Preacher: Vaaz Vakti Geldi. Toplanın!

Peki, Bunca Emek Sonunda Karşımıza Gelebilmiş  Olan “Preacher” Neyi Anlatıyor?

“Preacher”, dış uzaydan gelen doğaüstü bir varlığın insanoğlunun ayak izlerini takip ettiği ve ilk durağı Afrika olan kutsal yolculuğuyla başlar. Dünyanın farklı yerlerindeki dini önderleri ziyaret eden bu varlık, vücutlarına konuk olduğu bu kişilerin içlerinde gördüğünü beğenmemiş olacak ki, bunu onları patlatarak herkese gösterir. Ta ki Teksas, Anville’deki bir kiliseye uğrayana kadar. Kasabanın eski vaizi olan babasının ölümüne şahit olmuş ve çocukluğundan beri inanç krizi yaşayan Jesse Custer’ın içine giren bu varlık, tuhaf bir şekilde Jesse’yi sever. Hatırı sayılır suç geçmişini geride bırakmış olan Jesse, babası gibi bir vaiz olarak kasabaya geri dönmüştür. Jesse yalnızca suç dolu hayatını değil, ilk ve tek aşkı, çocukluk yoldaşı Tulip’i de mazide bırakmıştır. Ancak Tulip’in mazide kalmaya hiç niyeti yoktur. Jesse’nin kendisini terketmesinin ertesinde o da soluğu kasabada alır. Kasabaya gelen tek kişi Tulip olmaz. Peşindeki dini fanatiklerden kaçan 119 yaşındaki İrlandalı vampir Cassidy’nin yolu da Anville Kasabası’na düşer (Cassidy düşer desek daha doğru olur sanki). Jesse’yle bir barda yolları kesişen Cassidy, ilgisini çeken bu vaiz ile bir süre takılmaya karar verir. Böylece ‘kutsal üçlü’ bir araya gelmiş olur. Bu üçlünün yanı sıra birbirinden tuhaf kasaba ahalisinin hayatlarına da tanık olacağımız “Preacher”, izleyiciye tanımı güç ancak kesinlikle sıkıcı olmayan bir seyir keyfi vadediyor.

Joseph Gilgun as Cassidy, Ruth Negga as Tulip O'Hare - Preacher _ Season 1, Episode 4 - Photo Credit: Lewis Jacobs/Sony Pictures Television/AMC

Cassidy ve Tulip

Diziyi henüz izlememiş olanlara ve dizinin sürprizlerinden mahrum kalmak istemeyenlere, yazıyı bu noktada bırakıp bir an önce diziye başlamalarını öneriyorum. Bu noktadan sonra anlatacaklarım ağır SPOILER içermektedir ve ilk sezonun tamamını  izlemiş olanlara hitap etmektedir.

“Preacher”ın önermesi temelde süper güçler kazanan sıradan bir adamı anlatırken, çizgi romanın yaratıcıları Garth Ennis ve Steve Dillon hikayeyi bağımlılık, seksüel sapkınlık, intihar gibi modern zamanın dertlerini de kapsayacak şekilde güncellemeye karar vermişler. Çünkü onlara göre hikaye, her ne kadar vampirler, melekler ve azizlerden bahsetse de esas konu inanç sorunsalı ve Amerikan kültürünün musibetleridir.

Jesse Custer’ı Anlamak

Dizinin özellikle ilk bölümü, çizgi roman okuyucularının beklediğinden daha farklıydı. Özellikle Jesse Custer karakteri dizide çok farklı bir şekilde resmediliyor. Çizgi roman Jesse’nin yeni güçleriyle kasabadan ayrılmasıyla başlarken, dizide Jesse, Anville’de kalıyor. Bu değişikliği dizide Jesse Custer’ı canlandıran Dominic Cooper şu sözlerle açıklıyor. “Hikayenin art öyküsünü anlatmaya karar verdiler, çünkü izleyiciye öncelikle Jesse’nin gerçekte kim olduğunu göstermek istediler.” Cooper ayrıca bunun tek yolunun da izleyicinin, Jesse’nin geçmişinin karmaşıklığını anlamasından geçtiğini ifade ediyor. Bunun diğer bir nedeni de hikayeyi insani bir bakış açısından sunarak, dinle ilgili ön yargıları arka planda bırakmak olabilir. Jesse güçten zehirlenmiş, şiddet düşkünü bir adamdan ziyade, yalnızca doğruyu yapmaya çalışan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde Jesse’ye empati kurmak kolaylaşırken, karakteri ileride harekete geçirecek güdüler ve yapacağı tercihler de izleyicinin gözünde daha anlamlı hale gelecektir.

cassidy-jesse

Cassidy’yi dinlemeyen Jesse

Dizinin yaratıcılarından biri olan Sam Catlin de bu kararı yerinde buluyor. Aynı zamanda “Breaking Bad” dizisinin yazarı olan Catlin, tıpkı Vince Gilligan’ın izleyiciye Walter White karakterinin Heisenberg’e dönüşmeden öncesini göstermesi gibi, Jesse’nin (Jesse Pinkman’dan bahsetmiyorum bu arada 🙂 ) karakter yolculuğunun da izleyici üzerinde benzer bir etki yaratabileceğini düşünüyor. Özetle dizinin ilk sezonunda başta Jesse Custer olmak üzere tüm karakterlerin art öykülerini anlatmak, stratejik ve bütünlük açısından doğru bir karar gibi görünüyor.

Asıl Karakteri Unutturan Yan Karakterler

Bana göre Preacher’ı ilginç kılan en önemli etken, zengin ve derinlikli yan karakterleridir.

eugene

Eugene Root nam-ı diğer Arseface

  • Zorlu ve kısa bir çocukluk geçirmiş, tek yakını devamlı içip sızan amcası Walter olan, annesinin en yakın arkadaşının genelevinde konaklayan Tulip,
  • Ömrü boyunca (ki bu gerçekten uzun bir süre) peşindeki fanatiklerden kaçarak yaşayan ve uzun hayatının getirdiği anlamsızlık duygusuyla yalnızca anı yaşayarak, ki bunu da çoğunlukla zevk alarak yapmaya çalışan Cassidy,
  • Av tüfeğiyle aşık olduğu kızı öldürüp intihar etmeye çalışan ancak ikisini de başaramayan, etrafında yarım kalan işini bitirmesi gerektiğini söyleyenler ve kendine bakmaya tahammül edemeyen bir babası olan Eugene,
  • Tüm ailesini Alpler’deki bir teleferik kazasında kaybeden ve bu durumun saçmalığı üzerine kendine tapacak yeni bir tanrı yaratan Odin Quincannon,
    başta olmak üzere birbirinden tuhaf yaşamları olan bu David Lynch-vari karakterler, izleyiciye din ve vampirlik mitleriyle boy ölçüşebilecek ölçüde fantastik hikayeler sunuyor.

Yorumlar