Türk Sinemasında Süper Kahramanlar
Hızla Büyüyen Süper Kahraman Akımı ve Erotizm
Türk film endüstrisinde yerli çizgi romanlar çoğunlukla tarihi filmleri etkilerken, yabancı çizgi romanların Yeşilçam’ın süper kahramanlarını etkiler. Bunun tek istisnası Cici Can filmidir. Bedri Karaorman’ın yarattığı, Cennet’e gidip Huriye adlı bir meleğe aşık olan ve yeryüzüne dönen Cici Can adlı çizgi roman kahramanı yayınlandığı gazetede büyük ilgi görünce 1963’te Ertem Göreç tarafından filme aktarılır. Bu istisna haricinde Yeşilçam’ın süper kahramanları yabancı çizgi romanların uyarlamalarıdır. Çünkü bu filmlerde temel amaç genelde hızlı ve karlı ürün üretmektir. Bu sebeple yurt dışında ve içinde popüler olan yabancı çizgi roman ve fotoroman karakterleri hızla beyazperdeye uyarlanmaya başlanmıştır. Fakat her zaman istenilen başarı elde edilememiştir.
Marvel’ın popüler çizgi roman karakteri Spiderman 1966 yılında Örümcek Adam adlı film ile Yeşilçam’a uyarlanmıştır fakat çok uzun ömürlü olamamış ve istediği ilgiyi görememiştir. Oysa bir İtalyan sado-erotik fotoromanından uyarlanan Killing/Kilink ise döneminin açık ara en popüler uyarlaması olmuş ve film bir seriye dönüşmüştür. Yılmaz Atadeniz tarafından uyarlanan Kilink filmleri Anadolu’da büyük hasılat yapması dönemin sosyolojik yapısını ve mevcut beklentiyi hem bizim, hem de dönemin sinemacıların anlamasına yardımcı olmuştur. Öyle ki, Falk’ın yarattığı The Phantom, Kızıl Maske adı altında aynı yıl içerisinde aynı karakteri konu alan iki uyarlama ile görücüye çıkmıştır. Kilink ile sektöre gelen tecrübe burada kendisini göstermiş ve filmlerde yerelleştirme daha detaylandırılmış, sokağın dili filme yansıtılmaya çalışılmıştır. Bunlar yapılırken yine Kilink’te başarıyı getiren faktörlerden birisi olan erotizm ön planda yer edinmiştir kendisine. Dolayısıyla özgün çizgi romandaki Kızıl Maske ile Yeşilçam’a uyarlanan versiyonu arasındaki ortak nokta sayısı son derece azdır.
Kilink ve Kızıl Maske ile batının çizgi romanlarını yerelleştirip, erotizmle yoğurmanın getirdiği başarının keşfedilmesi ile bu marjinalleşme hızla Yeşilçam’ın diğer çizgi roman uyarlamalarında da kullanılmaya başlandı. 1968 yapımı olup ve özünde bir Captain America uyarlaması olan Binbaşı Tayfun ile 1971 yapımı bir Tiger Woman uyarlaması olan Dişi Tarzan, DC Comics’in Superman karakterinden uyarlanan Süper Adam filmleri ( Süper Adam-1971, Süper Adam Kadınlar Arasında-1972, Süper Adam İstanbul’da-1972) gibi bir çok uyarlamada benzer bir şablon görülür. Fakat 1979 yapımı Süpermen Dönüyor filmi kendinden önceki Superman uyarlamalarına göre ana materyal olan çizgi romana ve ondan uyarlanan Christopher Reeve’li Superman filmlerine daha yakın bir çizgiye sahiptir. Süpermen Dönüyor’u diğerlerinden farklı kılan bir başka özelliğini ise filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlenen Kunt Tulgar “Film sansasyon yapmadı, ama sükse yaptı, zira ilk defa bir Türk filminde adam uçuyordu.” sözleri ile ifade ediyor.
Süpermen Dönüyor’un ardından İtalyan yönetmen ve yapımcı Italo Martinenghi’nin Türker İnanoğlu ile birlikte gerçekleştirdiği Süpermenler (1979), dünyanın çeşitli yerlerinde geçen, güldürü türünde bir dizinin İstanbul’da geçen macerasıdır aslında. İtalya’daki adıyla “Üç Süpermen Baba’ya Karşı” bir tür Superman taşlamasıdır özünde. Fakat film yönetmen Italo Martinenghi’nin ilk yönetmenlik çalışması olduğundan ötürü gerek kamera arkasında gerekse kurguda bir çok teknik sorunla karşılaşmıştır. Tüm bu sorunlara ve ortaya çıkan absürt ve anlamsız parçaların birleşiminden oluşan filme rağmen Italo Martinenghi 1984’te tekrardan İstanbul’a döner ve Yavuz Yalınkılıç ile birlikte “Üç Süpermen Olimpiyatlarda” filmini çekmiştir. Fakat bu filmde bir önceki kadar başarısız bir yapım olmuştur.
Bu tarz çizgi roman kökenli, erotizm barındıran, vurdulu kırdılı kahramanlardan bazıları bu şekilde seri filmleri görebilirken bazıları tek film ile yetinmek zorunda kalıyor. 1973 yapımı Yarasa Adam/Betmen filmi bunun örneklerinden birisi. Fakat zaman zaman tek kahraman yeterli gelmeyince üçlü birleşmelere baş vurulduğunu görüyoruz. Captain America, Spiderman ve El Santo’nun (Meksikalı bir güreşçi) bir araya geldiği 1973 yapımı Üç Dev Adam veya farklı bir versiyonu olan Çılgın Kız ve Üç Süper Adam filmleri bunun için güzel birer örnek. Üç Dev Adam filmi aslında kendi türünde ender rastlanan bir örnek. Çizgi roman ve fotoroman materyallerini bir araya getirmekle kalmamış, onları sadizm ile karıştırıp abartılı şiddet gösterilerine yer vererek emsalleri arasında farklı bir yer edinmiştir.
Bu kokteyl filmde gerek karakterlerin ana materyalde ki değerleri gerekse Yeşilçam’ın mevcut değerleri iyice değiştirilmiştir. İşkencelere, kanlı sahnelere ve erotizme oldukça geniş yer verilmiş: boynuna kadar kuma gömülmüş bir kadının yüzünün bir deniz motorunun pervanesiyle parçalanması (karakter bunu yaparken zevkten kendinden geçmiş), bir adamın gözlerinin fareye yedirilmesi gibi birbirinden sadistçe ve süper kahraman ekolü ile alakası olamayacak şeyler yapılmıştır. Filmi bir kasetten izleyen Sinema Brut dergisinin yayıncısı Keith Breese film hakkında “Bu bir şaka değil, anlaşılabilmesi için izlenmesi gereken bir Türk filmidir. İster inanın, ister inanmayın bu taşlamalı bir güldürü değildir. Süper kahramanları ve süper canileri ele alan sert ve ciddi bir çalışmadır. Pek tabii ki film dağınık, ucuz ve kötüce çekilmiştir, fakat bir benzerini daha bulabilmek zordur.” demiştir. Filmin batılı sinemacılar ve çizgi roman severler üzerinde bıraktığı etki bu sözlerden yeterince anlaşılıyor zaten.