Atypical – Farkındalık Böyle Yaratılır!

Ana akım kültürdeki Diversity, Politik Doğruculuk ve genel anlamda SJW kültürünün abartılı ön plana çıkışı sonucunda “farklı” karakterleri artık görmeye, alışmaya başladık. Bunun iyi işlendiği yapım sayısı ise maalesef pek fazla değil. Zira çoğunda bu durum oldukça zorlama ve eğreti duruyor.

Bu bakış açılarının son dönemde farklı bir türde mahalle baskısı ve faşizme dönmeye başlaması aşikar. Oscar ödül törenlerinde senaryo alanında oy hakkı olan Stephen King’in “eserin içeriğine bakarım” açıklamasına “vay efendim sen nasıl içinde diversity (çeşitlilik) aramazsın” diye saçma sapan eleştirilmesinde uç noktaya çıkışına şahit olmuştuk.

Öyle ya Dünya’daki son 40 yıla damgasını vurmuş, en çok satan kitapların yazarı, eserleri sayısız filme uyarlanan ve en hafif tabiriyle efsane bir yazarın eserin içeriğine bakmasından doğal ne olabilirdi? Yazarlığı konusunda elbette eleştiriler getirilebilir ancak bir jürinin, oy kullanma kriteri zaten kendine özgü olmalıydı. (Eğer herkes aynı bakış açısında sahip olacaksa, ortada bir jüri olmasının ne anlamı kalır?) Velhasıl, bu tür ana akım kültür zorlamaları tatsız olmanın da üstüne çıkmaya başladı.

Bu şekilde bakarsak, baş rolündeki otistik genç Sam Gardner isimli karakterin olduğu Atypical, ilk anda bakılınca benzer işlerden biri gibi görünse de aslında hiç öyle değil. Hatta belli açılardan tam tersi. O yüzden bakınca “arkadaş işte farkındalık yaratacaksan bu iş böyle yapılır!” diyeceğiniz nadide bir eser olabilir. Temelde komedi dizisi olması da işin bir diğer güzel tarafı.

Hikaye

Esasında ilk sezon, şaşırtıcı bir şekilde başrol karakteri Sam’den çok annesi Elsa ve kız kardeşi Casey’e odaklanıyor. Sonraki sezonlarda Sam’in ve babası Doug’un da rolü artıyor ve dengeleniyor. Bu noktada esasında dizinin otistik gencin hayatından çok otistik genç ve tüm çevresinin hayatı olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Zira Sam’in rahatsızlığı, ailesinin günlük aktivitelerinden tüm hayata bakışlarına kadar her şeyi etkilemiş durumda.

Örneğin; annesinin yıllarca bir birey olamaması ve kendine ait hobilerinin ve hatta kişisel alanının olamaması, bunların sonucunda fazlasıyla baskıcı ve kontrolcü haline gelmiş olması yavaş yavaş izleyiciye açıklanıyor. Spoiler vermeden eklemek gerekirse en başlarda anne yani Elsa’ya o çok kızdığınız şey bile zamanla anlaşılır hale geliyor.

Benzer şekilde kız kardeşi Casey’nin, ağabeyine karşı göstermelik sataşmalarının altındaki büyük koruyuculuk da benzersiz bir şekilde işlenmiş. Bu aile içinde Casey bile daha küçük olmasına rağmen tüm eğitim ve özel yaşantısını istemeden de olsa ağabeyinin rahatsızlığı çerçevesinde kurgulamış durumda.

Baba Doug ise, oğlunun özel durumunu uzun yıllar boyunca tam anlamıyla kabullenememiş, ancak iyi niyetli bir karakter olarak, bölümler ve sezonlar ilerledikçe daha çok sorumluluk almaya, belli oranda o da kendini aramaya başlıyor.

Tabi bunların dışında yakın arkadaşlar, çocukların okul ve yetişkinlerin arkadaş/iş çevreleri derken tüm hayatları istemeden de olsa Sam’in etrafında dönmeye kurgulanmış durumda. Sam’in yarattığı bu çekim etkisinin sonuçlarını izlemek ise oldukça keyifli. Çünkü ortada bir Diversity yani çeşitlilik var ve bunun, sürüyle insanın hayatına olan etkileri çok ilgi çekici.

Oyunculuklar

Sam’i oynayan Keir Gilchrist hakkında ne demeli bilemiyorum. Tam Atypical’a başladığım dönemde, bir yerde TV’de yine otistik doktor bir karakteri konu alan yerli dizi görmüştüm. Şöyle bir göz ucuyla yirmi dakika kadar baktığım dizideki oyunculuğu, sonradan araştırınca ülkemizde epey beğenildiğini fark ettim. Fakat o dizideki karakterle Atypical’daki arasındaki oyunculuk farkını anlatacak bir sözcük bulmak zor. Ferrari ile Şahin dersem belki bir karşılaştırma fikri verebilir.

Tabi otistik bir karakter, hikayede illa ki dikkat çekecektir. Ancak Keir Gilchrist’in otistik karakteri, çok fazla ince detayı barındırıyor. Senaryoda da mutlaka buna destek olacak parçalar olsa da, dizi seviyesinde böyle bir oyunculuk bulmak hiç kolay değil. Her şey bir yana, sırf bu performans için bile dizi seyredilebilir zira karşınızdakinin otistik olmayan bir oyuncu olduğunu hiç bir zaman düşünmüyorsunuz. Özet geçmek gerekirse Sam karakteri, dizi tarihinin en gerçekçi performanslarından biri olabilir.

Dizinin diğer ağır topu da doğal olarak anne Elsa rolündeki Jennifer Jason Leigh. Tarantino’nun Hateful Eight’i ve Annihilation’daki rollerinden bildiğim Leigh de karaktere çok farklılık katmış. Başlarda kendinden o kadar güzel nefret ettiriyor ve sonradan bu nefretiniz o kadar yumuşak bir şekilde değişiyor ki, saygı duymamak imkansız.

Sam’in biraz anksiyetik kız arkadaşı Paige de oldukça başarılı. Dizinin en yüksek sahnelerinde çok iyi performanslar ortaya koyuyor. Bir diğer ön planda olmasa da iyi canlandırıldığını düşündüğüm karakter ise Evan. Dizilerde kolay kolay göremeyeceğimiz kadar düz ve özelliksiz bir karakterin çok iyi bir şekilde hayata geçirildiğini düşünüyorum.

Otizm ve Farkındalık

Ve işte dizinin esas öne çıkan noktası bence bu. Bölümler ilerledikçe Sam’in belli oranda daha bağımsız olmaya başladığı, sosyalliğini ve eğitim hayatını adım adım geliştirdiğini, otizmin önüne koyduğu engelleri çok zorlanarak aşmaya çalışmasını (ki her zaman aşamıyor) takdirle izliyorsunuz.

Dikkatinizi çekerim, Atypical bunu yaparken hiç bir zaman Sam’i izleyiciye acındırmıyor. Evet bazen gözleriniz doluyor ancak bu daha çok karakterlerin birbirlerine karşı sevgilerini hissettiğinizde oluyor. Sam için üzüldüğünüzde değil.

SPOİLER olarak kısa bir şekilde Casey’nin eşcinsel yakınlaşması konusuna değinmek istiyorum. Tutucu olmayan, orta sınıf bir Amerikan ailesinin çocuğu için bile 16 yaşındayken eşcinsel eğilimlerini fark etmek kolay bir şey değil. Özellikle Netflix dizilerinde üzerinize kovayla politik doğruculuk ve eşcinsellik dökmelerine rağmen, maalesef gerçek bu. O yüzden Casey’nin böyle bir durumla karşılaşınca verdiği tepkiler, söz konusu kişiden kaçınması ve kendini erkek arkadaşına daha çok yakınlaştırması, bu durumu reddetmeye çalışması son derece doğal bir şekilde ilerliyor.

Sonrasında ise bir anda fazlasıyla kucaklaması da aynı şekilde rahatsız edici değil. Bir şekilde o eşcinsellik dizide illa olacaksa, bu şekilde doğal geçişler olmalı. Sanırım böylesi, eşcinsel gençler için daha bilgilendirici olabilir. Yoksa etraflarındaki insanların yarısından fazlasının eşcinsel olduğu okullar ya da sosyal ortamlar pek gerçekçi olmadığı gibi zorluk çekenlere yardımcı da olmuyor.

Tüm konuların işlenişinde, seri boyunca geçişler çok organik. Eğreti duran, zorlama yapılan ya da bir karaktere oturmayan tuhaf davranışlar yok. Herhangi bir karakterden hoşlanmasanız bile sonrasında mutlaka onunla bir şekilde empati kurmanızı beceren dizi, olukça eğlenceli ve bilgilendirici bir seyirlik. Her yaştan ve beklentiden izleyiciye tavsiye edilir.

Yorumlar