The Thrawn Trilogy

18 Aralık 2015’e doğru yaklaştıkça üzerimize düşen Star Wars (“SW”)  bombaları gittikçe artıyor.  Disney pazarlama anlamında gerçekten kesenin ağzını açmış durumda, her yerde, her zaman yeni bir SW ürünü ile karşılaşabiliyorsunuz.  Episode VII: Force Awakens’in fragmanın yayınlanması ile artık dönüşü olmayan o yola tamamen girdik ve kronotmetredeki süre daha hızlı bir şekilde tükenmeye başladı.  Şimdiden biletinizi almış bile olabilirsiniz.  Tüm bu heyecan ve yenilik içerisinde Star Wars Legends’in (“SWL”) akıbeti de iyiden iyiye belli olmaya başladı.

Hatırlarsınız, Disney SW’un haklarını satın aldığında filmlerin ve çizgi filmlerin anlattıklarının geçerliliğini aynen koruyacağını; Expanded Universe’ün (“EU”) içinde var olan ürün ve hikayelerin ise SWL başlığı altında galakside bir zamanlar gerçeklemiş olması mümkün olan efsaneler olarak varlıklarını sürdüreceklerini beyan etmişti.  Bunun aksini de yapmadılar, ancak yeni ortaya koydukları SW içeriği o kadar çok ve renkli ki, SWL’in yavaş yavaş yok olmakta olduğunu gözlemliyorum (Back to the Future’daki gibi resimlerden yavaş yavaş siliniyorlar adeta).  Bu belki de kaçınılmazdı ve belki de gerekliydi.  Daha önce defalarca da ifade ettiğim gibi EU’daki tutarsızlık silsilesi bünyeyi bir hayli zorluyordu zaten… Arada çok iyi eserler de var diyordum ama. İşte bu yazımda bu çok iyi eserlerin ağababasından bahsedeceğim size: The Thrawn Trilogy.  Timothy Zahn’ın elinden çıkan bu üçleme EU dendiğinde ilk akla gelen eser ve öyle olmakta son derece haklı da.

Resim 12-1

Heir to the Empire, Dark Force Rising ve The Last Command’den oluşan bu üçlemenin SW’un orijinal üçlemesi sonrasında ön-üçlemenin vizyona girmesine kadar geçen dönemde SW’ın popülaritesini canlı tutması ve hatta SW hayranlarını arttırması gibi beklenmedik bir etkisi de olmuş.  Timothy Zahn’ın eserleri beyaz perdenin büyüsünün geçmeye başladığı dönemde seriye ve efsaneye can suyu verdiğini gönül rahatlığı ile ifade edebiliriz.  SW, Timothy Zahn öncesi çok güzeldi zaten, ustanın dokunuşu ile bambaşka birşey haline geldi.

Peki ne yaptı bu adam da öve öve bitiremiyorum?  SW’un kurgusal evrenini aldı ve bir dokunmatik akıllı ekranda yaptığımız gibi parmaklarını hızla açarak kocaman ve rengarenk hale getirdi.  Var olanı geliştirdi ve içini doldurdu.  Vay be, ne diyorsun!? Biraz abartmıyor musun??  Şöyle söyleyeyim, Zahn’ın eserleri ve karakterleri o kadar çok sevildi ki, filmin oyuncaklarının yapılmasına son derece dar bir çerçevede izin verildiği dönemlerde, Mara Jade karakterinin oyuncağı yapıldı ve yok sattı.  Bugün elimizi sallasak SW’lu birşeye çarpıyor biliyorum ama o zamanlar için bu gerçekten akıllara zarar bir istisna idi.

Tanıdık simalar...

Tanıdık simalar…

Peki ne oldu da böyle oldu? Öncelikle, Zahn üstadın hikayesi orijinal karakterlerimizin başına gelenleri anlatıyor.  Luke, Leia, Han, Chewbacca, R2-D2, C-3PO, Lando vs. hikayenin merkezine oturuyorlar.  Buna karşılık orada kalmıyor Zahn ve EU’ya katkı yapan birçok diğer yazarın ötesine geçerek, kendi karakterlerini ekliyor hikayeye. Grand Admiral Thrawn, Mara Jade, Talon Karrde, Jorus C’baoth gibi kendi serileri olsa severek izleyeceğiniz çok yönlü, karakter gelişimi yaşayan ve çok derinlemesine kurgulanmış kişilerin hikayelerini okumak büyük bir keyif.

Bunların yanındaki sayısız diğer orta seviye karakteri saymıyorum bile.  Mevcut karakterleri geliştirip, üzerine yenilerini eklemenin yanında SW’un bilim kurgu öğelerini de alıp hem geliştiriyor, hem de yenilerini ekliyor.  Klonlama, doğaları gereği force ile etkileşim halinde olan hayvanlar/canlılar, görünmezlik teknolojileri, yepyeni ırklar ve gezegenler ekleniyor evrene.  Bir de bunun üzerine (geriye kalan) İmparatorluk donanmasının işleyişi ve Asilerin/Yeni Cumhuriyet’in siyasal iç çekişmelerini de kaymak yapıyor.  Yazınca yoruldum resmen, adam adeta yeni baştan SW evrenini kurgulamış değil mi?  Bütün bunları yaparken edebi gücünün de yüksek olduğunu, konuşmaların ve hikaye örgüsünün de çok iyi hazırlandığını ve icra edildiğini de ekleyeyim de olsun bitsin!!

Tüm haşmetiyle karşınızda Grand Admiral Thrawn

Tüm haşmetiyle karşınızda Grand Admiral Thrawn

Hikayemiz, Return of the Jedi’dan 5 yıl sonra başlıyor.  İmparatorluk kuvvetlerini tek bayrak altında toplamaya çalışan Grand Admiral Thrawn karakteri ile tanışıyoruz.  Kendisi usta bir komutan, İmparatorluk donanmasının yetiştirdiği en yetenekli subaylardan bir tanesi.  Hasımlarını çok iyi okuyabilmesi ve planlarını onların yapacağını düşündüğü hamleleri kurgulayarak yapması sayesinde çok büyük başarılar kazanıyor.  Sanat eserlerinin altmetinlerini okuyup, anlayarak karşısındakini çözmeye çalışması çok hoş bir fikir. Öyle ki istila etmeye niyetlendiği kültürlerin ortaya koyduğu eserleri veya karşılaşacağı amirallerin beğendiği sanat eserlerini inceleyerek stratejisini ve hamlelerini belirliyor.

Bu yazı, "Star Wars Legends" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar