Sizin de Buzdolabınızda Bir Kadın Olabilir mi?
Buzdolabındaki Kadınlar (Women in Refregirators), 1999 yılında Gail Simone ve arkadaşlarının çevrimiçi ortamda yaptıkları bir tartışma üzerine hazırlamaya karar verilen bir listedir. İlk zamanlar sadece forumlar ve mail listeleri yoluyla yayılan liste, kısa bir süre sonra bir internet sitesine (Yazının sonunda linkini bulabilirsiniz), oradan da çizgi roman tarihinin dönüm noktalarından biri haline gelmiştir.
Sözkonusu liste, Amerikan ekolü çizgi roman tarihi boyunca öldürülen, güçlerini kaybeden, yaralanan, sakat bırakılan, tacize hatta tecavüze uğrayan kadın karakterlerin isimlerini içeriyordu. Liste, ismini 1994 yılında yayınlanan Green Lantern #54’te gerçekleşmiş bir olaydan almaktaydı: O dönemlerin Green Lantern’inden biri olan Kyle Ryner, dairesine geldiğinde kız arkadaşı Alex DeWitt’in cesedini buzdolabına tıkılı olarak bulmuştu. Cinayet, Lantern’in azılı düşmanlarından biri olan Major Force tarafından işlenmişti.
Gail Simone, Women in Refregirators (WiR) ile çok basit bir mesaj vermeye çalıştığını iddia ediyordu: “Eğer hikayelerinizde kadınları bu şekilde kullanırsanız, elbette hiç kadın okuyucunuz olmaz!”
Tepkiler
Tahmin edebileceğiniz gibi fanlar ve çizgi roman yazarlarından konu hakkında pek çok e-posta alan Simone’a verilen tepkiler türlü türlüydü. Listenin feminist bir gündem yaratmak için çizgi romanları kullandığını düşünen ve bu yüzden Simone’u sert bir dille eleştirenler yanında, listenin mesajını aldığını söyleyen ve olumlu yaklaşanlar da oldu.
Olumsuz eleştiri yapanlar, çizgi roman okuyucu kitlesinin neredeyse tamamının erkek olmasından ötürü bu durumun normal olduğunu savunuyordu. Ne de olsa bir erkeği harekete geçirmenin en kolay yollarından biri, hayatındaki kadınlardan birinin başına trajik bir olay gelmesidir. Zira hem evrimsel hem de kültürel bakımdan erkeklerin buna koşullanmış olduğu bilinen bir gerçekti.
Bu argümanın yanı sıra, bu gibi trajedilerin cinsiyet ayrımı yapılmadan ikinci ya da üçüncü dereceden karakterlerin başına zaten sürekli geldiği savunuluyordu. Comic Book Resources forumlarında bu argümana verilen örneklerin başında Batman’in yardımcısı Robin II (Jason Todd) ve Kaptan Amerika’nın yardımcısı Bucky Barnes’ın ölümleri bulunuyordu.
Ancak bunlara cevap, “Dead Man Defrosting” adlı makalesiyle sitenin içerik editörü John Bartol’dan geldi: Bartol, istisnai durumlar dışında ölen ya da başına trajik bir olaya maruz kalan erkek karakterlerin kısa bir süre sonra kahramanca bir geri dönüş deneyimiyle tekrar eski statükolarına geri döndüğü, ancak konu kadın karakterler olduğunda durumun böyle olmadığını savundu.
Peki Ne Değişti?
Şüphesiz, WiR’in amacına ulaştığının en büyük kanıtı; pek çok çizgi roman yazarının, WiR’in o anda her ne yazıyorlarsa durup bir düşünmelerine sebep olduğunu beyan etmiş olmalarıdır.
Açıkçası 90’lı yılların sonunda çizgi roman sektörünün bir çok sorunu vardı. Women in Refregirators sendromu, bunların en önemlisi olmasa da öncelikli sorunlardan biriydi. 2000’li yıllardan WiR’in yarattığı deprem, o dönemlerde yükselen şiddet akımının sıkıcı hale gelerek çizgi roman endüstrisini neredeyse iflasın eşiğine getirmesi ve o 2000’lü yılların başında çizgi roman uyarlaması filmlerin yaygınlaşmasıyla, hikaye anlatım teknikleri tümden değişerek günümüze kadar gelmiştir.
Ancak yine de akla ilk gelen örneği verecek olursak; 2013 yılında yayınlanan Injustice’de yoğun bir WiR sendromu gözlemleyebiliriz. Sürekli Batman’e yenilmekten sıkıldığına ve bir seferliğine de olsa “easy” modda oynamak istediğine karar veren Joker, kriptonitle karıştırdığı Scarecrow toksinini Superman’e solutarak sanrılar görmesine sebep olmuştur. Lois Lane’in Doomsday olduğunu sanan Superman, kendi çocuğuna hamile olan Lois Lane’i atmosferin dışına çıkartarak kendi elleriyle öldürmüştür (Panik yapmayın! Alternatif bir evrende geçiyordu hikaye!) .
Bir kaç yıl daha geriye gidersek, ilk çevrilen üç Spider-Man filminde de Mary Jane’in kaçırıldığını görürüz. Evet, belki başına kaçırılmanın ötesinde çok daha kötü şeyler de gelebilirdi elbette. Ancak gelenekten midir bilinmez, kadın karakterlerin hala baş karaktere trajedi yaratma amacıyla kullanılmaktan kurtulamadığını görüyoruz.
Gail Simone Başka Neler Yaptı?
Simone, Women in Refregirators’ı kaleme aldığı 1999 yılında, henüz profesyonel olarak çizgi roman sektöründe yer almamıştı. 2001 yılında başlayan yazarlık kariyeri boyunca, Birds of Prey, Wonder Woman, Red Sonja ve Batgirl gibi özellikle baş rolünde kadın kahramanların bulunduğu sıra dışı serilere imza atmıştır. Eleştirdiği tüm çizgi roman geleneklerine karşı duran, farklı hikayeleriyle günümüzde halen kariyerine devam etmektedir.
Kısacası; WiR hiç bir işe yaramamış olsaydı bile; Gail Simone’u sektöre kazandırması açısından başarılı sayılabilirdi.
Peki Alex DeWitt’e Ne oldu?
Peki, yaşamını bir caninin elinde yitiren ve cesedi bir buzdolabına tıkılan Alex DeWitt, DC evreni sıfırlanınca kaderinden kaçabildi mi?
Hayır!
DC Comics, tüm evreninin sıfırlayarak The New 52 serisine başladıktan bir süre sonra, Green Lantern: New Guardians #13’te bir geçmişi hatırlama (flashback) sahnesinde Alex DeWitt’i yine aynı şekilde öldürülmüş olarak buzdolabında gösterdi!
Kısacası Alex DeWitt, bizlere WiR ruhunu unutturmamak adına, ölümünün yayınlandığı sayının üstüne geçen 12 yılın ardından hala buzdolabındaydı. Bunun yanında Gven Stacy’nin ölümünün de, 2014 yapımı The Amazing Spider-Man 2 adlı filmde, orijinal çizgi romandakine oldukça benzer bir şekilde tekrarlandığını da hep beraber izledik…
Peki bunlara tepki mi gösterilmeli, yoksa çizgi roman tarihi üstünde bıraktıkları izlere saygı duruşu mu gösterilmeli? Bunun kararını size bırakıyorum… Ne dersiniz?
Women in Refrigerators - Web Sitesi