyor!
Geçen aylardan (sanırım ocak ayıydı) haberdar olmuştum kendisinden. Türkiye’deki çizgi roman yayıncılığına yeni başlayan Sırtlan Kitap’ın (Todd – Dünyanın En Çirkin Çocuğu’nun yayın evi aynı zamanda) “Şehzade Yangını” adıyla yayına başlayan seriyi okuma listeme almıştım ve okudum da. Bakalım bakalım neymiş bu yangının aslı astarı?
Konuya giriş yapmazdan evvel yazar-çizer kim imiş tanımakta fayda var. Selçuk Ören adındaki genç arkadaş, 2014 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar’dan mezun olmuş ama bu süreye kadar farklı ajanslarda da çalışmalarda bulunmuş. Şimdi ise Şehzade Yangını adındaki kendi serisini yayınlamaya başlamış. Tanıtım faslı ile ilgili yazacaklarımızı yazdıktan sonra sıra geldi yangına…
Zaman kabadayıların fes takıp kuşak sardıkları, pardösülerini omuzlarını atıp, bellerinde çakmaklıyla dolaştıkları zamanlarda İstanbul. İstabul’da Galata. Ahşap cumbalı evler her yanda, yoldaki asayişi sağlamak namına sarkarken, o sokaklardan birinde bir hadise vuku bulur. Tahir nam kabadayı ile Kadırgalı Emin’in arası limonidir. Hem de nasıl ekşi; birbirlerine sallamalarla poz kesecek, gözlerini kırpmadan vuruşacak kadar. Öyle ki; Tahir’i sırf Emin ile dövüşebilmek için hazırlık yaparken görürüz, daha ilk tanışmamızda. Bir sefer yine iki düşman karşı karşıya gelirler, malum yerde. Göze göz dişe diş kapışabilmek, bu işe nokta koymak için süzerler birbirlerini, o cumbalı evlerle çevrili sokaklardan birinde.
Ne olursa o anda olur. Bir top patlar yanı başlarında. Ne ev bırakır yanlarında yörelerinde, ne de cumba. Ortalık enkaz, kıyamet olur göz açıp kapayıncaya. Tahir bu hercümerc ortasında gözden kaybettiği hasmını arar, bulur yerde baygın bir durumda. Ne olup bittiğini anlamadan bir top sesi daha, onlardan tarafa. Tahir alır sırtına hasmını yollanır ne olup ne bittiğini anlamaya.
Çizgileri hakkında yazmak istiyorum ilk olarak. 250 elli tane panelin her biri, birbirinden başarılı olmuş. Bazı sayfalar hiç yazı olmadığını ama çizgileri ile dolu dolu bir hava verdiğini görmek güzeldi. Karakterlerin tasarımı ve dönemin atmosferinin de, iyi yansıtıldığını söylemek yerinde olacaktır. Bunun yanında şöyle de bir durum var ki; hikaye (çizimlere oranla) biraz geri planda kalmış. Gerçi daha ilk ciltteyiz, ilerleyen sayılarda mutlaka daha da güzelleşecektir. Selçuk Ören’in yeni sayıyı bir an önce bitirmesini beklemeye başladım şahsen. Bu arada da; Todd’un üçüncü cildi çıksa hiç fena olmaz tabi…