Northlanders & Last Kindgom – Etkilenmeler
Elli sayılık Brian Wood imzalı “Northlanders” çizgi romanı Vertigo Comics’in bence en çarpıcı işlerinden biridir. Bernard Cornwell ise bence oldukça iyi bir tarih romanı yazarı. Kuzey, Viking tarihini konu edinen “The Last Kingdom” (Son Krallık) roman dizisiyle “Northlanders”in kurgularla dolu olsalar da, tarihi bilgiler sebebiyle ortak yanlarının olması tahmin edersiniz ki kaçınılmazdır. Ancak dizi filmdeki bir ayrıntı dikkatimi çekince dizinin yönetmeninin bu iki eseri bir yerde hayli iç içe yorumladığını fark ettim.
Bir Ön Bilgi
İşin tarihi kısmını bir yana bırakırsak bu yazıda şöyle bir sıra izlemem gerekecek:
- Son Krallık – Bernard Cornwell (2004)
- Northlanders – Brian Wood (2007)
- Son Krallık (dizi) – BBC America (2015)
Sırayla gidelim…
“The Last Kingdom” Roman Dizisi
“Son Krallık” Bernard Cornwell’in kaleme aldığı “The Saxon Stories” adlı uzun soluklu tarihi romanının ilk cildidir. 2004 yılında başlayan roman dizisi onuncu kitapla son bulmaktadır. Hayali kahraman Uhtred’in başından geçenleri ele alan yazar, bir yandan da Büyük Alfred’in en büyük hayali olan tek krallıktan oluşan İngiltere’nin kuruluşuna tanıklık etmektedir. Tarihi bilgileri ve kişileri yer yer keyfince yorumlayan yazar birçok eserinde olduğu üzere Hristiyanlığın yayılmasını, paganların sıkıntılarını, siyasi/politik ayak oyunlarını ve cehalet/din/şarlatanlık ilişkisini ince ince eleştirmiştir.
The Saxon Stories’in on kitabının adları şunlardır:
The Last Kingdom (2004), The Pale Horseman (2005), The Lords of the North (2006), Sword Song (2007), The Burning Land (2009), Death of Kings (2011), The Pagan Lord (2013), The Empty Throne (2014), Warriors of the Storm (2015), The Flame Bearer (2016)
Son Krallık’ın konusu kısaca şöyledir:
Bebbanburg adlı bölgeyi istila etmeye gelen bir Viking grubu bölgenin veliahtını öldürür. Böylece asıl adı Osbert olan ve babası tarafından hor görülen küçük prens bir anda ilk sıraya yükselerek abisinin yerine veliaht olmak, babasının adını taşımak zorunda kaldığı için de vaftiz edilerek Uhtred adını almak zorunda kalır. Vikinglerin tuzağına düşen ordunun savaşı kaybetmesi sırasında babasını ölen Uhtred artık kral olabilecekken, Vikinglere esir düşer. Bir zaman sonra kendini (annesinden gelen pagan soy sebebiyle) Viking (Dan) olarak görmeye başlayan Uhtred bir yandan da krallığa konan amcasını saf dışı ederek hakkı olanı almayı hedeflemektedir.
Açıkçası ben kitabı, dizi filmi izlemeye başladıktan sonra okumaya başladığım için yer yer bocalıyorum. Daha doğrusu bocalıyordum. Bu yazıyı hazırlarken on kitaplık bir roman dizisinden bahsedildiğini öğrenince ancak anladım beni rahatsız eden bazı kurgusal farklılıkları. Ama bunun dışında her iki işi de keyifle takip ettiğimi belirteyim. Bir de eklemem gerekecek, olaylar Ragnar Lothbrok’un ölümünün ardından, oğulları İngiltere’ye kan kustururken gerçekleşmektedir.
Northlanders
İlk hangi cildi okumaya başlamıştım emin değilim ama galiba ikinci ciltti. Bir kuzeyli savaşçı yanında kızı olduğu halde İrlanda kırsalında terör estiriyordu elinde kılıcıyla ve sonunda… Sonunu okuyunca öğrenirsiniz bozmayayım. Benim ilgimi çeken kılıç ve kavgaların dışında bir şey olmuştu. O da Cornwell’in Kral Arthur’un hikayesini yorumladığı Savaş Lordları Yıllıkları üçlemesinde çizdiği resimdi. Tarih romanı ve filmi denince aklımıza soktukları şaşaalı ve süslü püslü binalar, kıyafetler, artistik, yapmacık ve hayli hamasi iki yüzlülüğün aktarıldığı resmin dışında bir resim bu bahsettiğim.
Saz damlarda yaşayan, yolları olmadığından çamur içinde yürüyen, yemek diye son derece ilkel menüleri tüketen, altın ve gümüş derken muhteşem sikkelerin değil de uyduruk her tür nesneyi kast eden ve en havalısının bile tuvalet diye orta yerde işini gördüğü insan topluluğunun yer aldığı bir resimden bahsediyorum. Yani içinde iki yüzlülük olmayan, allanıp pullanmadan, yalın, gerçekçi ve tarihi gerçekliğe hayli uygun bir resim çiziliyordu Northlanders’da. Ve ben de tarihi bilgileri sulandırılmadan seviyordum, çizgi roman dizisini tamamlamaya karar vermiş oldum, tamamladım.
2007 yılında Brian Wood’un yazmaya başladığı ve çeşitli çizerlere yorumlattığı senaryoları kısaca yukarıda anlattığım gibi bir gerçeklik zemininde yer alıyor, yer yer büyük kahramanlık hikayelerini, yer yer basit bir yaşam tarzı içindeki hayatta kalma mücadelesini, yer yer de kuzeyli kültüründen kısa kurgusal kesitleri sunuyor okurlara.
Elli sayı süren ve yedi ciltte toplanan Northlanders bence neresinden bakarsanız senaryolarıyla olduğu kadar çizimleriyle de bir başyapıt olma özelliği taşıyor. Kuzeylilerin İstanbul’daki paralı askerlikleri, İzlanda’daki yaşamları, krallık adını verdikleri mezbeleliklerdeki iktidar mücadeleleri, Paris kuşatması, toplumda kadınların konumları, çocukların yaşadıkları zorluklar, Hristiyanlık karşısında din değiştirmeleri veya mücadele etmeleri hep bu çizgi roman dizisi içine serpiştirilmiş. Bu da ucuz “kahraman, vahşi, kuzeyli” söyleminin dışına çıkılarak, oldukça sade kuzeyli insanının çeşitli tarihlerdeki yaşantısı aktarılmış. Ama tabi yine de inançlarının ve yaşam tarzlarının talep ettiği ölçüde vahşilik içererek…
Benim ilgimi çeken ve Son Krallıkla bağlantı kurduğum hikaye bu dizinin (fasikül olarak) 9. ve 10. sayısında yer alan “Lindisfarne” oldu.
793 yılında Vikinglerin ilk saldırı noktası olan Lindisfarne, İngiltere’nin kuzey doğu kıyılarında yer alan küçük bir kasabadır. Vikings dizi filminden de hatırlanacağı üzere kuzeylilerin ilk saldırdığı noktadır ve yine hatırlanacağı üzere kilise ilk hedef olmuştur.
İşte Northlanders’ın 9. ve 10. sayısında olay bu tarihte bu yerde geçmektedir. Dean Ormston’un çizgileriyle hayat bulan öyküde Ragnar’ın adı geçmemektedir.
Lindisfarne’in konusu kısaca şöyledir:
Babası tarafından hor görülen ve devamlı azarlanan kızıl saçlı küçük Edwin babası ve başka anneden olan ağabeyi Cedric’le birlikte yaşamaktadır. İkinci eşinin ölümünün ardından haftalarca sarhoş gezen babası Hristiyan olmaya karar vermiş, o günden sonra bağnaz adamın birine dönüşmüştür. Savaşçı kişiliğini kaybetmemiş olsa da dine bağlılığı rahatsız edicidir. Bu arada annesi Hristiyan’ken ağabeyinin adı bir pagan bir kökten gelmektedir. Edwin’in annesi ise pagandır ama adı Hristiyan’dır.
Neyse işte, küçük çocuğun aklı karışıktır ve devamlı olarak dinleri karşılaştırarak pagan tanrılara özlem duymaktadır.
Derken bir gün kıyıda dolanırken sisler içinden gelen gemileri görür. Gemiden inen Vikinglere yolu gösterir ve Lindisfarne’in yağmalanmasını sağlar. Babası ve ağabeyi burada savaşırken ölürler. Edwin, “Beni yaralarsan aramıza katılabilirsin” diyen Vikingle düelloya girişir ve başarılı olur. Böylece Vikinglerin arasına katılır ve tam da hayal ettiği gibi onlardan biri olur.
Kısa Bir Ara
İki macera arasındaki benzerlikler hemen dikkatinizi çekmiştir:
- İngiltere’de bir yaşantı
- Sert bir baba
- Pagan kökenli ikinci eşten doğan çocuk
- Doğumda ölen anneler
- Pagan tanrılara tapmak isteyen bir çocuk
- Hristiyan yaşam tarzını özgürlükle eşdeğer tuttuğu paganlıkta arayan çocuk
- Sevilen büyük oğlan
- Hor görülen ufaklık
- Viking saldırısı
- Savaş
- Ölen ağabey ve baba
- Vikinglerin yanlarına alıp götürdüğü çocuk
- Hayalini kurduğu yaşama kavuşan çocuk
Hani yalan yok, bu aşamada “Brian Wood Bernard Cornwell’den çıkmıştır.” diyebilirim gönül rahatlığıyla. Bu iki macera arasındaki benzerlikler görülmeyecek gibi değildir. Özellikle de Cornwell’in tarihi alt yapıyı kurduğu resmi göz önüne alırsak bu yanıtımın birçok nedenden ötürü doğru olduğunu söyleyebilirim.
Ancak ikinci bir bölüm var “Last Kingdom” Dizisi Mi “North landers” Çizgi Romanından (çıkar)?”. İşte onun yanıtı da iki alt bölümde yer alacak.
“Last Kingdom” Dizi-Film
Yönetmeninin kim olduğunu bir türlü bulamadığım dizinin başlangıç tarihi 2015. Şu ana kadar iki sezonunu tamamlayan ve üçüncü sezonundan da ilk bölümlerini izleyiciyle buluşturan dizi halen sürmektedir ve Netflix destekli BBC America yapımıdır.
Dizi, Cornwell’in Last Kingdom’unun keyifli bir uyarlaması olmuştur. Ancak roman karakterlerinin dizidekilere benzememesi, kurgusal bazı değişikliklerin de göz kaşındırmasını saymazsak ve hatta görmezden gelirsek hayli başarılı bir uyarlama olarak kabul edebiliriz.
“Last Kingdom” (dizi film) konusu kısaca şöyledir:
Babası tarafından hor görülen Osbert, Viking akınları sırasında babasını ve abisini kaybeder. Hızla veliahtlığa yükselen ve vaftiz edilerek Uhtred adını alan çocuk daha sonra savaş sırasında bacağını bıçakladığı Dan kontu Ragnar (bu başka) tarafından önce esir alınır, daha sonra evlat gibi büyütülür, gün geçtikçe bir Viking’e dönüşür ve amcasına kaptırdığı krallığını geri alacağı ümidiyle büyür. Daha sonra da büyüdüğünde; kitabın neresinde olacak bilmiyorum,Wessex kralı Alfred the Great’in hizmetine girer.
Ve İşte İkinci Sorunun Yanıtı
“Last Kingdom” Dizisi Mi “Northlanders” Çizgi Romanından (çıkar)?”…
Evet, aynen öyle olur ve dizi film özellikle bir sahneden dolayı Northlanders’in izinden gider: Bacağa (kalçaya) saplanan hançer!
Cornwell’in romanında gördüğüm kadarıyla savaşa izinsiz katılan Uhtred kendisine ağır gelen kılıcıyla kont Ragnar’a saldırsa da başarılı olamaz. Kılıcı yamulur, eğilir bükülür ancak işin içine hançer karışmaz, yaralama olmaz. Buna karşın Lindisfarne hikayesinde Edwin hançerini kullanarak Viking savaşçısını yaralar. Dizi filmdeyse roman uyarlaması olmasına karşın Edwin’İn yolundan giden Uhtred, Kont Ragnar’a hançerini saplamaktadır. Üstelik de burada gerçekleşen konuşmalarda kont Ragnar, romanda neredeyse hiç laf etmemişken dizide Edwin’in kendi macerasında dile getirdiği replikleri farklı bir şekilde de olsa sıralama gereği duyar. Bu arada hemen belirteyim Uhtred esir düştüğünde ölen savaşçıların silahlarını toplarken elinde eğri büğrü bir kılıç taşımaktadır ama onun da romanla ilgisi yoktur.
Son Notlar
Saptamalarım ne derece doğrudur merak eden Son Krallık romanını ve Northlanders’in 9. ve 10. fasiküllerini okuyup dizinin ilk bölümünü izleyebilir. Hatta merak etmeyen de bence bu dediğimi yaparak keyifli dakikalar geçirsin.
Buna ek olarak hoşuma giden bir ayrıntıyı düşeyim; Cornwell ve dizi film İngiltere’deki birçok bölge ve şehir isminin eski hallerini kullanmışlar. Bugünkü hallerini öğrenince çok şaşıracaksınız. Ben mutlu da oldum açıkçası yeni şeyler öğrendiğime.
Son olarak romanın Türkçe baskısı hakkındaki düşüncelerimi aktarayım:
Koridor Yayınları etiketi taşıyan ve Enver Günsel çevirisiyle, Ece Çavuşlu editörlüğünde okuyucuya ulaştırılan romanın nedendir kestiremedim dilini bir türlü sevemedim. Üstüne üstlük hatalı basılan onlarca sözcük yetmezmiş gibi “mızrakısı, mızrakısını, mıkraksını” gibi mızrağa takılmış bir hata var ki genele yayılan romanı yer yer okunmaz kıldı. Hatta ne dikkat bıraktı ne keyif. Umarım dizinin devamını basarlar, basarken de daha özenli olurlar.