London Spy: Gerçek mi? Cesaret mi?
Mini dizi kotanızı bu hafta London Spy ile doldurmanız gerektiği konusunda bol miktarda gerekçeyle geldim bu kez. London Spy, başrolünde adeta üstünden oyunculuk akan Ben Whishaw’ı ve Jim Broadbent’i barındıran, bolca sanat kokan beş bölümlük bir İngiliz mini dizisi. 2015’in Kasım’ından Aralık ayına kadar BBC’de yayınlanmış ve anladığım kadarıyla çok fazla gündeme gelmemiş bir dizi. Nedeninin homofobik insan grupları olduğunu tahmin edebiliyorum. Ama homofobik arkadaşlarımız, sırf birkaç seks sahnesi sebebiyle London Spy’ı izlemiyorsa hata ediyorlar ve kaçırdıkları çok şey var.
Neredeyse sıradan bir ajanlık konusuyla gelen, ama bu konuyu döndürüp dolaştırıp hiç ummadığınız yerlere götüren London Spy, diğer ajanlık konulu yapımlarda yer alan klişelerden bir tanesini bile içeriğinde barındırmamak gibi bir güzellik yapıyor. “Hocam biz buraya ne ara geldik?” gibi tepkilere de hazırlıklı olun derim. Ayrıca sizi bazen öyle yerlerden vuruyor ki, işte o zaman anlıyorsunuz neden diğer diziler yerine London Spy’ı izleme kararı aldığınızı.
Danny (Ben Whishaw), geçmişi oldukça bunalımlı olan neredeyse sıradan bir Londra sakinidir. Yine bu bunalımlarından birinin ortasındayken, Alex (Edward Holcroft) ile tanışır ve tabii aşık olur. Tam sekiz ayları birlikte geçer ve bu sekiz ayın sonunda Alex bir anda ortadan kaybolur. Danny, Alex’in evine gidip baktığında da korkunç manzarayla karşılaşır. Alex’in cesedi, bir bavulun içinde acınası haldedir. Danny’nin hayatı o andan itibaren hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Alex’in sırlarla dolup taşan yaşamının yanı sıra, sürekli onun sırlarını koruyan ve tüm suçu Danny’nin üzerine atan birileri vardır. İşin içine sır içinde sır barındıran aileler, hiçbir zaman yüzlerini göremediğimiz ama varlıklarının bile Danny’yi ezip geçmelerine yettiği ajanlar, sinir bozucu derecede zeki matematikçiler karışır zamanla. Danny’nin saf mı zeki mi olduğunu çözemediğimiz ama kesinlikle ısrarcı ve oldukça da kırılgan değişik karakter yapısı da heyecanımıza heyecan katıyor dizi boyunca. Alex’i, birlikte oldukları sekiz ay boyunca hiçbir şekilde tanıyamayan Danny, polislerin, gazetecilerin, devlet adamlarının bir anda üzerine çullanmasıyla deliye dönüyor dolayısıyla. Sürekli izlenen Danny’nin hayatının ipleri zamanla başkalarının eline geçiyor. Ama Danny bu ipleri eline yeniden almak konusunda herkese meydan okuyor.
Şimdi biraz da olsun işlenen konunun dışına çıkıp, karakterlere bakmak istiyorum. Çünkü dizinin konusundan daha da ilgi çekici bir şey varsa o da karakter derinlikleri ve çok boyutlulukları. Scottie, Danny’nin arkasını durmadan kollayan kötü gün dostudur. Tamam, ama Scottie yalnızca bu değildir, işlevi dizi boyunca sadece Danny’ye yardım etmek değildir. Diğer karakterler için de hemen hemen aynı şeyler geçerlidir, dünya Danny’nin etrafında dönmez hiç. Sanki ana karakterler Scottie, Alex, Frances’tir de Danny onları arkalarından takip eden ve ıssız bir köşeye çekip sırlarını ortaya dökmeye çalışan kişi gibidir. Duygusal boşluktan ve hayatı boyunca yaşadıklarından dolayı bunalımda olan Scottie, nokta atışı yapan karakterlerden birisidir. Her konuşmasında geçmişinden bir parça daha veren ve bu parçayı yavaşça size işleyen bir karakter. Sırf cinsel seçiminden dolayı yaşadığı sorunların onu bilgeleştirdiği, hayattan uzaklaştırdığı, kimin kıyafetinin kesimine, kimin gerçek “sen”e baktığını bir bakışta anlayabilen birisini izlediğinizin farkında olmanız kaçınılmaz bir durum. Bir süre sonra diyorsunuz ki, “Zaten tüm bunları yaşayabilen bir insanın hala yaşamayı istemesi bir mucize.” Ve ilk başta da dediğim gibi Danny’yi koruyup kollasa da, onun için yaşamaz Scottie, bu durum da karakterin sonunun değişmesine neden olur. Onun durumunu kendisi “Bir alkoliği, alkolle nasıl öldürürsün? Bir uyuşturucu bağımlısını, uyuşturucuyla nasıl öldürürsün? Bunalımdaki birini nasıl öldürürsün?” şeklinde açıklayarak özetliyor aslında. Bir diğer etkileyici sahne de Scottie’nin eski sevgilisini anlattığı sahnedir. Aids hastası olan ve mavi olmayan hiçbir şeyi istemeyen sevgilisinin ölümünü izleyişinden bahsetmesi, gerçekten sizi mahveden bir sahne olacaktır.