Yabani #6 – Kesterelerinizi Hazır Tutun!

Uçan Kale (Devrim Kunter/Dinç Onur Aydın)

Yabani’de olan devam eden hikayeler arasında, daha ilk bölümüyle beni heyecanlandıran çizgi öykü “Uçan Kale” oldu. Hikayenin ortalarına doğru, karakterlerin yaptığı tasvirlere dayanarak bazı tahminlerde bulundum ve bu tahminlerin doğru çıkması için dua ettim. Öyle de oldu. Gerek arka plan çizimleri olsun, gerek karakterlerin konuşmaları olsun, yabancı olduğunuz fantastik evreni yadırgamıyorsunuz.

Dinç Onur Aydın’ın sonraki bölümlerde çizimleriyle, hem fantastik hem de bilimkurgu öğelerini başarılıyla harmanlayacağına eminim. İleri de olacak aksiyon sahnelerini özellikle merak ediyorum.

yabani-sayi-6-3

Çekiçlerle yola çıkan savaşçılar, toplantıları hepsi inanılmaz doğal hissettiriyor. Umarım Yabani #7’de Uçan Kale’nin ikinci bölümü gelir, böyle bir fantastik öyküyü okumak için beklemeyiz.

Arka Koltuk (Göktuğ Canbaba/Bibkem Karavus)

Göktuğ Canbaba bu ay Bilim Kurgu/Fantastik veya Korku türlerine yerleştiremediğim bir hikayeyle Yabani’de. “Arka Koltuk” beğendiğim bir hikaye olsa da Yabani’de okuduğumuz diğer öykülere göre deneysel ve farklı. “Weird Tales” dergisinde bir Gabriel Garcia Marquez hikayesi okuyormuş gibi hissettim.

“Arka Koltuk” son zamanlarda popüler olan “yeraltı edebiyatı” takipçilerinin samimiyetine yönlendirilen bir eleştiri. Gerçekten sanata değer verip, onu anlayan kişilerin, cahil fakat bir yandan dahil olmak isteyen kitlelere karşı edindiği tercüman rolünü açıklıyor. Beat jenerasyonuna ait William S. Burroughs kitapları ve Beat felsefesi ne kadar biliniyor ülkemizde? Ülkemizi geçtim, günümüzde tüm dünyada Beat nerede? Eğer yazarın böyle bir sorgu yapmak gibi bir kaidesi yoktu ise, buradan ben sormuş oldum.

Münzevi (Seran Demirel/Gencer Özdamar)

“Yabancılaşma” modern zamanların ve şehirlerin içinde yaşayan en güçlü canavarlardan birisidir. Gittiğiniz yerler, baktığınız insanlar size yabancı gelir, empati duygunuzu kaybederseniz. Yavaşça yabancılaştığınız dünyada izole olur, kaybolursunuz. “Münzevi” öyküsünün çıkış duygusu da bu olsa gerek çünkü alegorik olarak bahsettiği konu yabancılaşma.

“Münzevi” kelime olarak toplumdan uzaklaşan kişilere verilen tanım fakat münzevileri diğer yalnızlardan ayıran büyük detay, dini amaçlar. Hikayenin kahramanı sosyal hayatta başarısız olduğunu düşündüğü için toplum yüzünden çekilir ve sonucunda doğaüstü bir olayın ortasında kalır. Artık mezarlığı terk edemeyecektir…

yabani-sayi-6-4

Çizgi öyküler arasında “Münzevi” gerçekten ağır bir tona sahip, özellikle içerdiği bazı paneller gerçekten rahatsız edici. Alt metin aramak isterseniz, toplumsal kaygılara veya konformist yaklaşıma karşı bir eleştiriye kadar çekebileceğiniz, dolu dolu bir korku hikayesi.

Kambur (Demokan Atasoy/Koral İlhan)

Yabani #2’deki “Yolcu” hikayesinin devamı olan Kambur, baş karakterlerin bir araya gelmesinin ardından olanlarla devam ediyor. Önceki sayıda Targu adlı savaşçıya kör akrep konusunda yardım etmiş, köyünden sürülmüş Kambur ontolojik güven düşüncelerinden sonra Targu ile yola çıkar. Bu yol Ha’mi isminde birinden gelen kehanetle bezenmiştir.

“Yolcu” hikayesi için geçerli olmasa da “Kambur” hikayesini çok soyutsal buldum. Hakkında doğru düzgün bilgimiz olmayan bu karakterlerle bir yoldayız ama nereye gidiyoruz, neden yollardayız, niye Kanbur karakteri böylesine şüpheci yaklaşıp Targu’ya bu bölümde bu kadar bağlanmış? Aklımda bir Targu veya bir Kambur karakteri canlanmıyor, hikayenin en büyük eksiği bu. Kendilerini daha önce okuduğumuz tiplerden ayıran özellikleri yok. Üçüncü bölümde biraz daha karakterlerin geçmişleri, kimler, buralarda ne oluyor irdelenmesini isterim, hikaye bu haliyle kaybolmuş gibime geliyor.

Kralına İsyan 6. Bölüm (Devrim Kunter)

Artık hikayenin ana kahramanının “Büke Hatun” olduğunu düşünmeye başladım ve bundan rahatsız değilim, adından geçmişine, bu iş için yaratıldığı aşikar. Kralına İsyan hikayesi tam oturduğu zaman psikoanalitik bir gözle bile incelemek isterim zira her bölüm eski Pir Ece, yeni Büke Hatun’un adım adım gelişen karakterini veya belirli bir özelliğini gösteriyor bize. Önceki sayılarda gerektiğinde haşin, gerektiğinde acımasız fakat içinde buruk bir kadın olduğunu gördük. 6. bölümde ise bileğinin gücünün yanında, inancından gelen kuvveti görüyoruz.

yabani-sayi-6-5

Kestere ustası Cin Baba karakterinin diyaloglarını okurken sesi kulağımda canlandı. Ayrıca  özellikle bir panelden bahsetmek istiyorum. Uzaktaki silüetler tartışırken birinin “yecücmecüc” diğerinin “kadın” olması ve aslında ikisinin de birbirilerine önyargıyla bakarken, aslında bunların ne kadar yersiz olduğunu göz önüne seriyorlar.

Her Kralına İsyan incelememde bahsettiğim doğu-batı sentezi “Ex-Kalibre” ile tavana vurmuş durumda. Sağır Sultan bile artık şu hikayenin güzelliğini biliyor, yoksa Megaşah mı demeli…

Bu yazı, "Yabani Dergi Tanıtımları" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar