Marvel Cinematic Universe: Çizgi Roman Uyarlamalarının Şafağı
Captain America: The Winter Soldier (2014)
Bugün herhangi bir sinema sitesinin en iyi MCU filmleri listesi yaptığını gördüğünüzde, zirvedeki ismin değişmediğini fark edeceksiniz. Winter Soldier, MCU’nun hayat öpücüğü, hatta küllerinden yeniden doğuşu. İlk Cap filminde karaktere gerekli önemin verilmemesi yetkilileri rahatsız etmiş ki Whedon gibi televizyon çıkışlı olan ve bu işi bilen geek abiler olan Russo’lara emanet edilen filmle bir şaheser çıkartıldığı söylenebilir. Hani kimi siteler bu filme, Marvel’ın Dark Knight’ı gibi benzetmeler yapıyorsa bunun sebebi sonunda beklenen ciddiyette ve tonda bir Marvel filmine kavuşulması.
Russo’lar film için Robert Redford ile anlaştıklarında ve Ed Bruabaker’ın efsane çizgi romanını kaynak olarak gösterdiklerinde, bu projede doğru giden çok şey olduğu söyleniyordu. Filmin içine serpiştirilen bir çok MCU karakteri olması fanları hafif bir korkutmuştu ama The Avengers’tan bile iyi bir karakter paylaşımı, kült haline gelecek asansör ve bıçaklı kapışma sahnesi, filmin önüne geçmeyen kaliteli müzikleri, güçlü oyunculukları ve Loki’den sonra yeniden esaslı bir kötü sunabilmeleri filmi A sınıfı seviyeye taşımıştı. Bu filmin etkileri Agents of Shield’ın da yükselmesine sebep olacak ve Marvel filmlerinin belli bir çıtaya göre yapılmasının da önü açılacaktı.
Guardians of the Galaxy (2014)
Marvel 1 Ağustos tarihine gerçekten dikkat çekici bir film koymuştu. Genelde sinema camiasında yaz ayları ölü aylar olarak bilinir. Dağıtıcılar bu zamanlara çok güvenmedikleri filmleri koyarlar. Bunun sebebi yaz ayı ile insanların tatilini bırakıp filmlere vakit ayırmak istemeyişleridir. Feige, genişlemek, Kozmik Marvel’a açılmak niyetindeydi ve fanların bile çok aşina olmadığı kirli köşelerde kalmış Guardians of the Galaxy filmi ile karşılarına çıkmayı planladı. Doğrusu filmin yapım süreci gayet sessiz sakin sürdürüldü. Projenin başına getirilen yönetmen James Gunn, Whedon’ı kıskandıracak seviye de geek ve eğlenceli bir adamdı. Super gibi dokunaklı bir filme imza atmış bu adam GotG için olabilecek en doğru seçimdi. Tıpkı RDJ ve Iron Man uyumunda olduğu gibi filmi sürükleyecek karakter olan Star Lord için cast edilen Chris Pratt mükemmel castingin sözlükteki karşılığıydı. Bu film için verdiği kiloları ve gösterdiği performansı düşününce bu adama çok daha saygı duyuyorum.
Guardians of the Galaxy, Winter Soldier’ın yükselttiği çıta ile hiç ilgilenmeden, MCU’ün geri kalanına çok da bağlı kalmadan kendi ayakları üzerinde durarak o kadar harika bir iş çıkardı ki, seyirci yaz mevsimi olmasına rağmen bu emeğin karşılığını verdi. Bugün BvS filmi gişe de GotG’yi geçti diye müjdeli haberini duyuyoruz. Çizgi roman tarhinin devlerinden Superman, Batman ve Wonder Woman’ın buluştuğu bir filmin, bundan 2-3 sene önce kimsenin adını bile duymamış olduğu bir ekiple kıyaslanmasına şahit oluyorsak, bu bir pazarlama başarısı, bir riskin, bir hayalin gerçek olmasıdır. Bu film MCU’nun farklı türler üzerinden yükselmek istediği ve izleyici yelpazesini genişletmek amacının bir kez daha altını çiziyor.
Marvel’s Agent Carter (2015)
Marvel’ın televizyondaki atılımı 2015’te daha güçlü bir hal alacaktı. Sinema cephesinde artık “tahtanın filmini çeksek izletiriz” mantığının oturması, televizyona yoğunlaşmayı kolaylaştırmıştı. Aynı zamanda küllerinden doğan Agents of Shield’ın 2.sezonunda çok mühim bir konsept, dizinin olay örgüsüne dahil olmuştu. Bahsettiğim konsept Inhumans! Marvel’ın mutantların kullanım haklarını zamanında Fox’a satması ve geri alamaması dolayısıyla tozlu raflardan çıkardığı bu ırk, zamanında Kree’ler tarafından deneyler yapılmış özel insanlar ve onların soyları hakkındaydı. Marvel, gelecek filmler takvimini açıkladığında o dönem için 2019’da bir Inhumans filmi de vardı ve daha yıllar varken mevzuya bu dizi ile girmeleri herkesi şaşırtmıştı. Ama kararlıydılar, sezon ortası ile birlikte Inhuman konsepti diziye yedirilmeye başlanmış ve ilgiyi bir hayli arttırmıştı. Diziye katılan Mockingbird’ü de eklediğimizde ABC’nin Shield’ının yayından kalkma ihtimali de düşmüştü. Üstüne Ocak’ta yepyeni bir dizi yayına girecek ve Marvel’ın tabiri caizse “feminist açılımı” rolünü üstlenecekti.
Agent Carter, Captain America: The First Avenger’da tanıdığımız Hayley Atwell’in başarıyla canlandırdığı Peggy Carter’ın Cap’ten sonraki hayatını ele alan isabetli bir fikirdi. 1.Dünya Savaşı sonrası 1950’lerin savaştan zaferler ayrılmış muhafazakar toplumunu bir kadın perspektifinden anlatması ve bunu yaparken sözünü kesinlikle esirgememesi, Marvel’ın sinemada bir türlü yapamadığı güçlü kadın mesajını gayet vurucu şekilde veriyordu. Ancak konseptin kendisi ve dizinin Marvel etiketi belki de diziye seyirci çekilmesinin önüne geçmişti. Doğruyu söylemek gerekirse CW ve MTV dizileri ile büyüyen kitle için kadın, daha ziyade kurtarılacak figür, aşık olunacak kişi, canavarı yendikten sonra kazanılan ödül gibi bir konuma sürüklendiği için kahraman kadın portresi çok ilgi çekmiyordu. Ciddi kadınların bakış açısına geçtiğimizdeyse, belki de Marvel’ın üzerine yapışan çocuksu imaj ilginin dağılmasına sebep oluyordu. Yine de Carter, kendi yağında kavrulup, kendi izleyicisine hitap ederek çok iyi bir ilk sezon çıkardı. Daha sonra 2. sezonu da çekildi ama bana kalırsa ilk sezonu aratan, hafifleştirilmiş bir sezon olmuş.