Ulaşmak İstediklerimiz Ve Uğrunda Feda Ettiklerimiz Üzerine: Blue Blazes

Yapım aynı zamanda Otaku no Video’da olduğu üzere GAINAX’ın kuruluş süreci üzerine espritüel bir kuruluş bir hikayesi olarak da izlenebiliyor. İsmi verilen tüm yaratıcılara bir şekilde ulaşılıp rızalarının alınması ise yapımın kurgusal yanının hoşgörülmesine katkıda sağlayacak bir izlenim bırakıyor, hatta bazı yaratıcılar misafir rollerde karşımıza çıkarken bazıları post credits’lerde o bölümü izlerken bir araya getirilmiş şekilde bir stüdyoda görülüyor, ulaşılamayanlar ise düşüncelerini kendileri çizip yolladıkları kartlarla ifade ediyor. Hideaki Anno’nun okul döneminde yaptığı amatör filmleri görmek ve bunların ileri dönemdeki yansımalarını görmek için bile izlenebilecek bir dizi. Özellikle “durakta bekleyen kız problemi” ile ilgili sahne Neon Genesis Evangelion serisinin 2. yarısından başlayıp End of Evangelion’da -belki- nihayetlenen soruna direkt bir gönderme olarak düşünüldüğünde -kanımca- son derece dokunaklıydı.

Göndermeler tümüyle 70’ler ve kısmen de 1980 yılı yapımlarından oluşuyor. Yani Cyborg 009, Mobile Suit Gundam, Ashita no Joe, Uchuu Senkan Yamato, Touch yada Space Pirate Captain Harlock gibi klasikleri en azından birkaç şey biliyor olmanız göndermelerden zevk almanız için şart. Öte yandan bu göndermelerin bir Otaku’nun düşünme mantığına göre harmanlanarak seriye konması oldukça tatmin edici bir seyir zevki oluşturuyor. Cyborg 009’un açılışının analizi, Mayuru’nun kendini “Yamato”, Hideaki Anno’yu ise “Dessler” olarak görmesi, zora sıkıştığında Harlock’un odaya ışınlanıp ona öğütler vermesi ve bunun gibi sayısız sahne bu bahsetmeye çalıştığım göndermesel başarının vücutlaşmış örneklerini sunuyor. Öte yandan kendini Otaku olarak görüp de -maalesef- 2000 öncesinden seri izlememek için direnen arkadaşların sayıca büyüklüğü beni bunu ayrıca vurgulamaya zorlamakta.

tumblr_ncqktyGGkS1rc0lzwo5_1280

Hikaye aslında sert ve genç yaşlarda düşünülmesi çoğu zaman can sıkan temalarını bir komedi formatıyla akıcı şekilde anlatabilmiş. Yaratıcı egosu dediğimiz şeyi, elde hiçbir şey yokken bir fikirle ortaya çıkış sonra onun altından çıkmak için nafile bir çaba içine girmeyi, sevip önemsenen altkültürün altında ezilip gerçek hayatı ıskalamayı ve bir insanın onu gerçekten önemseyen insanların hayatından çıkmasının aslında ne derece trajik olduğunu gözler önüne seren bir hikaye bu. Aynı zamanda gerçekten hedefledikleri şeye ulaşmak için kendini koşullandırabilmiş insanların tümünün kaderindeki yalnızlığı anlatmaya cesaret eden bir anlatı bu. Dolayısıyla son derece hassas bir konuda her açıdan motivasyonel bir yapıt olduğunu söylersem hiç de yanlış bir ifade kullanmış olmam.

Oyunculukların son derece başarılı olduğu dizide özellikle -her ne kadar çok az gözükse de- Yano Kentaro’yu canlandıran Kenji Urai gerçek anlamda rol çalıyor diyebilirim. Honoo’yu canlandıran Yuya Yagira, Anno’yu canlandıran Ken Yasuda ve Honoo’nun kız arkadaşları Yuna Kuroshima ve Mizuki Yamamoto kolayca unutulmayacak bir performans sergiliyor.

Hem güldüren hem düşündüren bir dizi arıyorsanız Blue Blazes ilk seçimlerinizden birisi olmalı. Sadece 1980’lerde doğmuşsanız bile içinde kendinizi bulacak olmanızdan dolayı tavsiye edebileceğim, ayırdığınız zamanın hakkını veren bir yapım. Şahsen son bölümde -yüzüm gülümsemeye direnirken bile- ağladım diyebilirim.

Yorumlar