Misfits: Süper Anti Kahramanlar
İngiliz menşeli bilimkurgu komedi dizisi “Misfits”, 2009 yılında yayına başladı ve beş sezon boyunca devam ederek 2013’te ekranlara veda etti. 2010’da en iyi dizi dalında BAFTA kazanan “Misfits”, toplum hizmeti yapan bir grup uyumsuz gencin doğaüstü bir yıldırım çarpması sonucu çeşitli güçler kazanmalarıyla birlikte, başlarından geçenleri konu alıyor.
Hınzır ve ziyadesiyle edepsiz Nathan, hayatı boyunca insanlarla sağlıklı bir ilişki kuramamış olan Simon, agresif parti kızı Alisha, hayatı tepe taklak olmuş Curtis ve son olarak sorunlarını kaba kuvvetle çözmeye çalışan Kelly’den oluşan bu grup, toplum hizmetlerinin ilk gününde kendilerini etkileyen aynı türden bir yıldırıma maruz kalan gözetim memurları tarafından saldırıya uğrar. Zorlu bir mücadelenin ardından el birliğiyle gözetim memurlarını öldürerek, ileride dostluğa dönüşecek bir suç ortaklığı kuran bu uyumsuzlar, ilerleyen bölümlerde yıldırımdan tek etkilenenlerin kendileri olmadığını öğrenecek ve pek çok süper suçlu ile yüzleşeceklerdir.
Karakterlerin hepsi aslında oldukça duygusal ve çevrelerine karşı farklı savunma mekanizmaları geliştirmiş kişiler. Bunun da etkisiyle birbirleri ve dış dünyayla olan çatışmaları dizinin katmanlı ve eğlenceli olmasını sağlayan etkenlerin başında geliyor. Dizinin başından itibaren kolaylıkla empati kurduğumuz bu karakterleri izlerken süper güçlerin pek önemli olmadığını düşündüğüm anlar çok oldu. Bu da dizinin bir bilimkurgu dizisinden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor.
“Misfits” ile ilgili güzel bir ayrıntı da, kahramanların günlük hayatları ve kişilikleriyle ilişkili güçler kazanması. İnsanların düşüncelerine ve sözlerine duyarlı hatta bundan kaynaklı bir kavga yüzünden toplum hizmeti alan Kelly’nin düşünceleri duymaya başlaması, başarılı bir atletken uyuşturucu problemi yüzünden kariyeri biten ve hayatı kararan Curtis’in zamanı geriye döndürebilmesi ve insanlar tarafından hor görülen hatta çoğunlukla görülmeyen utangaç Simon’ın görünmezlik yeteneği kazanması bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu güçler sayesinde karakterler hayatlarının neden kötüye gittiğini bahaneler ardına sığınmadan tüm açıklığıyla görebilme fırsatı yakalıyorlar.
Beş sezon boyunca ilk iki sezon hariç pek çok oyuncu değişikliği yapan dizi, izleyenlerini de ikiye böldü. Pek çok izleyici Nathan’ı canlandıran Robert Sheehan’ın ikinci sezondan sonra diziden ayrılmasıyla “Misfits”in sonraki sezonlarda aynı tadı yakalayamadığını söylese de, konsepte sadık olan bir diğer grup ise diziyi aynı tutkuyla sahiplenmeye devam etti. Dizinin beş sezon boyunca devam ettiği düşünülürse ikinci grubun çoğunlukta olduğunu söyleyebilirim. Karakter değişikliklerinin, gerek senaryo, gerek atmosfer, gerekse müzikleriyle akıllarda sağlam bir yer edinebilmiş “Misfits” üzerinde etkisi olmadığını düşünüyorum.