Being Human: Fantastik Olmayan Fantastik Dizi
Bütün bunların yanında diziye konuk olan karakterler de ilginizi çekebilir. Annie’nin daha fazla yalnız kalmasını istemeyen George ve Mitchell, onu Gilbert isimli 80’lerden beri hayalet olan biriyle tanıştırır ve Gilbert bana göre en renkli, en şiirsel karakterlerden biridir dizide yer alan. Sadece bir bölüm varlığına tanık oluruz ama o bile diziyi güzelleştirir. Çünkü kendisiyle birlikte müzik zevkini ve ideolojisini de getirir. Gilbert, normal eğlence kavramını “burjuvazi” bulmaktadır ve dışarıya çıkıp eğlenmek yerine; kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi tercih eden bir hayalettir. Biz de bölüm boyunca müziğe doyarız.
Dizi boyunca da The Smiths, The Cure, Johnny Cash, The Prodigy, Muse, Echo and The Bunnyman gibi bir sürü efsane müzik grubunun şarkılarını dinleriz. Sanırım diziyi sevme nedenlerimden en önemlileri de müzikleri ve gerçekçiliğiydi zaten. Bir başka bölümde de hayalet bir anne, minik oğlunu Annie’ye emanet ediyor ve ev halkının aile babası olma merakına tanıklık ediyoruz. Ama Annie’den pek anne olmaz gibi, bebeğe susması için beş pound teklif etti sonuçta. Bir de Nina faktörü vardır dizide. George’un vazgeçemediği aşkı Nina, yine George yüzünden kurtadam olmuştur. Normallik çerçevesinde gelişen bu ilişki, Nina’nın kurtadamlığa HIV virüsü muamelesi yapmasıyla inişe geçer tabii.
Bunların dışında, neredeyse her sezonda yer alan toplum içinde rejim devirmeye ya da toplum içinde, en sonunda da dünyaya yayılarak gerçekleştirilmek istenen devrimler var dizide. İlk sezonda vampirler, ölmek üzere olan insanları istekleri üzerine vampire dönüştürüyorlardı. Dizide, insanlar üzerinde yaratılan bu etkinin tüm dünyaya yayılması halinde olabileceklerden bahsediliyor: Ölüm yok, bir süre sonra genç nüfus kalmayacak ve en sonunda da doğumlar azalarak yok olacak. Böyle apokaliptik bir düşüncenin yer almasının şaşırtıcı ve ilginç olduğu düşünülüyor tabii.
Bir de diziyi sevmeme nedenleri bulunmakta. İlk olarak hayalet olma meselesini tam bir yere oturtamadıklarını düşünüyorum. Hayalet kavramını diziye aktarmada sorunlar yaşadıkları belli. Hayaletler cisimleri tutabiliyorlar, ama bir şeyler yiyip içmek istedikleri zaman içlerinden geçip gidiyor ya da kıyafetlerini değiştiremiyorlar. Madem öyle duvarlardan, hatta zeminden de geçmeleri gerek. Yani bu konuyu oldukça çelişkili şekilde götürdüklerini söyleyebilirim. Ayrıca Annie’yi sadece doğaüstü olanlar görebiliyor, ama bir süre sonra herkese görünebiliyor. Sonra yine eski haline dönüyor. Neden sürekli bu karakteri iki ileri bir geri götürdüklerine anlam vermek zor oluyor. Kısaca daha önce de bahsettiğim gibi; dizi fantastik ögelerden çok insani ilişkilere odaklandığı için, çoğu detayı atlamış gibi görünüyor. İkinci olarak, karakterleri kararlı tutmayı başaramıyor senaristler. Tüm karakterlerin tabii ki inişleri çıkışları olabilir, ama kişilik değişiklikleri az olmalıdır. Olsa bile geriye dönülmesi izleyiciyi bir süre sonra sıkacaktır, sıkmış gibi görünüyor da. Bunlara rağmen izleme oranında aşırı bir düşüş olmuyor, komedi unsuruyla neredeyse tüm eksileri artıya çevirmeyi başarıyorlar.
Being Human’ın Aidan Turner, Russel Tovey ve Lenora Crichlow ile geçen bu biraz komedi biraz dram biraz da korku içeren üç sezonunun ardından, baş karakterlerimiz birer birer diziden ayrılıyorlar ve dizi kendini yenilemek üzere yeni vampir, kurtadam ve hayaletini seçiyor. Damien Molony, Michael Socha ve Kate Bracken ile son sezonu olan 5. sezonunu da kapatan Being Human, dizinin izleyici kitlesi tarafından oyuncuların kabul edilmemesi nedeniyle sona eriyor ve böylece bu dizi de azalarak biten sağlam yapımlar arasında yerini alıyor. Biz de ilk üç sezonu izleyerek kısa bir nostalji turuna çıkabiliriz yeniden.