Frequency: 20 Yıl Öncesinden Gelen Ses
Popüler bir kültür haline gelen sinemaya aktarılan filmlerin artık son zamanlarda dizi olarak tekrar uyarlanıp önümüze konması moda haline geldi. Her ne kadar bu akım yeni fikirler üretmeyi köreltip basite kaçsa da, içlerinde oldukça başarılı olan yapımlarda yok değil. Bu fikre lafım yok; Çoğu zaman genişletilmiş evren ya da filmin türüne göre senaryoda bir iki ufak oynama bizi tekrar izlemeye çekiyor. Hatta bazı filmlerin keşke güzel bir dizi uyarlaması olsak da izlesek dediğinizi duyar gibiyim. İşte Frequency dizisi de bunlardan sadece biri.
Frequency Filminden Biraz Bahsedersek
Frequency filmi 2000 yapımı bir bilimkurgu, dram, suç ve gizem türlerini içerisinde barındıran bir film diyebiliriz. Kısaca konusu: Zor bulunur bir doğa olayı sonucunda, New York’ta sıradan bir itfaiyeci bir frekans yakalar. Bu frekans sayesinde içinde bulundukları tarihin tam otuz yıl sonrasında yaşayan oğluyla iletişim kurabilmektedir. Oğlu babasını uyaracaktır. Bu uyarı, babasının bir yangın kazasında öleceği yönündedir. Bu uyarıyı dikkate alan baba, bu sayede hayatta kalmayı başarır. Ancan kaderi değiştirmek, hayatın yepyeni sürprizleriyle yüzleşmelerine yol açacaktır.
Film 2000 yılında vizyona girdiğini düşünürsek, kuzey ışıkları, geçmişi değiştirme, paralel evren temasıyla birlikte işlediği konu tam bir bilimkurgu klasiğiydi. Aynı zamanda baba-oğul arasındaki sevgi, bağlılık, fedakarlık,cesaret ilişkisi bakımından seyirciye verdiği duygu benden tam not almıştı. Dennis Quaid ve Jim Cavizel oyunculuğu geçer bizlerden notu almıştı. Aralarındaki beysbol konuşmaları en çok aklımda kalan ve hoşuma giden sahnelerdi. Filmi izlemeyen varsa öneririm gerçekten güzel bir filmdi.
Diziye Gelecek Olursak
Jeremy Carver (Supernatural, Being Human) tarafından yaratılmış olan dizi The CW ekranlarında yayınlanmaya başladı. Yönetmen koltuğunda ise Brad Anderson (Fringe, The Machinist) oturuyor. Dizinin baş rollerinde Peyton List ve Riley Simith var. Biraz dizinin konusundan bahsedersek;
Dedektif Raimy Sullivan doğada kendi kendine yakalanması çok zor olan bir olaya şahit olarak geçmişten gelen bir frekansı yakalamayı başarır. 1996 yılında kaybettiği babasıyla bir telsiz aracılığıyla konuşarak geçmişle bağlantı kurmayı mümkün kılan Raimy, aynı zamanda bir faili meçhul davayı aydınlatmak için son derece titiz bir çalışmaya başlayan dedektif geçmişte yaptığı her değişimi kelebek etkisi gibi geleceğe etkiler sağlarken görmektedir. Şimdi işler çok daha karışıktır.
Dizide; Raimy Sullivan (Peyton List) çocukluk dönemi son derece zorluklar geçen ve küçük yaşta polis olan babası Frank Sullivan’ı (Riley Simith) kaybetmiş bir karakterdir. Raimy büyüdüğünde tıp ki babası gibi bir detektif olarak karşımıza çıkar. Annesiyle birlikte yaşayan Raimy içindeki baba özlemini dindirmiş ve erkek arkadaşıyla evliliğe giden bir ilişki aşamasındadır. Babası polisliği kötü kullanmış ve sonuçlarını canıyla ödemiş bir polis olarak anıldığında babasına son derece öfkelidir.
Raimy mutfakta tek başına oturduğu bir gün evin garajından bir ışık görür ve oraya doğru gider. Açıkçası filme göre bu sahne çok yavan kalmış diyebilirim. Çünkü filmde harika kuzey ışıkları manzarası bize ayrı bir görsel şölen sunuyordu. Dizide aynı olmamasından kaçınılması için midir bilinmez bana çok sade geldi, bir şimşek çakması sanki telsizi aktifleştirdi gibi gösterildi. Raimy telzin başına geldiğinde diğer tarafta gelen bir erkek sesi duyar ve konuşmaya başlarlar. Bu amatör telsiz tesizatı Raimy ve babasının küçükken eğlenmek için kullandığı bir araçtı. Aralarında tıp ki filme benzerlikler görülen bir beyzbol muhabbeti başlar ve aslında aynı tarihten olmadıkları, karşıdaki sesin 20 yıl öncesinden bahsettiğini görürüz. Sohbet biraz daha ilerlemeye başlayınca aslında Raimy’nin konuştuğu ses 1996 yılından yani tam 20 yıl öncesinden gelen ölmüş babasının sesidir.
Aralarında tıp ki filme benzer konuşmalar geçer, her ikisi de başta baba-kız olduklarını kabullenmekte zorlanır. Ama konuma detayları ve özelikle Raimy’nin henüz çocukken babasının onun için doğum günlerinde bir konserve kutusuna benzer kutuya hediyeyi koyması ve arka bahçeye gömmesi olayın kritik noktasıdır. Çünkü bunu ikisinden başka kimse bilmez. gerçi kim böyle saçma fikirle kızının doğum gününü kutlar o da ayrı bir soru tabi. “Eve gelemiyorsun gizli görevdesin onu anladık da hiç mi başka yol bulamadın be abi” diyesim gedi ya neyse. Filmde yanlışlıkla sigarının yaktığı telsiz aslında aynı yerde ama farklı zamanda olduğunu göstermişti bize, dizide ise Frank Sullivan telsize amerikan bayrağı çiziyor ve aynı yerde amam farklı bir zamanda olduklarını anlıyorlar. Tabi Amerikan bayrağı çizmesi de Amerikan milliyetçiliğini göstermek klasik sembol detaylarından alt bilinci oluşturmak sanki yeterince oluşturulmadı.