Muhtemelen İzlemediğiniz, Ama İzlemeniz Gereken Kült İngiliz Dizileri # 2

İngiliz dizi kültürü dersimize tekrar hoşgeldiniz (ING042), bu hafta dersimizde klasik bir İngiliz komedisi, bir süperkahraman parodi-dizisi ve olmazsa olmaz bir polisiye dizisini inceleyeceğiz. Kalemlerinizi ve kağıtlarınızı çıkartın, isimlerini not etmek isteyebilirsiniz.

4. Fawlty Towers

  • Tür: Komedi
  • Dönem: 1975-1979
  • Sezonlar: 2
  • Bölüm/Sezon: 6
  • Bölüm Süresi: 30 dakika
  • IMDB Puanı: 8.9

ingilizDizi2_1

Basil Fawlty (John Cleese) karısı Sybil (Prunella Scales) ile beraber yönettiği Fawlty Towers isimli otelin huysuz, sinirli, züppe müdürüdür. Basil, sosyal statü için yırtınan, ve otelinin ‘mükemmel’ gözükmesi için her türlü yalan, dolan, komplo ve entrikalara girişmeye hazır bir adam. Otel çalışanları, İngilizce konuşmayı tam oturtamamış uşak Manuel (Andrew Sachs) ve hizmetçi Polly (Connie Booth)’u da bu komplolarına defalarca alet eder, genelde karısı Sybil durumu fark edip fişi çekinceye kadar. 12 bölümlük dizinin her bir bölümünde Basil Fawlty’nin sinir krizlerini, Manuel’e saldırmalarını, karısından birşeyler gizleme çabalarını izliyoruz.

Monty Python’u sever miydiniz? Öyleyse Fawlty Towers tam size göre bir dizi, zaten John Cleese’in adını görür görmez anlamış olmanız gerekir. Monty Python’un ne olduğunu bilmiyorsanız da size şöyle söyleyeyim; 2000 yılında İngiliz Film Enstitüsü, Fawlty Towers’ı gelmiş geçmiş en iyi İngiliz yapımı televizyon programı olarak seçmiş.

Neden Öneriyorum?

Fawlty Towers bir komedi klasiğidir. O kadar başarılı bir dizidir ki Amerikan televizyonuna üç kez uyarlanmaya çalışmıştır (biliyorsunuz, ne zaman güzel bir İngiliz dizisi olsa hemen uyarlamaya çalışırlar, ama genelde tutmaz ve bir daha bahsedilmez – adamlar üç kere uğraşmış ama hiç kaynak kadar başarılı olamamış.). Fawlty Towers’ın ne kadar başarılı bir komedi olduğunu nasıl anlatsam diye yaklaşık iki saattir düşünüyorum (yalan değil) ama kelimeler yetersiz geliyor. Siz en iyisi bulup bir yerden izleyin, pişman olmayacaksınız.

5. My Hero

  • Tür: Komedi, Süperkahraman
  • Dönem: 2000-2007
  • Sezonlar: 6
  • Bölüm/Sezon: 6-10
  • Bölüm Süresi: 30 dakika
  • IMDB Puanı: 6.5

ingilizDizi2_2“Superman gerzek bir İrlanda’lı olsaydı ne olurdu?” diye düşündünüz mü hiç? Öyleyse daha fazla merak etmeyin My Hero bu sorunun cevabını bize altın tepside sunuyor. Geroge Sunday (Ardal O’Hanlon) Ultron gezegeninden lisanslı bir süperkahraman – Thermoman, Büyük Kanyon’a düşmekten kurtardığı Janet Dawkins (Emily Joyce)’a aşık olur. Ama George gezegenimize yeni geldiği için kültürümüz, deyimlerimiz, ilişkilerimiz ve genel olarak mantığımıza yabancı, bu da onu durmadan zor durumlarda bırakıyor. Janet bir hemşire, çalıştığı sağlık ocağındaki doktor Dr. Piers Crispin (Hugh Dennis) ise ona sahip olmak istiyor (onu seviyor diyemeyeceğim çünkü kendisinden başka kimseyi sevdiğini düşünemiyorum). Dizi bu noktadan başlayarak Thermoman’ın ‘normal’ bir hayat yaşama çabalarını bize aktarıyor.

Süperkahraman dizisi diye listelediğime bakmayın, Thermoman neredeyse bütün kahramanlıklarını sahne dışında yapıyor, dizi daha çok bir komedi dizisi. Bu bölümlerin konularının süperkahramanlıkla alakasız olduğu anlamına gelmiyor ama, örneğin bir bölümde Georga piyangoda süper-güçlerini kullandığı için Ultron’dan cezalandırılacağını öğreniyor, bütün bölüm bununla nasıl başa çıkacaklarını düşünüyorlar. İlk bölümde bu gibi parodi öğelerinden neredeyse yoksun görünse de.

Neden Öneriyorum?

IMDB’den ortalama bir puan almış ve aslında pek seveni olmasa da bizim gibi nerdlerin dilinden konuşan bir dizi olduğunu düşünüyorum. Süperkahraman göndermeleri ve parodileri (Telefon kulubesi yerine lavaboda kılık değiştirmeler) ve sempatik karakterleri (George, Janet ve Tyler) fazlasıyla bize göre. İlk birkaç sezondan sonra kalitesi azalmış ta olsa, ilk bir-iki sezonunu kesinlikle tavsiye ederim.

6. Life On Mars

  • Tür: Polisiye, Gizem, Psikolojik
  • Dönem: 2006-2007
  • Sezonlar: 2
  • Bölüm/Sezon: 8
  • Bölüm Süresi: 60 dakika
  • IMDB Puanı: 8.4

ingilizDizi2_3

2006 yılında bir araba kazası geçiren DCI Sam Tyler (John Simm) 1973’te uyanıyor. Gerçekten zamanda yolculuk mu yapmış yoksa sadece komada gördüğü bir çeşit rüyada olup olmadığını da bilmiyor, bu durumu çözebilirse günümüze geri dönebileceğine inanıyor. Tyler 1973’te hala bir polis, ama bu ortam ve mantık ona o kadar yabancı geliyor ki kendisini adeta farklı bir gezegende gibi hissediyor (Mars mesela), çünkü bilgisayarlar ve adli tıp gibi alıştığı yöntemler olmadan suç çözmek zorunda.

Ana karakter Sam gerçekten sadece bir komada mı yoksa geçmişe mi döndü gibi soruları cevaplamak çok güç, çünkü yer yer 2006’dan şeyler duyuyor ama 1973’le ilgili bilmesinin imkansız olduğu detaylar görüyor. Life on Mars bittikten sonra Ashes to Ashes isminde bir devam dizisi (sayılır) çekildi ve son bölümlerinde gerçekten neler olduğu açıklandı, o yüzden Life on Mars’ı izleyip beğendiyseniz Ashes to Ashes ile devam etmeniz tavsiye edilir. Aynı isimde bir Amerikan uyarlaması da var, ama ona hiç bakmadım o yüzden yorum yapamayacağım.

Neden Öneriyorum?

Life on Mars basitçe çok başarılı bir polisiye dizisi, özellikle de eski tip CSI:NY kafası (bilgisayar ile 50000 kere zum yapınca katilin yüzü kameranın fotoğrafladığı su damlasından gözüküyor) olmayan, bol kovalamacalı kafa kurcamalı polisiyeler seviyorsanız. Polisiye olmakla beraber büyük plotun ne olduğunu düşündürten çok da hoş bir gizem öğesi de var. Dizi’den spoiler vermeden bahsetmek biraz güç o yüzden bu tip diziler ilginizi çekiyorsa muhakkak izlemenizi tavsiye ediyorum.

Güleceğiniz, ağlayacağınız ve (umarım) merakla izleyeceğiniz üç tane daha dizi aktardığıma göre artık bir nefes alıp bir sonraki yazıda size neler tavsiye edeceğimi düşünmem lazım. Merak etmeyin, muhtemelen izlemediğiniz, ama izlemeniz gereken daha çok İngiliz dizisi var.

Bu yazı, "Muhtemelen İzlemediğiniz Ama İzlemeniz Gereken Kült İngiliz Dizileri" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar