Yabani #4 – Aynı Formül, Farklı Tat

Gezinti (Galip Dursun/Şerif Karasu)

“Gezinti” cesur bir öykü. İçerik olarak ilginç, post-apokaliptik Türkiye imgesi Fallout‘u hatırlatıyor. Okumayı bitirdikten sonra baya alakasız olduğunu görüyorsunuz. Yazar, travmatik tecrübeler ve cinselliği geleceğe ait bir çerçeveyle günümüze göre yorumluyor. Hayat mücadelesi ve bastırılmış duygular üzerine, kesinlikle es geçmemeniz gereken bir hikaye.

Üslup olarak okuyucuyu yorabileceğini düşünüyorum, birinci şahıstan anlatıldığından anlatıcının karışık kafası belli oluyor. Yavaş, yavaş sindire sindire okumanızı tavsiye ediyorum.

Ayana #2 (I. Beril Tetik/Sibel Bozkurt)

Yabani’nin doğu ve batı sentezi hikayeleri, derginin has sesi. “Ayana” serisi de bunlardan biri. Geçen bölümde gördüğümüz Vampir feudal şövalyelerle, Kurtadam kabile savaşçılarının kim olduğu görmüş olduk. Aralarındaki husumetin de sanırım Vampir Lord ile Börü arasında olanlardan çıkmış olabileceğinin ipuçları vardı. Neler olacağını göreceğiz.

Hikaye sanki biraz yavaş. İki ayda bir bölüm görüp, hala karakterler hakkında bir fikrimiz olmadığından biraz daha haftalık çıkan “web comic”lere benziyor bölüm yapısı. Hikayenin daha başlarında olduğumuzdan tam bir fikir yürütmek bu açıdan zor.

2

Çizimler konusunda da bir yorumda bulunmak istiyorum. Bazı yerlerde bana çizerin tarzı “sevimli” geldi. Aynı zamanda birazcık devamlılık sorunları var. Bu bölümde değil fakat önceki sayıda, vampir askerlerinin yanaklarını sıkasım gelmişti. Tarzın biraz daha karanlık ve tutarlı olmasını tercih ederdim ben fakat çizerin seçimiyse diyebileceğim bir şey yok. Örneğin yukarıdaki paneli oldukça beğendim fakat her sayfada bu duyguları yakalayamıyorsunuz.

Bir Kamp Ateşi Öyküsü (Gökcan Şahin/Serhan Yenilmez)

Sıradaki öykünün yazıma başlarken fikir olarak güzel ama sonrasında yazıya döküldüğü an sanki bir yavan kaldığını hissediyorum. Kamp, ormanlar, ıssız mekanlardansa biz okurların bağ kurmasına yardım edecek şehir ortamlarında geçmesi korku hikayelerini kuvvetli kılıyor. Geçen sayının incelemesinde de söylediğim gibi, ıssız ve izole ortamlarda gençlerin başına bir iş geleceğini sağır sultan bile duydu. İşte burada hikayenin okuyucuyu gafil avladığı yerlere geliyoruz.

Başından sonuna kadar okuyucuyu ters köşe yapma üzerine kurulmuş bir hikaye. Daha okumadıysanız bu paragrafı geçin, şimdi hepsini söyleyeceğim: Gençlere kötü şeyler olacak diye bekliyorsunuz, canavar çıkıyorlar. Çocuğu yaratık sanıyorsunuz, anne yaratık. Yani meğersem insan olmak, nadir ve korkunç olanmış.

Kısa bir hikaye için üç tane ters köşe fazla. Okuduktan sonra “yok artık” dedim. Güzel fikirlerle başlayıp, sonunda fazla zorlanmış hissetiriyor. Sonunu hiç beklemiyordum evet, şaşırdım fakat yalnızca şaşırtma üstüne kurulu olunca, başka bir altyapı olmayınca olmuyor. Mesela Ejderha yerine başka bir yaratık kullanılabilirdi belki, böylece hikayeye fazladan derinlik, bir katman eklenebilirdi.

3

Kralına İsyan (Devrim Kunter)

Tahminlerim doğru çıktı ve Köroğlu, Korkut Dede ve Pir Ece sonunda birleştiler. Ha, tabii kesin değil ama Pir Ece’nin teklifi reddeceğini sanmıyorum. Devrim Kunter’in yarattığı bu macera, her sayıda kendini geliştiriyor. Anti-MegaŞah ekibi toplandı artık.

Köroğlu’nun iki ok atarken Korkut Dede’ye “giydirmesi” bence günümüzde insanlara “saçma” gelen Cüneyt Arkın hareketlerinin, aslında baya fiyakalı hareketler olduğunu hatırlatıyor. Eee, iki oku bir anda atmak kolay mı? Peki ya Korkut Dede’ye ne demeli? Kelime oyununun kullanılmasıyla başka, fantastik öğelerin olacağının göstergesi olmasıyla başka güzel bir sahneydi. Biraz “cheesy” olduğundan, yanında inandırıcı bir çizim olmasaydı komik dururdu, Devrim Kunter’in çizimiyle bence şahane olmuş.

Nereden Baksan Mikael de Kahraman? (Sibel Köroğlu/Ali Yağız Kani)

4

Yabani’de okuduğum öyküler arasında en hafif tona sahip hikayeydi. Ton olarak hafif fakat sorguladığı iki olguyla üzerine düşündüren bir parça. Mikael hayatını para için riske atıyor, sonrasında gerçekleri bilmeyenler için kahraman oluyor. Filmini yapalım falan diyorlar.  Bir, insan hayatı parayla ölçülebilir mi? İki, böyle biri kahraman sayılır mı? İsteksiz kahraman, anti-kahraman ya da yalnızca hikayenin kahramanı… Sorulmamış, duyulmamış sorular değil fakat pulp gerçekliği içersinde, o abartı teknolojinin arasında, dördüncü sayıya has yeni bir nefes.

Bu yazı, "Yabani Dergi Tanıtımları" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar