Game of Thrones – Anlatılmak İstenen Ne?

Samwell

Samwell Tarly’nin oldukça sempatik olduğu konusunda çoğumuz hem fikir olabilir. Ancak hikayenin geçtiği yer ve zamanda, Sam şişko, Sam soylu, Sam kültürlü, Sam nazik, Sam akıllı, Sam dürüst, Sam sadık.

Duvardaki Korucuların yanında, fiziksel konular oldukça ön planda. Şişman Sam pek çok konuda Jon Snow’dan bile fazla ayrımcılığa maruz kalıyor. Şakalar, aşağılamalar bitmiyor. Jon olmasa hayatta kalması bile mümkün görünmüyor.

Bunun üzerine bir de Gilly ile olan yakın ilişkisi ve bebekle kızın sorumluluğunu üzerine alması eklenince Sam de oldukça çeken karakterlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Pembe yanaklarından sen suçlusun!

Pembe yanaklarından sen suçlusun!

Ayrıca…

Kendi bölümlerine sahip olmasalar da seride çok yer tutan karakterler var.

Bunların başında Hound (Tazı) geliyor. Abisi Mountain gerçek bir psikopat, küçükken Hound’un kafasını ateşe yapıştırmış ve yüzüne kalıcı hasar vermiş. Tüm diyara verdiği hasarlar zaten meydanda. Hound hem abisinden, hem soyluların büyük kısmından, hem de çoğu insandan nefret ediyor. Israrla şövalyelik istememesinin nedeninin, erdemlere sahip olması gereken şövalyelerin yediği naneleri görmüş olması! Sansa ve Arya ile birlikte olduğu sahnelerde, Hound’un karakterine biraz temas edebiliyorsunuz. Soyadından dolayı (Clagene) abisi gibi psikopat olduğu var sayılmış, sadık olduğu için Tazı (sıklıkla köpek) olarak çağırılmış, muhtemelen küçükken hayran olduğu lordlarına ve şövalyelerin gerçek yüzünü gördüğü için, içine kapanmış bir karakter. Yüzündeki yara da son noktayı koyuyor.

Bir diğer önemli karakter Örümcek yani Hadım Varys! Sarayın casusbaşı olarak hizmet veren Varys, temelde hadım olduğu için ön yargıya uğruyor. Yıllar boyunca sokaklarda hayatta kalabilmek için geliştirdiği bağlantılar ve casus örgütü, pislik adam imajını kuvvetlendiriyor. Böylece ayrımcılık derinleşiyor. Tyrion gibi akıllı bir adam bile Varys’e karşı ciddi bir ön yargıya sahip olduğunu belli ediyor.

Seni pezevenklerin elinden.... Eah yeter lan!

Seni pezevenklerin elinden…. Eah yeter lan!

En azından Varys kadar önemli olan Serçeparmak da, çok önemsiz bir evden geldiği için (hatta özünde çiftlik bile sayılabilir) hayatının aşkı ile evlenememiş, yükselmek için her şeyi yapmak zorunda kalmış. Hayatının her günü ayrıca bir mücadele ve yükselme çabası olarak geçirmiş bir karakter.

Başta çok kızılan ancak sonradan acınan Theon Greyjoy (Reek/Leş) ise apayrı bir hikaye. Her ne kadar Starklar kendine iyi davranmış olsa da, çocukluğu ve gençliğinin savaş esiri olarak geçtiği gerçeğini değiştirmiyor. Kendi memleketine döndüğünde yumuşadığı ve yabancılaştığı yönünde ayrımcılığa uğruyor, Ramsay Bolton tarafından iradesi kırılıp işkenceye maruz kaldığında olanlar ise malum. Kardeşi Asha’da kadın olduğu için herkes gibi nasibini alıyor.

Özetle…

Buz ve Ateşin şarkısı serisi, tüm anlatı karakterlerinin ayrımcılığa uğrayan, ön yargılarla boğuşan tipler olması nedeniyle ayrı bir ilgiyi hak ediyor. İnternette aşırı duyar kasan gavur illerinde, fazla cinsiyet ayrımcı olduğu yönünde eleştiriler var ki; anlamak elde değil. Seri, net bir şekilde orta çağ ile benzerlik kuran bir fantezi eser. Kadınların fahişelik yapmasının normal olduğu, yönetimde söz sahibi olmadığı, mal gibi alınıp satıldığı, savaşmasının garip karşılandığı Dünya’dan bir farkı yok.

Bu şekilde bakarsanız, Dünya cinsiyet ayrımcı bir yer. Gerçek zaman ve olaylardan esinlenmiş bir kurguyu bu şekilde eleştirmek oldukça anlamsız olduğu gibi kadına karşı olan ayrımcılıktan etkilenen başrol karakterlerinin yaşadıkları ise kitabın cinsiyet ayrımcılığı yapmayıp, tam tersine bu durumu eleştirdiği bile söylenebilir.

Uzaktan gelip geçenler harici, hayatına temas ettiği kimsenin mükemmel olmadığı gerçeği, kitabın en can alıcı noktası. İnce işlenmiş detaylar ile birleştirince, gerçekçiliği inanılmaz arttıran seride budur diyebileceğiniz hiç kimse yok.

Stark ailesi emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!

Stark ailesi emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!

Ned Stark soylu, onurlu, kültürlü, adam gibi adam. Ancak saf! Bu yüzden ölüyor. Robert Baratheon’dan Cersei kısmında bahsettik. Stannis pek çok meziyete sahip ancak sevimsiz, o da pek çok ön yargı ile boğuşuyor, tahtta kendisinden daha az hak sahibi olan kardeşi bile daha çok destekleniyor.

Khaleesi’nin yancılarından ve gizlice aşık olan Sör Jorah Mormont, köle işine karıştığı için ünvanı elinden alınıp kovulan bir adam. Kendine karşı başlarda casusluk yaptığı için Daenerys tarafından tekrar kovuluyor. Daenerys’in diğer yancılarının tamamı zaten eski köleler, Sör Barristan Selmy ise onurlu ve doğru düzgün bir adam, buna rağmen Joffrey gibi bir zibidi tarafından onursuzca kovulmuş durumda ve gidecek yeri yok.

Seri, başrol karakterlerinin uğradığı ayrımcılığa odaklanırken, diğer karakterlerin de göründüğü gibi olmadığı, herkesin bir hayatı ve kendi zorlukları olduğu gerçeğini okuyucunun yüzüne çarpıyor. Hiç kimsenin hayatının dışarıdan bakıldığında daha güzel ya da kolay olmadığını, tekrar ve tekrar hatırlatılıyor.

Diziyi izler ya da kitabı okurken, hiçbir karakterin yerinde olmak istendiğini sanmıyorum. Tüm karakterler ile empati yapılabiliyor ancak çizgi orada çekiliyor. Hiç kimsenin yerine geçmek istemediği kahramanların hikayelerini anlatan bir destan! İşte tüm farklılık da tam olarak burada ortaya çıkıyor.

Herkese iyi okumalar/seyirler dilerim.

Yorumlar