Marvel Cinematic Universe: Çizgi Roman Uyarlamalarının Şafağı
Marvel’s Agents of SHIELD (2013)
The Avengers sonrası MCU çok farklı bir moda girecekti. Daha çok büyümek istiyorlardı ve televizyon işine girişmek niyetindeydiler. Smallville, Supergirl gibi düşük bütçeli DC dizilerinin hegemonyasını kırmak ve filmlerde anlatamadıkları öyküleri anlatmak adına ABC ile Agents of Shield’ı gerçekleştirmek için anlaşmışlardı. Dizinin MCU’ya dahil olacağı ve filmlerde oluşacak boşlukları doldurmak amaçlı ilerleyeceği söylenmişti. Projenin yaratıcı isimlerinden birisinin Joss Whedon’dı ve yaratıcı kadroda Whedon’ın kardeşi Jed Whedon, onun müstakbel eşi Maurissa Tancharoen ve Jeffrey Bell gibi isimler bulunuyordu. Proje için beklenti büyüktü ve dizi 23 Ekimde ilk bölümü ekranlarla buluştu. İlk bölüm güzeldi, Avengers sonrası dünyanın meseleleriyle ilgileniyor, MCU’ün bel kemiği olan Phil Coulson karakterini hayata döndürüyordu. Ancak bölümler geldikçe ters giden bir şeylerin farkına varıldı. Dizi, bölüm sonu canavarı mantığı ile ilerliyor ve MCU’ya dair pek bir şey vermiyordu.
Daha 2. bölümde Samuel Jackson’un canlandırdığı Nick Fury’nin dahil olması seyirciyi gazlamış ve iyi reyting rakamları getirmişti. Ama işte dizi için bir türlü söylenemeyen “sıkıcı” sözü dile getirilmeye başlanınca hem reytingler düşmüş, hem de izleyicinin beklentisi alt üst olmuştu. Bu durum MCU’yu yaralayabilirdi. Ucuz DC dizilerinin hegemonyasını yıkmak amaçlı çıkılan yolda ucuz bir Marvel dizisi olmaktan kurtulamamıştı. Kötü giden diziyi kurtaracak hamle için Nisan’a kadar beklenmesi gerekecekti. Çünkü Captain America: The Winter Soldier’ın vizyona girmesi ile Marvel adeta kabuki değiştirecek ve bu değişim diziye de yansıyacaktı. Winter Soldier’da aktarılan içimizdeki Hydra ajanları gerilimi aynen dizide yaşanacak, en güvendiğimiz karakterler düşmanımız olacak ve kimseye güvenimiz kalmayacak hale gelir durumda bulacaktık kendimizi. İşte bu süreçle beraber gerçek anlamda her bölümü dolu dolu tempolu giden dizi ilk sezonu kusursuz biçimde kapatacak ama kaybettiği izleyicisini toplamakta büyük sorunlar yaşayacaktı.
Iron Man 3 (2013)
Elbette MCU’ün ikinci fazının başlamasıyla yeni filmlerin tonu büyük merak konusuydu. 2. fazın 1’e göre daha karanlık olduğu söylenebilir elbette, ama Marvel’a has o mizah filmlere o kadar sinmiş ki, bu filmler de ton olarak hala young adult seviyesinde tutuluyor. Iron Man 3 filmine yönetmen olarak getirilen Shane Black, daha evvel Kiss Kiss Bang Bang filminde RDJ ile çalışmış ve çok iyi bir kara komedi ortaya çıkartmıştı. Bu yüzden Iron Man 3’ünde bu tarz bir film olacağı düşünülüyordu. Doğrusu o yöne doğru kayan hamleleri var, ama işte yapımcı baskısı mı yoksa yönetmen tercihi mi bilemediğim şekilde bir hayli yumuşatılmış dokundurmalar söz konusu.
Fragmanlarda ve tanıtımlarda çizgi romandaki karizması ve gaddarlığı ile yansıtılan Mandarin’in filmde bir aktör olduğunun ortaya çıkması fanların ilk defa filme karşı bir tutum sergilemesine yol açacaktı. Halbuki Iron Man 3 iyi çekilmiş bir filmdi. Iron Man 2’deki ölü toprağı atmış, RDJ’ın karakterini çok iyi inceleyen, aksiyon sekansları çok iyi çekilmiş, kaliteli bir filmdi ama işte fanları kızdırmak yanlış ata oynamak anlamına geliyordu ve film genel izleyici için müthiş bir başarı sağlasa da fanlar için büyük bir hayalkırıklığı yaratacak ve bu da filmin eleştirilerine gölge düşürecekti.
Thor: The Dark World (2014)
Kasım’da vizyona giren Thor: The Dark World ise daha ismi ile ne kadar sıradan olacağını belgeliyordu. Gayet başarılı bir Avengers filminin ardından hayranların birbirinden kötü bireysel hikayeler izliyor olmaları iyice rahatsız edici bir hal almıştı. Thor’un ilk filmini başarısız bulan Feige ve ekibi yönetmen olarak Game of Thrones, Mad Man ve Sopranos gibi önemli TV işlerine yönetmenlik yapmış Alan Taylor’ı getirerek yine riskli bir hamle yapıyorlardı. Referans alınan işlere bakıldığında filmin ismiyle beraber daha karanlık bir tonda olacağını düşünsek de, Thor’un ikinci filmi belki de MCU’nun en ciddiyetsiz, en komik filmi olmayı başaracaktı. Özellikle son 20 dakikasında çok iyi vakit geçirsem de, bir Transformers tadında, izle-unut bir film görmek beni de bir hayli üzmüştü. Ayrıca Marvel’ın ağır makyaj ve kötü senaryo ile harcadığı yeni kötü adam Christopher Eccleston’a da dikkat çekmek istiyorum. İngiltere’nin kalbur üstü aktörlerinden Eccleston’ın Malekith rolünün ne kadar ezildiğini hatırladıkça karnıma bir ağrı saplanıyor.
Bu açıdan 2. fazın hiç iyi başlamadığını söyleyebiliriz. Vaat edilen ve sunulan arasındaki farkın bu kadar açılması özellikle komiteye dair yanlış giden bir şeylerin olduğunun işaretiydi. Kötü gidişatı durduracak film ise kesinlikle Captain America: The Winter Soldier olacaktı.