Yabani #1 – Yeni Akım Çizgi Roman Dergisi

Geçtiğimiz günlerde Seyfettin Efendi ile tanıdığımız Devrim Kunter’in önderliğinde hem dijital hem de basılı olarak yayın hayatına başlayan bir dergi ile tanıştık, adı Yabani. Yakın zamanda dağıtımı tamamlanan dergiye naçizane bir bakış atmak, bir değerlendirme yapmak maksadıyla karşınıza geldim ben de.

“İçerik olarak bilimkurgu, fantastik ve korku temalarını benimseyen dergi, 52 sayfa renkli çizgi roman ve hikayelerden oluşacak ve aylık olarak yayınlanacak.” diye başlamış derginin basın bülteni. Basın bültenini ilk gördüğümde dedim ki “Yapma be Devrim Abi, Seyfettin Efendi falan iyiydik, dergi mergi böyle…”

yabani-1

Zira önyargılıydım, yalan yok. Genel olarak bizde korkudur, bilimkurgudur falan çok da ileri işler çıkmaz bana göre. Her ne kadar daha önce rüştünü ispatlamış insanlar da olsa dergide, herkesin katılımına açık, hiç bir köşenin sabit olmadığı bir dergi konsepti de olunca çok da güvenemedim. Genel olarak Türk çizgi hikayeciliğinde -bana göre- ciddi bir karakter sorunu göze çarpmaktadır çünkü; ya çizerler çok uzun süre “-miş gibi” çizdikleri için birilerinin kopyası konumuna gelirler, ya da sayfalarca çizip, boyayıp, çinileyip vs. çalışmaları gerektiği için çizgi roman anlatımı açısından zayıf kalırlar. Gel gör ki Yabani bana bu fikirlerimi 52 sayfa tamamı renkli mecmua şeklinde yedirdi.

Derginin içeriği birden fazla hikaye var, ve her hikayenin de kendi anlatım dili var, bu ilk dikkatimi çeken ayrıntı oldu. Çizimlerin bir noktaya zorlanmış olmaktan ziyade bir nokta için seçilmiş olduklarını fark ettim, hikayeleri kendi anlatımlarına itaat ettirmeyi başarmış yaratıcı kadro. Bir hikayede arka planlarda çok az hareket, çok az figür olmasına rağmen bu boş kalmış kare hissi ya da rastgele boyanmış arka plan havası vermiyordu; ince renk dalgalanmaları ve geçişleri sayesinde anlatım tekniğinin bir parçası haline gelmişti. Hikayeyi genelde oradaki biri gibi takip ediyorduk ve arka plana dair bu ayrıntı özenilmiş, temiz şekilde ifadeyi veren kareler oluşturulmasını sağlamış.

yabani-2

Dergiyle ilgili dikkatimi çeken, değişik noktaları da şuraya bir sıralamakta beis görmüyorum, hem el alemin Trivia köşeleri oluyor, Yabani’nin niye olmasın?

  • Dergide yedi sayısının garip bir şekilde çok kullanılması dikkatimi çekti. Bazı hikayelerde bir şeyler hep “yedi” tane, pek çok hikaye yedi sayfa falan.
  • Dergi 52 sayfa demişler, bu da 13 tabaka ediyor. Korku temalı ve içinde sık sık uğursuz, lanet gibi kelimeler geçen bir derginin 13 tabakadan oluşması eğlenceli geldi, yaptığı iş içine işlemiş insanların.

Genel olarak karanlık bir havaya sahip olan, çizgileri karakterli bir dergi olarak göze çarpıyor Yabani. Çizgi hikayelerdeki kareler, yan yana dizilmiş kadrajlar konseptinden uzak olarak tasarlanmış, ne kadar da güzel yapılmış… Farklı ebatlarda, yer yer iç içe geçmiş kareler daha modern, daha gösterişli bir hava katmış dergiye.

Yabani derginin bana göre en önemli farklılığı ise hedef kitlesi. Pıtrak gibi türeyen yeni nesil saman kağıt edebiyat dergilerine benzemiyor, her şeyi çok farklı ve eksantrik düşündüğünü iddia edip ne anlattığı anlaşılmayan dergilere de benzemiyor, yahu bu dergi aslında burada çıkmışa bile benzemiyor aslında, halbuki hikayeler bu toprakların üstünde geçiyor, bizim kültürümüz denebilecek her şeye atıfta bulunuyor. Nasıl anlatsam, bu üçgen şeklindeki mozaik pastaları düşünün. Şekerler ince taneli seçilmiş, süt ılıkken atılmışlar, süt ılırken kaymağı alınıp dökülmüş pudingi diye düşünün, hiç bir şey topaklaşmamış dergide, hikayelerin önüne geçmemiş. Türk tarihinden bir karakter alınıp koyulduğunda bu “Türk Tarihi’nden şanlı bir kahraman geldi” gibi değil de, özellikle Amerikalıların sık sık yaptığı tarihi kişilere farklı bakışlar, yeniden yorumlamalar gibi oluyor ve hikayenin biçimsel bütünlüğünü bozmuyor.

yabani-3

Gelelim hikayelere, onları ayrı ele almak istedim. Hikayeleri okuduğunuzda bir doyumsuzluk hissediyorsunuz. Bunun nedeni hikayelerin sizi tatmin etmemesi değil, sizin daha fazlasını istemeniz oluyor. Halbuki bir dergi için oldukça da uzun sayılabilecek hikayeler bunlar. Zaten dergiyi okurken şaşırdığım şeylerden ilki yukarıda da belirttiğim gibi bu kadar net şekilde karakterli işlerle karşılaşmaktı, ikincisi de özellikle Işın Beril Tetik ve Galip Dursun gibi insanların bu denli mütevazı olup soru sorduğumda cevap falan  vermeleri oldu. Ben o kadar iyi yazsam takma isim kullanır, Salinger gibi fotoğraf vermekten kaçınırım ki yazar kimliğim benle muhatap olmasın, o derece. İllüstrasyonlar da tam olmuş, sadece tasarım açısından da değil bu. Hikayede illüstrasyon kullanmak çok riskli bir yöntem aslında, pek çok hikaye biliyorum ki yanda sayfayı süslesin diye konulan çizimin verdiği spoiler yüzünden vuruculuğundan çok büyük tavizler vermiş, çok hikayeler gördüm ki tek bir çizim hayal etme serbestisini alıp götürsün. Burada böyle bir durum yok, merak unsuru yaratacak kadar bir görsellik var.

Derginin içeriği değil de yazarları, yapısı, nasıl devam edeceği gibi konularda bilgi almak istiyorsanız ya da dergiye katkıda bulunmak istiyor ama nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, sitemizde yer alan şu röportajdan devam ederek cevapları birinci ağızdan öğrenebilirsiniz.

Özetle Yabani dergi, o ara anlatılan en iyi hikayeyi arşivlenebilsin diye size getiren bir dergi, adıyla müstesna. Hatta buyrun bir ön okuma yapın:

Yabani #1 - Ön Okuma
Bu yazı, "Yabani Dergi Tanıtımları" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar