Black Mirror – Bir Bilimkurgu Klasiği

Black Mirror’un yeni sezonu öncesi, sitenin aktif döneminin tam da 2. sezon ile 3. sezon arasına geldiğini fark edip sitemizde hakkında yazı olmadığını fark ettik.

Netflix’in Stranger Things ya da MCU’ya ait Daredevil, Jessica Jones ya da Luke Cage’in piyasayı, özellikle de geek alemlerini gümbür gümbür sallarken, yeni bünyesine kattığı ve bu günlerde 3. sezon tanıtımı yayınlanan bu seriyi tanıtmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Black Mirror bir dizi olsa da her bölümü birbirinden tamamen farklı olan bir kısa hikayeler silsilesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu kısa hikayeler birbirlerinden farklıda olsa temaları tek bir ortak payda üzerinde buluşuyor; gelişen teknolojinin birey ya da toplum hayatına yaptığı değişiklikler ve bunların ön görülemeyen sonuçlarını konu alıyor.

Bunu yaparken, her bir bölümde farklı bir teknolojiyi konu alıp, söz konusu sistemlerin kontrolsüz ilerleyişinin yaratacağı (sıklıkla) karanlık ve meşum yollara bir göz atıyor.

Bu şekilde bakıldığında Black Mirror, güçlü bir teknofobi sempatizanı olarak görülebilir. Ben izleyici olarak Black Mirror’da teknofobi değil ancak güçlü bir toplum eleştirisi olduğu kanısındayım. Zira eleştirilen konu sıklıkla teknolojinin kendisi değil de birey ya da toplumun o teknolojiyi kullanış biçimi oluyor.

Serinin özünü anlamak için bölümlere kısaca bir göz atmak gerekiyor.

1-1 The National Anthem

İngiliz prenseslerinden Susannah, teröristler tarafından kaçırılır. Prensesin zarar görmeden dönmesi için tek bir şartları vardır; Başbakan Michael Kallow, halkın gözü önündeki canlı yayında bir domuz ile cinsel ilişkiye girecektir!

Başta bu bir espri olarak ilerlerken, hükümetin hem video paylaşım sitelerini kontrol edememesi hem de süreci yanlış yönlendirip, operasyonel olarak sonuç alamaması neticesinde ulusal bir olay halini almaya başlıyor ve halkın tansiyonu da hikaye boyunca değişiyor.

Balıkesir'in çılgın eşekleri daha mı çok izlenmiş?

Balıkesir’in çılgın eşekleri daha mı çok izlenmiş?

Serinin ilk bölümü görüleceği üzere çok daha geniş ölçekli ve çarpıcı etkiye sahip bir hikayeye sahip. The National Anthem’de olan teknolojik eleştiri, Youtube ve benzeri video paylaşım siteleri ile canlı video paylaşımlarının kontrolsüzlüğü üzerinden vurgulanırken, işin gerçek ve esas toplumsal eleştirisi ise halkın bir kaç video ile ne kadar kolay manipüle edilebilir olduğu gerçeğidir.

1-2 Fifteen Million Merits

Serinin geri kalanına göre daha uzak bir gelecekte geçen hikaye, çok daha futuristik ve distopik (belki ütopik, sınırları kim neye göre çizer?) bir tablo oluşturulmuş.

Bu gelecekte, sıradan vatandaşların çoğu günün tamamını egzersiz bisikleti benzeri aletlerde pedal çevirerek ve şehrin ihtiyacı olan elektrik enerjisini üreterek geçiriyorlar. Pedal çevirdikçe kredi kazanıyor, bu krediler ile gerek günlük hayatın tuvalet ve yemek dahil tüm gereksinimlerini, gerekse eğlence ya da daha lüks kabul edilebilecek ihtiyaçlarını karşılıyorlar.

Boş zamanlarında ise tek göz oda dairelerinde bir çeşit sanal gerçeklik oyunları ve envai çeşit gerçeklik şovları izleyerek geçiriyorlar.

Evet ve evet. Yüksek sesle söyletmeyin...

Evet ve evet. Yüksek sesle söyletmeyin…

Serinin ana hikayesinde Yetenek Sizsiniz benzeri bir yarışma ve bu yarışmaya girip ünlü olmak, pedal çevirmekten kurtulmak için binlerce kredi ödemek zorunda kalan bir kaç karakterin hayatına temas ediyorsunuz.

Var olan teknolojik eleştiri, bu hikayede toplumsal konu ile iç içe geçmiş durumda. Televizyonda yaratılan sanal ün ve popülarite, bireylerin çalışarak kazandıkları kişisel birikimlerine bile göz koyup, istisnasız herkesi bu yaratılan kapitalist-medya odaklı sistemin içine dahil etmektedir. Ve gerçek bir devrimci bile sistemin dişlerinden kurtulacak kadar güçlü değildir. Sistem devrimciyi bile süsleyip püsleyerek satmanın bir yolunu bulacaktır.

1-3 The Entire History of You

Kulağınızın arkasına takılan bir kontrol mekanizması ile gördüğünüz, duyduğunuz her şey kayıt altına alınsa? İstediğinizde bu kayıtları tekrar tekrar izleseniz? Hiç bir şeyi unutmamış ve acı ya da mutlu anılara her istediğinizde ulaşabilseniz?

Günümüzde sosyal medya ile insanlar hayatlarının büyük kısmını hali hazırda kayıt altına alıyorlar. The Entire History of You, bunu bir kaç adım daha ileriye götürmüş durumda. Genç avukat Liam, başarısız geçen bir iş görüşmesi sonucu katıldığı bir arkadaş toplantısından sonra kafasında eşine ait bazı soru işaretleri oluşturmaya başlar.

Grafik kart olmadan oyun oynayınca ben

Grafik kart olmadan oyun oynayınca ben

Böylelikle hem evliliğini, hem de aşkını tekrardan sorgulayacak, bilmediğiniz gerçeğin bildiğiniz yalandan çok daha acı olduğunu fark edecektir.

Bu hikayede, her şeyi kayıt altına alma çılgınlığının ulaşacağı noktayı gözler önüne sererken özel hayatın gizliliğini korumanın gittikçe nasıl da zor bir hal aldığını gösteriyor.

2-1 Be Right Back

Biliyorsunuz ki sosyal medya hesaplarınız, paylaşımlarınız, beğenileriniz üzerinden sizi takip edip ilgi alanlarınıza göre reklamlar oluşturan algoritmalar var. Be Right Back’te bu tür bir algoritma üzerinden yola çıkarak, çok fazla paylaşım yapan insanların dijital kopyalarının (ya da hayaletlerinin diyelim) yaratılması fikri üzerinden ilerleniyor.

Bir daha bana haber vermeden facebook şifresi değiştirmek yok tamam mı kocişkom?

Bir daha bana haber vermeden facebook şifresi değiştirmek yok tamam mı kocişkom?

Öyle ki siz hayata gözlerinizi yumsanız bile, tüm paylaşımlarınıza, yazışmalarınıza göre oluşturulan dijital kimliğiniz sizi simüle edebiliyor, arkanızda bıraktığınız yakınlarınızı (eğer öyle bir ihtimal varsa) teselli edebiliyor.

Be Right Back, tıpkı The Entire History of You gibi oldukça derin de bir aşk hikayesi barındırıyor. Ancak serinin havasına uygun bir şekilde cıvık cıvık bir romantizm yerine çok gerçekçi, sıklıkla ürpertici konular üzerinden meramını anlatıyor.

2-2 White Bear

Genç bir kadın, baş ucunda bir fotoğraf ile uyanır. Kim olduğunu ne yaptığını hiç bir şekilde hatırlamamaktadır. Sokağa çıktığında ise kendisini gören herkesin tuhaf bir şekilde izlediğini ve hemen cep telefonlarını çıkarıp kendisini videoya aldığını fark eder.

Oldukça ürpertici bu durumdan sonra kadın peşindeki bazı kimselerden kaçmaya başlar ve kendisini izleyen herkesin istisnasız cep telefonlarına sarılarak kayda almasından kurtulamaz.

Yaaa makyaj yapmadan ne çekiyorsunuz, filtre kullanın bari!!!!

Ya makyaj yapmadan ne çekiyorsunuz, filtre kullanın bari!

Bu sırada kim olduğunu, fotoğrafta yanında olan küçük kızın da kimliğini öğrenmeye, hayatını geri kazanmaya çalışmaktadır.

White Bear, belirgin bir şekilde olaylara müdahil olmak yerine her şeyi cep telefonu ile kaydetmeye olan ilgiyi eleştirirken, adalet sistemi ve suçluların hakları konusunu temeline oturtuyor. Suçluların hakkı nerede başlar nerede biter ve onlara en fazla ne yapılabilir? Toplum suçluyu cezalandırmak konusunda ne kadar aktif olmalıdır?

2-3 The Waldo Moment

Bir komedyen, sanal bir karakter, bir pazarlama fikri ve siyasetin iç yüzü! The Waldo Moment, komedyen Jamie Salter’ın seslendirdiği iğneleyici animasyon karakteri olan ayıcık Waldo’nun bir şaka olarak politik kariyere başlaması ve bir süre sonra bu politik hareketin ölümcül bir şekilde gerçeğe dönüşmesini konu alıyor.

Uuu beybi, mavi erkeklere bayılırım!

Uuu beybi, mavi erkeklere bayılırım!

Waldo’nun siyasi görüşü zamanla Jamie’den farklılaşırken, karakterin kontrolü bir süre sonra kaybolmaya başlıyor ve işin daha da tuhafı halkın Waldo’ya olan ilgisi gittikçe artıyor.

Sanal karakterler ile toplumun nabzının ne kadar kolay tutulup yön verilebildiği gösterilirken, toplumun ahlaksız ve yalancı kişilere bile çok yüksek tölerası, hatta ilgisi olduğu gerçeğini yüzümüze vuruyor.

Special (2 ve 3. sezon arası Noel bölümü) – White Christmas

İnsanların hayatlarına müdahale edebilecek yaşam koçları olsa, ilk buluşmanızda ya da tanışmaya çalıştığınız karşı cinsle olan münasebetinizde sizi yönlendirse nasıl olur?

Tüm bunların yanına arttırılmış sanal gerçeklik fikirlerini de ekleyin, öyle ki bu sanal gerçeklik içindeki insanlar bir tür simülasyonun içinde olduklarını fark etmiyorlar. Suçlarını itiraf etmeyen suçluları bu tür bir simülasyon içinde bir süre tutup herşeyi farklı gösterdikten sonra arkadaş gibi görünen bir başkasına itiraf ettirebilirsiniz bile.

Yumurta şeklinde tuzluk mu o?

Yumurta şeklinde tuzluk mu o?

White Christmas’taki tek teknoloji bu da değil. İnsanların birbirlerini günlük hayatta engelleme şansları da var. Eğer değer verdiğiniz sevgiliniz sizi engellediğinde, kendisini gördüğünüz zaman flu bir şekil olarak fark eder ve sesini anlaşılmaz bir uğultu olarak duyarsanız nasıl hissedersiniz? Öyle ki ona ait fotoğraflar ve video kayıtlar bile bu işlemden etkilenecek olsa hayatınız nasıl olur?

White Christmas’ın ismi sizi yanıltmasın, oldukça rahatsız edici bir bölüm ve birden çok katmana sahip. Serinin kalanından hiç bir şekilde geride olmadığı gibi serinin 45 dakika civarı süren bölümlerinden yarım saat daha uzun olması da bir diğer güzelliği.

Black Mirror, çizdiği karanlık gelecek portrelerinin doyuruculuğunun yanı sıra her bölümdeki oyuncuların performansları ile de göz dolduruyor. Yakın dönemin çoğu önemli dizi ve filmine imza atmış pek çok ismi bulacağınız seride, görsel efektler de tam olması gerektiği gibi yapılmış.

İstisnasız her bölümün sonu sürpriz içeren seride, her hikaye oldukça iyi kurgulanmış bir gelişime sahip. Hiç bir bölümde tempo düşmüyor, en ağır tempolu diyebileceğimiz Be Right Back’in bile kurgusu her geçen dakika ilerliyor ve asla yerinde saymıyor.#

Black Mirror 2010’ların en istisna bilim kurgularından biri olarak karşımıza çıkarken 3. sezon Netflix imzası ile 21 Ekim’de yayınlanacak. İlk iki sezon üçer bölüm olmasına rağmen yeni çıkacak sezon tam altı bölüm içerecek. Herhangi bir bölümden gönül rahatlığı ile başlayabileceğiniz serinin üçüncü sezon fragmanını da paylaşmadan geçemedik. Herkese iyi seyirler.

Yorumlar