Batılı adalet sistemini temsil eden o kadın heykelini bilirsiniz. Bir elinde terazi, diğer elindeyse kılıç taşır ve gözleri bağlıdır. Zira adalet, bireyler hakkını ararken görünüş ve sosyal statülerini önemsemeden onları dinlemekle başlar.

Kör Avukat

Dünden bugüne, çizgi roman tarihi boyunca pek çok farklı temada süper kahraman yaratılmıştır. Kimisi Yunan mitolojisindeki tanrıları, kimisi mensub olduğu ülkenin milliyetçi duygularını, kimisiyse uçan memeli ya da omurgasız kafadan bacaklı hayvanları sembolize eder. Ancak Matt Murdock (nam-ı diğer Daredevil) kadar sembolize ettiği kavramı iyi sırtlanmış karakter çok enderdir. Şüphesiz bunun en önemli sebebi; karakterin yaratım sürecinde üstünde çok kafa yorulmuş olmasıdır. Spider-Man gibi, okuyucuların kendini daha kolay özdeşleştirebileceği, hükümet desteği, tanrısal güçler ya da banka hesabında bir kaç milyar dolar olmayan bir karakter yaratmak için aylarca uğraşan Stan Lee ve merhum Bill Everett, 1964 yılında Marvel Comics etiketiyle Daredevil’i yayınlamıştı.

“Kör avukat” fikrinin, sembolizm açısından çizgi roman tarihinde hatırı sayılır bir yeri olduğu ortada. Bunun yanında karakterin aynı zamanda adalet sistemine olan inancına rağmen bir kanunsuz (vigilante) olması ve tıkandığını düşündüğü noktalarda kanunları eline aldığında yaşadığı ikilem, Daredevil’i diğer süper kahramanlardan ayıran en önemli özellik olsa gerek. Bu noktada bir de 80’li yıllarda derginin yazarlığını devralan Frank Miller’ın bir analizini paylaşmak isterim: Daredevil, akla gelen ilk özelliği bir “olumsuzluk” olan yegane süper karhamandır. Superman uçar, Batman dedektiftir, Spider-Man ağ örer vb. Ancak Daredevil kördür! Sırf bu bile, karakterin diğerlerinden nasıl ayrıldığını gözler önüne sermektedir.

Bu yazıda uzun uzadıya karakterin orijininden bahsetmeyeceğim. Çünkü bir kaç gün önce kaleme aldığım Süper Kahraman Dosyaları: Daredevil adlı yazımda Matt Murdock’la alakalı önemli sayılabilecek hemen hemen her şeyden uzun uzadıya bahsettim. İsteyenler şu linkten okuyabilir:

Konumuza dönecek olursak; bu yazıda özet ya da spoiler geçerek keyfinizi kaçırmadan diziyi tanıtmaya çalışacağım:

Yıkımın Etkileri Devam Ediyor

Dizinin senaryosu Marvel Sinematik Evreni’ne dahil edilmiş. Avengers filminde izlediğimiz, New York’ta yaşanan uzaylı istilası ve akabinde patlak veren büyük savaşın artçı şokları halen devam etmekte. Şöyle ki; savaşta şehrin neredeyse yarısı yıkıldığı için yeniden inşa süreci başlamış. Bunu fırsat bilen inşaat sektörüne hakim olan karanlık güçler de, Union Allied adı altında birleşerek rant arayışına girişmiş.

Yıkımdan en çok etkilenen bölgelerden biri de, dizimizin baş karakterleri Matt Murdock (Charlie Cox), Foggy Nelson (Elden Henson) ve Karen Page (Deborah Ann Woll)‘in de yaşadığı Hell’s Kitchen. Matt ve Foggy, avukatlık stajlarını yeni bitirmiş ve ortak olarak büro açmaya karar vermiş, üniversite döneminden beri arkadaş olan iki kafadar. Karen Page ise ortakların ilk davalarındaki müvekkilleri. Daha sonra ekibe büronun sekreteri olarak katılıyor.

Karen, Matt ve Foggy müvekkillerini dinlerken

Dizinin bu sezonunda; Union Allied perdesi ardında şehir üstünde hakimiyet kurmaya çalışan, Wilson Fisk ve yandaşlarına karşı Matt, Foggy ve Karen’ın verdiği mücadele konu ediliyor. Union Allied, yıkım sonrası oluşan boşluktan rant elde etmek için insanları evlerinden etmeye çalışan, bir yandan da şehir içinde insan ticaretinden tutun da, uyuşturucu trafiğine kadar her türlü pisliği kontrol eden, son derece tehlikeli bir organizasyon. Polis, medya ve politika üçgenindeki kilit insanları da satın alarak şehirde kanunları canı istediği gibi çiğneyebilecek konuma gelen örgütün faaliyetleri, tahmin edebileceğiniz gibi medyaya yansımadığı için halkın olup bitenden pek haberi yok (Tanıdık geldi mi?).