İşin enteresan bir diğer yanı da kendisinin uzaylı (insan dışı varlık) olması.  İmparatorluk donanmasında müthiş bir zenofobi olduğunun ben pek farkında değildim doğrusu.  Filmlerde mürettebatın hep insanlardan oluşmasını biraz film prodüksiyonu gereği/masraf kısma olduğunu düşünmüştüm, oysa kurgusal olarak sevilmiyorlarmış ve dışlanıyorlarmış.  Thrawn bu kadar yükselebilmesi de ne kadar büyük bir dahi olduğunun bir göstergesi. Bir hikaye başkötüsü kadar iyidir ya, Thrawn gerçekten çok iyi bir başkötü!

Force şimşekleri, Force engelleyen ysalamiri hayvanları, çok acayip şeyler oluyor!

Galakside olan biten diğer şeylere, İmparator sonrası hayatın nasıl değiştiğine, “tarafsızların” Yeni Cumhuriyet ile İmparatorluk’tan geriye kalanlar arasındaki tepişmeye nasıl yaklaştığına da Talon Karrde karakteri üzerinden hasıl oluyoruz.  Zahn taraf seçmemeye çalışanları bize güzelce anlatıyor, gezegenler arası taşımacılık konularına da balıklama dalıyor.  Talon’un Han Solo ve Lando’dan çok farklı ama en az onlar kadar derin bir hikaye örgüsünün bulunması ise adeta bir bahar esintisi gibi.  Han Solo kopyalarından gına gelmişti artık…

C’baoth ve Mara Jade üzerinden de eğitilmemiş force kullanıcısı ve Sith olmayan karanlık Jedi dünyalarına adım atıyoruz.  Çok detaya girmek istemiyorum ama Zahn’ın evreni tutup baklavalık hamur gibi açtığı noktalardan bir tanesi bu.  Force kullanımı, yaşayan bir varlık olarak Force, Force ile doğrudan bağlı hayvanlar filan derken üstat bambaşka etmenler ve yaklaşımlar getiriyor.  Detaylara çok fazla girip, spoiler vermek istemiyorum, ondan kendimi tutup burada kesiyorum…

Thrawn üçlemesinin bir de çok iyi hazırlanmış çizgi roman versiyonu var.  Çizimler çok güzel ve çizgi roman hazırlanırken Zahn’ın kitapta yazdığı konuşmalar neredeyse birebir olarak çizgi romana aktarılmış.  Bu nedenle çizgi romanı okurken de son derece doyurucu bir hikayeyi izleme şansınız oluyor (elbette romanlar çok daha detaylı ama oldukça iyi bir uyarlama olduğunu söyleyebilirim).

Yazımın başında da belirttiğim gibi Disney geçmişi oldukça hızlı bir şekilde silmeye başladı ve Thrawn Üçlemesi de muhtemelen yeniliğin önünde duramayarak unutulmaya yüz tutacak.  EU ile ilgili tek bir eseri alıp kurtarma şansım olsa, bu eser hiç tereddütsüz Thrawn Üçlemesi olurdu, o nedenle edinmenizi ve okumanızı hararetle tavsiye ediyorum.  En kötü ihtimalle çok iyi bir bilim kurgu hikayesi okumuş olursunuz, iyi ihtimalle de Thrawn Üçlemesi’ni çok sever ve o çok uzaklardaki galakside bir zamanlar bir yerlerde bu hikayelerin gerçekleşmiş olabileceğinin hayallerini kurarsınız.