Mr. Robot – Yirmi Yıl Önceki Senaryoyu Yeniden Yediren Dizi
Bu rolü canlandıran abimiz Martin Wallström. Kendisi İsveç’ten ithal edilmiş ve sanırım bu ilk büyük işi. Ama söylemeliyim ki bu çocuk yanıyor arkadaş. Ben karaktere böyle güzel bürünen az oyuncu bilirim. Hani bu adamı dizi dışında görsem kaale almam gerçek kimliği bu değil diye. O derece.
Gelelim işin asıl adamına; Rami Malek! Kendisini Need for Speed’de çok büyük tırt bir rolde izlemiştik ve ne yalan söyleyeyim kendi adıma bu adamın potansiyelini görememişim. Münzevi, depresif dahi rolü ancak bu kadar iyi oynanabilir. Araştırdım ama bulamadım fakat kati suretle bu adamın roldeki dertten muzdarip birkaç kişiyle vakit geçirdiğini düşünüyorum yoksa bir role bu kadar iyi oturamaz bir insan. Donuk bakışları, bilgisayar başında kaplan kesilişleri fakat sosyal, reel hayatta bir kediye dönüşü kısacası rolü mükemmel kotarmış durumda.
Dizinin derdi; çok büyük kurmaca bir global devi şirket üzerinden; Steve Jobs’tan tutun da Barrack Obama’ya hatta ucundan bizim eski Maliye Bakanı “1.300 TL” demedik Ali Babacan’a kadar herkese çok sert laf sokuyor.
Efsanelere Saygı Duruşu…
Yabancı diziler ne zamandır hayatımızda? Ben size söyleyeyim Friends ile hayatımıza bir girdiler sonra Sex and the City geldi ucundan How I Met Your Mother derken bir anda olan oldu ve yurtdışı dizileri hayatımıza girdi. İşte bu dizilerden en akılda kalanları sayın desem ilk beşe girecek birkaç dizi biliyorum; bizim gibi geekler için Buffy, House M.D., Friends, Breaking Bad ve finaliyle üzmüş olsa da DEXTER. Neden bu konuya değindim peki? Açıklayayım; Mr. Robot’un senaryo, oyunculuk, kurgu açısından şahane olduğunu söyledik ama bunun bir nedeni var elbette ki selefleri olan ve bizde derin izler bırakan Breaking Bad ve DEXTER’daki anti-kahraman ekolünü yaşatıyor olması. Bir nevi “vicilanti” gerçi Walter White denen şahıs bu konuda en ince çizgide giden karakterlerden bir tanesi. Fakat dediğim gibi bir Dexter, bir Heisenberg kafasında ilerleyen Elliot Alderson doğru yolda olduğunu, izlediğimiz bölümlerle kanıtlıyor ve ileride selefleri kadar iyi işler çıkartacağını garantiliyor.
Son olarak dizinin bir artısından daha bahsetmek istiyorum; en büyük örneği de House of Cards’da görülen 4’üncü duvarı aşmak dediğimiz şey yani beyaz camda karakterin izleyiciyle muhatap olması Mr. Robot’ta çokça kullanılıyor. Ki son bölümlere doğru Elliot’ın üstünüzdeki etkisini ve baskısını hissetmeye başlıyorsunuz ve siz de istemsizce bir “ne oluyor lan!” diye soruyorsunuz kendinize.
Tamam da Bu 20 Yıl Önce Bizi Dumur Etmişti Zaten!!!
En başında söylediğim şeyi en sonra yazıyorum; dizinin sezon finali çok büyük. Bitirdikten sonra anlayacaksınız ama şunu da söyleyeceksiniz “vay şerefsizler ısıtıp önümüze koymuşlar” peki bu kolaycılık mı? KESİNLİKLE HAYIR! Çünkü dizi ilk 6-7 bölüm bunu size öyle güzel yedirtiyor ki; ne olduğunu bile anlamıyorsunuz zaten 10 bölüm olan dizi 8. bölümden itibaren eteğindeki taşları dökmeye başlıyor ve kocaman bir “hassiktir” çekiyorsunuz. İşte burada devreye Sam Esmail denen adam giriyor. Bakın bu dizi konsept olarak “anonymous”u çok hatırlatıyor hatta beni ilk bölümden sarmasına rağmen biraz arak yapmış demiştim. Hack grubundan etkilenen dizi mi olur ama olsun seyrettiriyor demiştim fakat kazın ayağı son iki bölüm çok farklılaşıyor. Dizinin baş rolü başlarken de yazdığı gibi Rami Malek ve canlandırdığı Elliot Alderson! Sen fikir benzerliği taşıyan bir senaryo yaz, sonra bunu hacker’lıkla harmanla yedir son iki bölüm seyirciyi hayretler içinde bırak! Eğer bu yazıyı okuduktan sonra birkaç yerde diziye şüpheyle yaklaşırsanız ne demek istediğimi ya da ne “söylediğimi” anlayacaksınız. Dikkatli izleyin yeter ki.
Kısacası MR.ROBOT bu sezonun açık ara en iyi işlerinden biri ve şapka çıkartılır bu işe! Son olarak Christian Slater’ın da oyunculuğu zerre açık vermemesi ve de baştaki haliyle sondaki hali arasında karakter geçişi muazzam! Adam oynamış…
Şimdiden iyi seyirler Kahramangiller.