Efsane Oyuncak Serilerinin Hikayeleri – The Toys That Made Us
s02e01 – Star Trek
Star Wars, piyasayı alt üst ettikten, sonra bilimkurgu ve fantastiğin önemi ortaya çıkmış oldu. Doğal olarak, serinin en büyük rakibi Star Trek’in oyuncaklarının da ön plana çıkması kaçınılmaz oluyordu.
Fakat önce dizinin git-geller yaşaması, sonrasında bir türlü doğru hedeflemenin tutturulamaması oyuncak serisinin işini zorlaştıracaktı.
Tam serinin hayranları otururken ilk film çıkar ancak şirket, filmin oyuncaklarını üretmiştir ancak film çok ağırdır ve aksiyondan yoksundur. Böylece oyuncaklar elde kalır. İkinci film için şirket yeterli yatırım yapmaz ancak bu kez film hit olur, oyuncaklar yok satar. Çocuklar için oyuncak üretirler ancak artık Trekkie’ler büyümüştür ve oyuncak yerine collectible (koleksiyon ürünü) aramaktadırlar.
Bu tür hedefleme ve piyasa araştırma hataları yüzünden Star Trek daima çok iyi satacak (özellikle Enterprise oyuncakları) fakat rakibin asla yakalayamayacaktır.
s02e02 – Transformers
Şahsi oyuncak favorim olmasına rağmen, 80’lerin sonu ve 90’ların başında ülkemizde kısıtlı sayıda olan Transformers oyuncakları çok pahalıydı. Sakızdan çıkan plastik Transformers’ların sayısını unutmama rağmen asla orijinal bir oyuncağım olmadı. Şu yetişkin günlerimde bir kaç tane almayı planlamıyor değilim hani!
Harika bir oyuncak fikri olan Transformers’ların aslında Japon kökenli olduğu gerçeği bu bölümde yüzümüze çarpıyor. Hatta bizzat aynısını üreten (araba/robot) Japon firmaları varken, Hasbro markayı almış, yetenekli çizgi romancıların eline bırakmış oradan da çizgi film, film derken yürüyüp gitmiştir.
Megatron oyuncağının hava alanı güvenliklerinde yaşattığı sorunlar (gerçek tabancaya benzemesi), Soundwave’in gerçekten ses kayıt cihazına dönüşen walkman benzeri robot olması, Optimus Prime’ı seslendiren efsane Peter Cullen’ın seslendirme hikayesi ve örnek aldığı karakter gibi pek çok ilgi çekici detayı bu bölümde bulacak ve keyifle izleyeceksiniz.
s02e03 – Lego
Muhtemelen tarihin en yaratıcı ve orijinal oyuncağı olan Lego’nun kökeni küçük bir Danimarka kasabasına, çocuklar için oyuncak da yapan bir marangoza uzanıyor. Zaman içinde jenerik oyuncaklar üretme fikrinden ilerleyerek lego tuğlası yapılmış, sonradan bunlara renk verilmiştir. Ancak renk konusundaki “yeşil üretmiyoruz çünkü çocukların yeşili görüp tank yapmasını istemiyoruz” gibi naif fikirlerini çok beğendiğimi de eklemem gerekir.
Dönemler için tüm şirketler gibi git-geller yaşanmış, yönetim değişiklikleri olmuştur. Fakat robotik projeler, Bionicle gibi hikayesi olan fikirler vs derken Lego daima pozisyonunu korumuştur.
Günümüzde pek çok saygın eğitim kurumunun, her yaş için desteklediği Lego, yakın dönem bilgisayar oyunları ve süper eğlenceli filmleri ile de bize varlığını hatırlatmaya devam ediyor.
s02e04 – Hello Kitty
Kawaii sözcüğünü duydunuz mu? İçinizde ağır kotaku ruhu varsa biliyor olabilirsiniz ancak ben bu bölümde duydum. Adı “çoook şirin” gibi bir anlam taşıyan, Japon kültüründe ciddi yer taşıyan şirinliğin genel ismiymiş.
Hello Kitty’de pek çok kawaii tipleme üreten Sanrio firmasının karakterlerinden birisidir. Eğlenceli hediyelikler üreten Sanrio’nun, ABD pazarına açılma hevesi başlarda pek çok aksilik ile karşılaşsa da Hello Kitty’nin Dünya Çapında bir marka olduğu, Sanrio’nun Dünya’nın sekizinci en büyük lisans veren şirketi olduğu gerçeğini (Hello Kitty sayesinde) bilmekte fayda var.
Temelde Hello Kitty bir oyuncak olmasa da aynı konseptte değerlendirilmesi makul görünüyor. Tabi tüm serilerde olduğu gibi pek çok tartışmanın odağında olması da dikkate değer. Nasıl Barbie’lerin cinsel obje konusu varsa, Kitty’nin en çok tartışılan konusunun ağzının olup olmadığını görünce insan istemeden de olsa gülümsüyor. Büyük markaların kaderi herhalde bu olsa gerek, herkesin gereğinden fazla sahiplenip, olmayan anlamlar ithaf etmesi! Kitty’de bunlardan fazlası ile nasibini alıyor.
Sonuç
The Toys That Made Us’ı bir kaç şekilde değerlendireceğim:
- Birincisi, en başta da söylediğim üzere çok eğlenceli bir seri ve sunumu oldukça keyifli. İzleyiciyi hiç sıkmayıp, her bölümde anlatacağı hikayeyi oldukça dinamik bir şekilde anlatıyor.
- İkincisi, gerçekten sevdiğimiz konuları işliyor. En azından Kahramangiller okuyan kişilere mutlaka hitap edecektir.
- Üçüncüsü, her konunun arka planında herhangi bir alıcının (izleyici, okuyucu, müşteri vs) göremeyeceği ne kadar ayrıntı olduğunu bize tekrar hatırlatıyor.
- Dördüncü ve son olarak da şirket yönetim, ar-ge, pazarlama ve rekabet gibi sektörel konuları, tüm bunların içine çok başarılı bir şekilde entegre edebiliyor.
Bu şekilde bakıldığı zaman The Toys That Made Us, son yılların en “geek” belgesellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Herkese şiddetle tavsiye edilir!