La Casa de Papel: Kusursuz Bir Soygun Dizisi
La casa de papel; Profesör lakaplı biri İspanya Kraliyet Darphanesini soymak için sekiz kişilik bir ekip kurar ve bir yandan da planını gerçekleştirmek üzere polisi ustalıkla yönlendirmeye çalışır.
Dizimize Yakından Bakalım
La casa de papel aslında Álex Pina tarafından İspanya’daki Antena 3 kanalı için yaratılan bir İspanyol soygun dizisi. Toplam 15 bölümden oluşan ve iki parçaya bölünmüş tek sezonluk bir dizi. Dizinin dünya genelinde bu kadar popüler olması tabi ki Netflix’in dizinin ilk sezonunu satın alıp yayınlamasıyla oldu. Amerika süresine bölerek ilk sezonu 13 bölüm halinde izleyiciye sundu. La casa de papel kelime anlamı olarak “darphane evi” diyebiliriz. Zaten bazı sitelerde de “Darphane Soygunu” diye geçmektedir.
Yazımı sizlere spoiler vermeden sadece tanıtım amaçlı yazmak istiyorum. Bu bilgileri de verdikten sonra dizimize daha yakından bakacak olursak eğer; La casa de papel aslında kusursuz bir şekilde tasarlanmış bir soygun dizisi. Tabi ki basit bir soygun planı olan bir dizi değil. Profesör lakaplı gizemli ve çok zeki bir adamın hayatı boyunca hazırlayıp tasarladığı bu soygun işi en ince ayrıntılara kadar dizide çok iyi bir şekilde yansıtılıyor. İspanya Kraliyet Darphanesini soymak için hazırlanan tarihin en büyük soygun bu planında Profesör’ün başarılı olması için 8 kişilik bir ekip oluşturmasını izliyoruz. Soygunda her birinin farklı görevleri olan birbirinden tamamen farklı karakterlerde ve de birbirlerini daha önce hiç tanımayan bu ekip bir araya gelir. 5 aylık bir süre boyunca kapandıkları evde Profesörün planlarını dinleyen bu ekibin hikaye ilerledikçe nasıl yollar izleyeceklerini yavaş yavaş öğrenmiş oluruz. Profesör soygunu dışarıdan yöneten ve polisleri oyalayan önemli bir role sahiptir.
Ekibimizi Şöyle Bir Tanıyalım
Profesörün kesinlikle bazı katı kuralları var. Bunlardan en önemlileri; ekip içinde kesinlikle cinsel ve duygusal ilişki yasak oluşu. Diğer önemli kural ise ekipte hiç kimse gerçek adını söylememek zorunda oluşudur. Böyle olunca da kimse birbirini tanımadığı için gerçek isim yerine herkese bir şehir ismi takılıp öyle hitap ediliyor.
Profesör
Adında anlaşılcağa üzere dizimizin en zeki ve en gizemli karakteridir. Hayatını bu tarihin en büyük soygun planını hazırlamakla geçirmiş, en ince ayrıntısına kusursuz bir şekilde kadar kurgulamıştır. Planını hayata dökmesi için bir ekibe ihtiyaç duyar ve sekiz kişilik bir ekip kurar. Bu ekibe beş ay boyunca kusursuz planını anlatır. Ekibini dışarıdan yönetir. Şunu söylemeden geçmeyeyim ki; bu soyguna daha küçük bir çocukken bile düşündüğü ve bu denli taktığının altında dramatik bir son yatmaktadır. İzleyecek olanlar için bunu aktarmamak şuan için doğru olur. İzlerken gerçekten hayran bırakılacak bir zeka ve performansa imza atan karakterimiz dizimizin kilit kişisi diyebiliriz.
Berlin
Benim şahsen La casa de papel dizisindeki favori karakterimdir. Darphane soygununda ekibin içerideki lideridir. Belli olmayan ve sürekli değişen ruh hali ile pisikopatlığıyla en dikkat çeken karakterlerin başında gelir. Herhalde diziyi izleyip de sempati duymayan çok az kişi vardır. Özellikle dizinin final sahnesindeki performansı unutulmazlar arasına girmiştir. “Berlin’in askerleriyiz”.
Tokyo
Saç kesimiyle tam animelerden fırlamış gibi duran ablamız ekibin en sağlam ve korkusuz üyelerindendir. Diğer üyelerden farkı diziyi onun anlatımıyla dinliyor olmamız. Bazı zamanlar harbi kızmış desek de çoğu zaman çok sinir bozucu olabiliyor. Gerçekten bir insana asilik ancak bu kadar güzel yakışır.
Nairobi
Ekibimizin Tokyo’dan sonraki ikinci kadın elemanı. Sahtecilik ve kalite kontrol ondan sorulur. Çocukluk döneminin zor geçmesinden dolayı travmatik tarafları yer yer ortaya çıkıyor. Ruh hali her ne kadar dengesiz olsa da en eğlenceli tiplerden biri.
Moskova
Dizinin en babacan karakteri. Zaten bir başka ekip üyesi olan Denver’ın babası. Elinden her iş gelen tam bir isviçre çakısı. Oğlu için her şeyi yapabilecek olan ekip tarafından saygı duyulan bir isim. Seni unutursak kalbimiz kurusun.
Denver
Moskova’nın oğlu, tam bir serseri karakter. Her an kavga çıkartabilecek, çok zeki olmayan arıza tiplerden biri. Ekibin belkide içi dışı bir en samimi üyesi. At ağızlı gülmesiyle sempati üstüne sempati toplayan biçkin delikanlı senide unutmayacağız.
Rio
Dizimizin bebek yüzlü, ergen tavırlı tipi. Tam bir teknoloji manyağı olup bilgisayar ve elektronik şeylerle yapamayacağı hiçbir şey yok. En büyük zaafı çok fazla duygusal kararlar alması ve Tokyo’ya aşık oluşu. Ah be çocuk ekbin en zayıf halkası sensin, maalesef bizimle değilsin.
Helsinki ve Oslo
Takımın kaba kuvvet ve kas gücünü temsil ediyorlar. Kafaları pek çalışmayan bu Sırp kuzenler tam görev adamları desek yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Verdiği Bazı Önemli Mesajlar
Aslında yapımımız kendi içinde felsefi anlamlar taşıyan ve toplumsal düzeni sorgulamamızı sağlayan metaforlar üzerinden mesaj verme gibi bir yönü de var. Bu bir tanıtım yazısı olduğu için spoiler vermeden şöyle küçük bir değinirsek eğer; Dizide sürekli Profesörün kapitalist sisteme bir başkaldırışını görmek mümkün. İncelikle kurduğu planı halkın desteğini alacak şekilde hazırlıyor ve bir nevi Robin Hood yolu izlemeye çalışıyor. Ayrıca yapacağı işi ve planı bir soygun ve hırsızlık görmüyor aksine özellikle Avrupa Merkez Bankasının nakit akışına yaptığı eleştiriyle tezinin temelini atıyor. Bu örnekte diziyi izleyecek olanlar ne demek istediğimi anlayacaktır.
Soyguncuların Salvador Dali maskesi takarak eylemlerini gerçekleştirmesinin bile altında aslında bir mesaj var. Büyük ressam Salvador Dali yaşadığı dönemde tüm tabuları başkaldırmış deli dahi lakaplı aykırı bir adamdır. Dizideki Dali maskesi de düzene başkaldırışı simgeliyordu. Ayrıca soyguncuların kırmızı tulumları ve en sevdiğim Berlin karakterinin konuşmaları komünizmi simgeler nitelikteydi. Benim en başarılı bulduğum göndermede kesinlikle Stockholm Sendromu oldu. Denver ve bir rehine arasında yaşanan durumdan dolayı değinilen bu olay başarılı bir şekilde diziye yedirilmiş. Özellikle Berlin karakterlerinin Narsizm tavırları dikkat çekiciydi.
Değerlendirme
La case de papel dizisi konunun ilerleyişi ve her bir karakterin diziyi taşımasıyla diğer soygun yapımlarından ayırıyor. Daha ilk bölümün sonunda farklı bir yere ve sadece basit bir soygun olmadığını anlıyorsunuz ve bu da kendini güzel izlettiriyor. Dizinin enerjisi ve dinamiği bana biraz efsane yapım Prison Break dizisini anımsattı. Nedeni ise; Profesörün Darphane dışında soygunu yönetirken en ince ayrıntısına kadar yaptığı planlar ve hesaplamalar ayrıca hep polislerin bir adım önde oluşu bana o aynı tadı yakalamamı sağladı. Tabi ki bu benim şasi görüşüm. Dizinin İspanyol dilinde olaması sizi ön yargılı yapmasın çünkü inanın müzikler ve konuşmalar kırk yıllık İspanyolca biliyormuş gibi sizi hemen sarıyor. Her şey orijinal dilinde iyidir kafasında olan bir kişi olarak dizideki dilden ben çok keyif aldım.
Dizi bir süre sonra adete Profesör ve İspanyol polisi arasında kedi fare oyununa dönüyor. Sanki bir satranç izliyormuşcasına iki taraftan yapılan hamleler ve hamlelere verilen cevaplar senaryoda zeka kokan işlerden bir tanesi olarak ön plana çıkıyor. Yer yer mantıksız ya da “o kadar da olmaz” dediğiniz sahnelerde yok değil tabi ki. Oyunculuklar gerçekten üst derecede başarılı. Dizimizin büyük kısmı Darphanede geçmesine rağmen yapılan flashbackler ve profesörün polislere karşı dışarıdaki hamleleri sizi sıkmıyor. Rehineler de göz ardı edilmemiş ve bazı rehineler önemli yan karakterleri oluşturuyor. Bölümler ilerledikçe o kusursuz soygun planı yavaş yavaş birçok etkenin etkisiyle çatırtamalar yaşasa da planda olmayan etkenler artık devreye girerken izleyicide iyice meraklandırılıyor.
Netflix kanalından birinci sezonu izleyip ikinci sezonu beklemenize gerek yok. Çünkü henüz ikinci sezonu satın alınmadı ama internette 6 bölümlük son sezonu izleyebilirsiniz. İzlerken şahsen çok keyif aldığım bir yapım oldu. Hatta bitirince çok büyük boşluğa düştüm diyebilirim. Gerçekten türünü sevenlerin bir çırpıda izleyip bitireceği bir yapım olmuş. Hele ki bir kaç sahnesinde çalan Bella Ciao! arkadaş önceden de severdim ama bazı sahnelerde öyle güzel yerleştirilmiş ki tüyleri diken diken ediyor. Profesör ve Berlin’in birlikte söylediği sahne favorimdir. Bu diziyi izleyin, izlettirin. Berlin reisi, Tokyo’nun asiliğini, Denver’ın gülüşünü ve tabi ki Profesörün zekasını unutursak kalbimiz kurusun.
Not: Dizinin IMDB notu; 8.8