Marvel Cinematic Universe: Çizgi Roman Uyarlamalarının Şafağı
Iron Man (2008)
Tarihler 2 Mayıs 2008’i gösterdiğinde stüdyonun ilk yapımı olan Iron Man vizyona giriyor. Yönetmen Jon Favreu’nun çektiği film, hem gişede hem de eleştirel anlamda çok iyi sonuçlar veriyor ve gelecek filmlerin de önünü açıyor. Bu filmin bu kadar başarılı olmasının altında yatan sebepleri sıralayacak olursak; ilk olarak Kevin Feige’in filmin yapım sürecini çok iyi yönetmesi, Jon Favreu gibi yetenekli ama tanınmayan bir yönetmene şans verilmesi, aynı Favreu’nun, “filmi yönetirim ama Tony Stark’ı Robert Downey Jr. oynayacak” şartını sunması ve böylece o dönem kariyeri büyük düşüşte olan, uyuşturucu problemlerini henüz atlatmış, eski bir oyuncu kurusundan bir süper star yaratılması.
Bu açıdan Kevin Feige’e ek olarak Jon Favreu’nun da MCU’nun doğuşunda payı çok yüksek diyebiliriz. RDJ’daki potansiyeli görüp, onu o karanlık kuyudan çıkartması, hem Hollywood, hem de MCU için çok hayırlı oldu. Zaten RDJ kalibresinde bir oyuncunun bugün her Marvel projesine evet demesi de bir nevi vefa borcu.
Incredible Hulk (2008)
Her sene yalnızca bir kahraman filmi diyen Feige’in 2008’de alelacele Hulk’ı vizyona sokması bir fikir değişikliğinin de göstergesi. Elbette Hulk filmlerinin dağıtım ve kreatif haklarını da elinde bulunduran Universal’ın da, bu filmin erken vizyona girmesinde payı yüksek. Zaten aceleye getirilmiş ve saf aksiyon filmleri ile ün yapmış bir yönetmenin elinde harcanan bir iş olarak çoğu otoriteye göre en kötü MCU filmi Incredible Hulk.
İçinde barındırdığı Edward Norton, William Hurt ve Tim Roth gibi oyunculara rağmen yetersiz görselliği ve başarısız senaryosu ile hatırlanan film, gişede de kendi parasını karşılamaktan öteye geçememişti. Hulk’ın orijinini göstermemesi, Norton’un dikkat çekici performansı ve Liv Tyler’ın Betty rolüyle uyumundan dolayı, bu filmin yerin dibine vurulmasına karşıyım ama kendisini bir MCU filmi olarak anmayı da doğru bulmuyorum.
Iron Man 2 (2010)
7 Mayıs 2010’da Iron Man 2 vizyona giriyor. Jon Favreu ile devam eden stüdyonun adeta starı olan Iron Man bu sefer baltayı sağlam bir taşa vuruyor. Gişe performansı açısından bütçesini üçe katlasa da, AC/DC’nin yeniden doğuşuna sebep olsa da, film eleştirel anlamda yerden yere vuruluyor. Ben bu filmi sinemada izlediğimde beğenmiştim ama ikinci izleyişte katlanamadığımı fark ettim ve sorun tespitleri yapmaya başladım. Iron Man’in ilk filmdeki savaş karşıtı alt metinlerle süslü mükemmel konusu, burada yerini Stark’ın kişisel hesaplaşmasına bıraktığı için hikaye bazı sıkıntılar yaşıyor. Özellikle filmin MCU’e bağlanacağım çabası ve devamlı aksiyon koyalım hevesi filmi aşağı çekiyor. Her ne kadar Don Cheadle selefi Terence Howard’dan daha iyi bir Rhodey olsa da, Natasha Romanoff ile Scarlet Johansson gayet gösterişli bir giriş yapsa da, ilk filmden daha eğlenceli olsa da, genişleyen hikayenin karakteri gölgelediği ve anlatılmak istenen onca şeyin tek filme sığdırılamaması Marvel’a büyük bir ders oluyor ve çekim sürecinden yorgun düşen Favreu koltuğunu başka bir başarılı yönetmene devredip yapımcı ve oyuncu olarak seriye devam etme kararı alıyor. Bu açıdan Marvel’ın tek meselesinin gişe olmadığı, daha ziyade fanları ve eleştirmenleri mutlu etmek ve kaliteli filmler çekmek olduğu açığa çıkıyor ve bu yüzden Feige ve ekibi bir kez daha saygımızı kazanıyor. (Yazar burada kötü film çekip yönetmenliği bırakmayan birilerine laf sokuyor).
Iron Man 2’nin vizyona girmesinden yaklaşık 1 sene sonra Thor vizyona grime şansı buluyor. Halkın daha çok İskandinav Mitolojisinden tanıdığı Thor, Marvel’ın önemli serilerinden biri aslında. Üstelik karakter, Avengers’ın da kurucuları arasında. Thor’u canlandırmak için seçilen Chris Hemsworth, o dönem hiç bilinmeyen bir oyuncu. Avustralya televizyonunda Yalan Rüzgarı tadında zibilyon sezonluk bir pembe dizi ile ünlenen Avustralya’nın Behlül’ü Chris, sesini kullanışı, gösterişli fiziği ve karakter için yeterli oyunculuğu ile rolü kapıyor. Bu arada çok meşhur bir söylenti vardır. Kıvanç Tatlıtuğ’un da Thor seçmelerine katıldığı hatta Chris’in ona tercih edildiği falan söylenir, elbette bu söylentilerin Ronaldo, Antep’in altyapısına gelmişti söylentilerinden pek bir farkı yok.