The Authority: Uzaylılara ve Diktatörlere Karşı
Ana akımın dışında süper kahraman hikayeleri arayanlardansanız bir bakın hele! Aynı düşmanlarla bilmem kaçıncı defa mücadele edilen hikayelerden, etliye sütlüye pek karışmayan vizyonsuz kahramanlardan sıkıldıysanız, The Authority size dünyayı değiştirmekten korkmayan, gözü kara ve idealist kahramanlar sunuyor.
Wildstorm Evreni
Image Comics tarafından 1999 yılında basılan The Authority, Wildstorm evreninde geçiyor. Hikayemizi önce Warren Ellis, sonra Mark Millar yazıyor. Çizerimiz ise çoğunlukla Bryan Hitch.
Stormwatch ile Wildstorm evrenine bir başlangıç yapmıştık. Authority de hikayeyi Stormwatch’un bittiği yerden alıyor ve güzelliğini katlayarak, derinleştirerek ve açıkça seviye atlatarak devam ettiriyor. Yanlış anlamayın, hikayeden keyif almak için Stormwatch’u okumanız yüzde yüz şart değil, ama keyfinizi arttıracağını, kafanızdaki soru işaretlerini gidereceğini söyleyebilirim.
Farkı Nereden Geliyor?
Seriyi diğer süper kahraman hikayelerinin çoğundan ayıran, kendine has tadını veren yönlerine gelirsek; kahramanların (ve onların düşmanlarının) statüko ile olan ilişkisi serinin kimliğinin esas omurgasını oluşturuyor. Çoğu süper kahramanın amaçları, idealleri ve vizyonu dünyayı olduğu şekli ile muhafaza etmek üzerinedir. Dünyayı süper suçlulardan, uzaylılardan ve canavarlardan korumak için mücadele ederler. Lakin dünyanın politik, askeri, ekonomik dengelerine dokunmaktan özenle kaçınırlar. Yaptıkları en büyük değişiklik yaşadıkları şehirde adi suçun seviyesin azaltmaktır. Süper kahramanlar ve düşmanları, önlerine çıkan tehditler adeta birbirlerinin dünya üzerindeki etkisini nötrlemek için vardır.
Authority ise dünyayı mevcut halinden daha iyi bir hale getirmek isteyen kahramanlardan oluşuyor. Bu konuda ellerini korkak alıştırmıyorlar. Hükümetlere, ordulara meydan okumaktan çekinmiyorlar. Gerektiğinde diktatörleri deviriyorlar, gerektiğinde siyasi ultimatomlar veriyorlar. Serinin ilk kısmı çoğunlukla dünyayı dış kaynaklı tehditlerden korumak ile geçse de Mark Millar’ın kaleme aldığı ikinci yarısı bu politik hikayelere balıklama atlıyor. Justice League ve Avengers benzeri bir süper kahraman ekibinin nasıl bir güç odağı olabileceğini tüm ihtişamıyla gözler önüne seriyor.
Varlıkları ve yaptıkları ile de şöhret kültürünün ortasında buluyorlar kendilerini. Lüks hayatlar yaşayıp, rockstarlar ve mankenlerle sevişiyorlar.
Süper Kahramanları Yeni Bir Gözle Görebilmek…
Serinin ilk yarısını yazan Warren Ellis de süper kahramanların karşılaştığı tehditlerin aslında ne kadar korkutucu ve yıkıcı olabileceğini anlatıyor bize. Süper güçlerin büyük şehirleri nasıl viranelere çevirebileceğini, uzaydan gelen tehditlerin ne kadar yabancı, anlaşılamaz ve ürkünç olabileceğini gösterirken, sıradan insanların bu güçler karşısında ne kadar çaresiz kalacağını hissettiriyor. Süper kahraman mitosuna sadık kalırken, değişik bir bakış açısı ve tat sunuyor bizlere.
Elbette, anlattığım özelliklerden bazıları ana akım çizgi romanlarda da artık yer alıyor. Ama alternatif evrenleri, “what if” tarzı hikayeleri saymazsak bu kadar cesur davrandıkları pek söylenemez. Kaldı ki 20 yıl öncesinde yayınlandığını ve başarılı bir eser olduğunu düşünürsek, günümüz çizgi romanlarını etkilediği çıkarımını yapabiliriz.
Ekibi Tanıyalım
Kimdir bu Authority derseniz; ilginç tipler olan ekip üyelerini tanıyalım.
Jenny Sparks: Kendisi 20. yüzyılın (gerçek anlamda) ruhu. Yaklaşık 100 yaşında, elektriği yaratma ve kontrol etme gücüne sahip. Grubun lideri, agresif ve idealist.
Doctor: Tarihin başından beri dünyayı koruyan, her nesilde yeniden dünyaya gelen şamanların sonuncusu. Molekülleri kontrol edebiliyor, maddeleri birbirine dönüştürebiliyor. Kendisi umursamaz bir esrarkeş.
Swift: Kanatları olan, uçabilen ve üstün fiziksel yetenekleri olan Tibetli hatun.
Jack Hawksmoor: Şehirlerin tanrısı. İnsanüstü fiziksel özelliklerinin yanı sıra şehirler üzerinde gücü var. Şehrin herhangi bir yerinde olanları görebilir, mekanları eğip bükebilir, kendini şehirler arasında ışınlayabilir. Uzaylıların vücudunda yaptığı değişiklikler sonucu bu güçlere sahip.
Engineer: Grubun teknik işlerini halleden genç dahisi. Vücudunda kan yerine nano robotlar bulunuyor. Böylelikle vücudunu çeşitli makine formlarına dönüştürebildiği gibi makinelerle de iletişim kurabiliyor.
Midnighter: Süper insan hızına, dayanıklılığına ve gücüne sahip bir biyo-mühendislik harikası. İnsanüstü bir taktik zekaya sahip. Grubun gerektiğinde pis işleri yapan sert adamı. Apollo’nun sevgilisi. (Gay çift)
Apollo: Biyo-teknoloji ürünü güneş tanrısı. Uçabilir, süper güçlü, hızlı ve dayanıklı. Duyuları insan üstü keskinlikte ve gözlerinden lazer ışınları atabilir. Güçlerini güneşten alıyor. (Tanıdık mı geldi?) Grubun neşeli ve iyimser yüzü. Midnighter’ın sevgilisi.
Apollo ve Midnighter, bariz Superman ve Batman klonları. Zaten karakterlerin yaratıcısı Warren Ellis’in de bunu saklamak gibi bir niyeti yok. Bu iki karakterle neler yapılabileceğini, çizgi dışı birer Batman ve Superman nelere muktedir olurdu, nasıl kişiler olabilirlerdi kendi tarzıyla anlatıyor bize.
Keza karakterlerdeki çeşitlilik (diversity kavramı) de dikkatinizi çekmiştir. Bunu son bir kaç yıldır her yerde karşımıza çıkan, bize dayatılan zoraki, yüzeysel ve anlamsız çeşitlilik ile karıştırmayınız. Karakterlerin her biri gayet doğal ve kimlik tanımları rahatsız edici biçimde gözümüze sokulmuyor.
Detaylı Çizimler
Çizer Bryan Hitch ise hem Warren Ellis, hem Mark Millar ile harikulade bir ekip çalışması yapmış. Serinin ciddi, acımasız ve yeri gelince vahşet içeren tarzına gayet uygun olan, detaylı, gerçekçi çizimleriyle hayat vermiş. Okuyucunun hikayenin içine girmesini sağlıyor kesinlikle. Paul Neary’nin yaptığı renklendirme de modern ve başarılı.
Sonuç
Gayet keyifli, okunulası bir seri. Süper kahraman mitosunda gerçekçiliği, olgun hikayeleri seviyorsanız, ana akım dünyalardan sıkılmışsanız, idealleri uğruna dünyaya kafa tutabilen kahramanlar arıyorsanız The Authority size güzel bir deneyim vaat ediyor.