90 Jenerasyonunun Bayrak Tuttuğu Dizi: Malcolm in the Middle

Bize çocukluğumuzu hatırlatan, bol miktarda nostaljik öge içeren Malcolm in the Middle’ı son dönemlerde unuttuğumuzu düşünüyorum. Hep döndürüp dolaştırıp aynı dizilerden bahsedip, böylesine bomba etkisi yaratan, inanılmaz eğlenceli ve komik bir diziyi atlamak gerçekten büyük haksızlık olmaya başlıyor artık. Çoğu oyuncusu, bu kadar yetenekli olmalarına rağmen son zamanlarda kaybolup gitmeye yüz tutmuş durumdalar. Dolayısıyla bu durum da ayrı bir üzüntü yaratıyor. Tüm bunları da işin içine katarak, çocukluğumun kahramanlarını yeniden izleme kararı aldım. Tabii henüz dördüncü sezondayım ve dizimiz yedi sezon sürüyor. Bazıları komedi dizilerine zaman ayırmak bile istemiyor, ama bu diziyi izleyerek zaman harcamayı bırakın, “Neden bölümler bu kadar kısaa?!” ya da “Neden yalnızca yedi sezon olmak zorundaydı?” diye yakarmaya başlayabilirsiniz.

malcolm-in-the-middle-1

Malcolm in the Middle, dört çocuklu ve orta halli bir ailenin gün içerisinde yaşadığı maceraları, ortanca çocuk olan Malcolm’un (Frankie Muniz) gözünden anlatıyor. Malcolm ailenin en normal çocuğu, ama ailenin diğer üyelerinin yanında dura dura sonunda o da deliriyor. Dizi, ortaokul çağında olan Malcolm’un ileri düzey zekasının öğretmeni tarafından fark edilmesi ve okulun en inek öğrenci sınıfına kabul edilmesiyle başlıyor. Zaten ailesinden dolayı normal olmayı hiçbir zaman başaramayan Malcolm, Krelboynelar’a katılınca normal olma şansını tamamen kaybediyor. Peki bu çılgın ailenin diğer üyeleri neler yapıyor? Kontrol manyağı anneleri bir markette çalışıyor ve hiç var olmayan boş zamanlarında da dört çocuğu ve kocasının pisliklerini temizlemek ve çocuklarını cezalandırmakla uğraşıyor. Birkaç ayrıntıyı saymazsak, Lois (Jane Kaczmarek) tam bir Türk annesi olma niteliğine sahip. Gerektiğinde dayak olsun, gerektiğinde herkesin içinde rezil etme olsun, çocukların sevdiği şeyleri yasaklamak olsun her türlü cezalandırma çeşidinden haberdar Lois. Ama hak da vermeden edemiyorsunuz. Beş hiperaktif ve aşırı testosteron etkisi altındaki erkekle aynı evde yaşamak hiç mi hiç kolay bir şey değil.

Evin reisi diyemeyeceğimiz Hal’ı (Bryan Cranston) malum tüm dünya Breaking Bad’den tanıyor. Oradaki karizmatik hallerinden eser göremeyeceğiniz ama danslarıyla, çığlıklarıyla, aşırı kararsız halleriyle ve daha sayamayacağım bir sürü özelliğiyle sizi deli gibi eğlendirecek olan Bryan Cranston’ı bu haliyle görmekten acayip zevk alacaksınız. Hatta bu durum öyle büyük derecelere ulaşmış ki, yönetmenin söylediğine göre Cranston’ın sahnelerinin çekim süresi normalinden çok çok daha uzun oluyormuş, çünkü gülmekten sahneleri çekemiyorlarmış. Evin en büyük çocuğu Francis (Christopher Masterson) ise ergenliğinde o kadar çok saçma şeyler yapmış ki Francis’i askeri akademiye göndermişler zaten. Ama Francis orada da rahat durur mu? Ta ki okuldan ayrılıncaya kadar elinden gelen bütün pislikleri yapar tabii ki.

Benzer Yazılar

Yorumlar