Jessica Jones – Bir İstismar Alegorisi

İstismar Derken?

İşte tam bu noktada, dizinin Earth-616’dan ayrılan en önemli özelliklerinden birinden, yani Jessica’nın Kilgrave’in gözündeki değerinden bahsetmek istiyorum: Çizgi roman serilerinde Kilgrave, Jessica’yı egosunu tatmin etmek için kullanmış, hatta elini sürmeye bile tenezzül etmemişti. Fakat durum dizide Jessica’ya karşı hastalıklı bir takıntıyla değiştirilmiş. Bu da dizinin bana göre aslında vermek istediği mesajın altını çizen bir diğer unsur: Kilgrave eski eşini/sevgilisini istismar eden, ama kendi çarpık hayat görüşünde hala sevmeye devam eden bir psikopat, Jessica ise yaşadığı kötü ilişkinin yaralarını sarmaya çalışarak hayata devam etmeye çalışan mağdur kadın.

"Ne? MESENE'den sildin mi beni?"

“Ne? MESENE’den sildin mi beni?”

Başlıkta da belirttiğim gibi: Hikaye bence bir istismar alegorisi. Hatta istismar Jessica tarafında da bitmiyor! Trish Walker’ın da Will Simpson’la yaşadığı ilişki, aslında sürekli etrafımızdan duyduğumuz ya da kadınsanız belki bizzat başınıza gelmiş olabilecek “iyi başlayıp sonradan hastalıklı karakteri ortaya çıkan erkek arkadaş” hikayesinden başka bir şey değil!

#LoveWins

Malumunuz, A.B.D. başkanı Barack Obama’nın #LoveWins hashtag’iyle müjdelediği ülke çapındaki eşcinsel evliliğe izin veren yasanın etkilerini dizide görüyoruz. Şöyle ki; Matrix’teki unutulmaz Trinity rolünden hatırladığımız Carrie-Ann Moss’un canlandırdığı Earth-616’da erkek bir avukat ve şirket yöneticisi olan Jeri Hogarth karakteri, seriye bir kadın karakter olarak yansımış. Aynı zamanda hemcinsi Wendy Ross-Hogarth’la evli, ancak bir yandan sekreteri Pam’le kırıştırdığı ortaya çıktığı için boşanmaya çalışıyor.

Jeri Hoghart, metresi Pam ve boşanmaya çalıştığı karısı Wendy

Jeri Hoghart, metresi Pam ve boşanmaya çalıştığı karısı Wendy

Sezon boyunca dizinin ana konusuyla minicik bir sahne harici hiç kesişmediği halde Jeri ve Wendy’nin sancılı ve resmen saygısızlığın adını yeniden koyan boşanma sürecini izliyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, dizilerin tek konu üstünden yürümemesi ve yan karakterlerin gelişimi açısından bunlar güzel hareketler. Fakat bana soracak olursanız serinin yazarı Melissa Rosenberg’in vermeye çalıştığı karamsar mesaj çok açık: Evet, eşcinsel evliliğin önündeki yasal engel kalktı, ama çiftlerin birbirine pislik gibi davranmamasını garantileyen hiçbir şey yok!

Marvel Sinematik Evreni Genişliyor

Sezon boyunca dizinin MCU’ya dahil olduğunu belirtmek için sürekli kelime oyunları yapıldı. Ancak bu durum bana göre hayret verici bir saçmalığa da kapı açmış oldu. Düşünün; New York’un ortasında uzaylı istilası bastırılmış ve evrende yalnız olmadığımız ortaya çıkmış, insanların fırtına tanrısı diye bir kaç yüzyıl önce tapındığı adam bizzat savaşmaya gelmiş, ama Jessica Jones’ta zihin kontrol eden bir kötü adamın varlığına inanmakta zorlanan insanlar var!

Bir de süper gücü olan insanlara ne deneceği konusunda dizinin yazar kadrosunun biraz zorlandığını düşünüyorum. Dizide halkın süper gücü olan insanlara temkinli yaklaştıklarını görebiliyoruz. Earth-616 olsa “MUTANT!” diye yaftalayıp karakterlerin hayatını zorlaştıracak tipler çıkabilecekken burada haklarını Fox’a kaptırdıkları X-Men yüzünden “mutant” terimini kullanmak istememişler. Dolayısıyla “Sen de onlardansın!” gibi sığ bir tanımlama ortaya çıkmış.

...ve Night Nurse yine bizlerle!

…ve Night Nurse yine bizlerle!

Gelelim dövüş sahnelerine. Bunun Marvel etiketli bir süper kahraman dizisi olduğundan yola çıkarak koreografisi titizlikle yapılmış harika dövüş sahneleri olacağını bekliyor olabilirsiniz, ama çok beklemeyin. Zira filmde birkaç itiş kakış sahnesi dışında dövüş sahnesi yok. Jessica da, Luke da teknik dövüşmekten ziyade süper güçlerine güvenmeyi tercih eden hantal ve kaba tiplemeler. Hatta bu hantallığı yansıtmak için bu sahnelerde kasıtlı kötü kamera açıları kullanıldığını düşünmeden edemedim.

Dizide Daredevil’da tanıştığımız Claire Temple (Night Nurse) karakterini tekrar görmek çok güzel oldu. Bunun yanında gelecek sezonlarda bir süper kahraman olarak Trish Walker’ı yani nam-ı diğer Hellcat’i ve Daredevil’in azılı rakiplerinden Will Simpson’ı, nam-ı diğer Nuke’ü görebileceğimizi umuyorum. Hatta Nuke, Daredevil’ın ikinci sezonunda boy gösterebilir bile. Punisher’ın yer alacağını bildiğimiz sezonda Frank Castle’la bir bağı olabileceğini düşünüyorum.

Son olarak şunu da ekleyeyim: Dizi bir süper kahraman dizisi, ancak içinde süper güçlerin hikaye akışına neredeyse hiç etklisi yok. Tüm süper güçler çıksa bile asgari değişiklikle hikaye kurtarılabilir. Bu da senaryonun ne kadar güçlü olduğunun bir kanıtı.

Yorumlar