Suicide Squad (2019) – Bu sefer olmuş

Suicide Squad yıllardır kalitesi ünüyle ters orantılı bir seri oldu. Bir yandan Arrow’da, Arkham oyun serisiyle aynı evrende geçen çizgi filminde ve sonrasında kendi filminde seyirci karşısına çıkarken bir diğer yandan çizgi romanlarda bir türlü kaliteli bir süreklilik kazanamadı. The New 52 (2011) döneminde, seri ilk yayın dalgasının bir parçasıydı ama dönemin sonuna gelmeden bir relaunch yaşayıp New Suicide Squad adında tekrardan başladı. Bu iki seri de çok akılda kalıcı sahnesi olmayan, ortalama / ortalama altı serilerdi. Bu dönemde yapılan en büyük değişiklik ise Harley Quinn’in de ekibin kalıcı bir elemanı haline gelmesi oldu.

Rebirth (2016) dönemine geldiğimizde ise bütün DC evreni gibi Suicide Squad serisi de yeniden başladı. Bu sefer filmin de aynı zamanda yayınlanmasıyla, doğrudan filmdeki ekip kullanıldı. Seriyi DC’nin (hatta çizgi roman piyasasının) en önemli çizerlerinden ve DC’nin de yöneticilerinden olan Jim Lee çiziyordu, bunun üzerine yeni dönemin ilk event’i sayılabilecek Justice League vs. Suicide Squad’la evrende daha başrol bir noktaya koyulmak istendi. Ancak bu dönem de pek başarılı geçmedi. Jim Lee’nin çizerliği ilk birkaç sayıyla kısıtlı kaldı, yazım kalitesi de zaten çok yüksek değildi. JL vs SS başarısız ve etkisiz bir event oldu. Ben de bu event’ten bir süre sonra okumayı bıraktım. 2019 yılının başlarında da seri iptal edildi.

Suicide Squad Hakkındaki Yazılarımız

Şimdilerdeyse Suicide Squad’sız geçen bir yıldan sonra seri yeniden başlatıldı, hem de ne başlangıç. Serinin başına günümüzün yükselen yıldızlarından Tom Taylor getirildi. Genelde uzun soluklu olarak Marvel’da (All-New Wolverine, X-Men Red) görmeye alışık olduğumuz Taylor, DC’de Injustice’i yazmış olsa da ana evrende böyle uzun soluklu bir seride kendini göstermemişti.

Bu popülerliğinin de etkisiyle filme ya da eski serilere pek de dayanmayan yepyeni bir Suicide Squad kurmuş. Ekiple özleşen Deadshot ve Harley Quinn korunurken ekibin geri kalanı tamamen yeni yaratılan karakterlerden oluşuyor. Burada bir not olarak şundan bahsedelim. DC, Rebirth döneminde çok sayıda dergi çıkarmayı ve böylece geniş çapta bir karakter havuzunu kullanmayı bırakıp asıl popüler karakterlerin (Batman, Superman vb.) dergilerinin ayda 2 defa yayınlandığı bir formata geçmişti. Serilerin ortalama kalitesi artarken seri çeşitliliği azalmıştı. Bu dönemde yeni karakterler yaratmayı denedikleri New Age of Heroes (Damage, Silencer) ise başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Böyle bir ortamda bu kadar yeni karakter içeren bir derginin yayınlanmış olması bu sebepten daha da önem kazanıyor.

Yepyeni Bir Takım

Yeni ekibimiz

The Revolutionaries adındaki bu yeni ekibin Suicide Squad’a katılması serinin ana konusunu oluşturuyor. Ekibimiz süper kuvvetli, ekibin lideri Osite; ışınlanabilen hırsız Wink ve sevgilisi kanatlı Aerie; insanlarda 6 ölümcül günahın hislerini oluşturabilen Deadly Six; kısa bir süreliğine çok hızlı hareket edebilen Jog; Atlantisli telepatik kardeşler Scale ile Fin ve son olarak da ekibin dövüşçüsü Chaos Kittlen ve avcısı Thylacine’den oluşuyor. Bir anda bu kadar yeni karakterin tanıtımı zor bir iş olsa da Taylor ve Bruno Redondo bu işi hakkıyla yerine getirmiş. Her birinin karakteristik bir tasarımı var ve ilerleyen sayılarda anlatılacak geçmiş hikayeleri olduğunu da seziyorsunuz. Normalde bu kadar yeni karakterli serileri okumayı yorucu bulsam da ben bile hiç zorlanmadan seriyi okudum.

Bu yeni ekip bir Anti Suicide Squad olarak kurulduğundan, SS üzerinden yozlaşmış devlet görevlileri, başka ülkelerin içişlerine rahatça karışan ABD hükümeti gibi konular serinin merkezine taşınıyor. Ancak ana akım bir DC yayını olduğundan olsa gerek bu konular yeterince gelişemiyor maalesef, “aslında kurumlar değil de kişiler yozlaşmış” gibi bir noktaya gidiyor hikaye.

Osite ve Wink

Seri görsel olarak da yazınsal olduğu kadar başarılı. Kan ve şiddet dolu bir seriden beklenmeyecek şekilde çizimlerde alabildiğine parlak renkler kullanılmış. Yeni yaratılan karakterlerin güçlerinin de karizmatik şekillerde kullanıldıklarını görüyoruz, özellikle Wink ve Aerie çifti üzerinden güzel sahneler var. Seriyi okurken hem yazarın hem de çizerin bu yeni yarattıkları karakterlere bir sevgi beslediğini hissedebiliyorsunuz.

Özetle şu ana kadar 7 sayısı çıkmış seriyi DC veya süper kahraman takım dergisi okumayı seven herkese tavsiye ederim. Kalitesini bozmazsa ilerleyen zamanlarda DC’nin en iyi güncel serilerinden biri olacağını düşünüyorum.

Yorumlar