Preacher: Vaaz Vakti Geldi. Toplanın!

Melekler Ölmesin!

Yan karakterlerin bazılarından bahsettim, ancak dizideki favori karakterlerim DeBlanc ve Fiore adındaki melekler oldu. Dizinin hem merak hem de mizah unsurunu canlı tutan bu karakterler, son bölümde dizinin dram yükünü de sırtladılar
(Evet, DeBlanc’ın ölümünden bahsediyorum.)

“Preacher”, DeBlanc ve Fiore ile kafasında hare olan, beyaz entarili, nur yüzlü melek klişesini yerle bir ederek, gerçek saflığın çıplak gözle görülemeyeceğini söylüyor. İnsanoğluyla karşılaştırıldığında, dört yaşındaki masum bir kız çocuğunun algısına sahip olan maliye müfettişi kılıklı bu iki meleğin, şu ana kadar yapılmış en gerçekçi ve en başarılı melek tasviri olduğunu düşünüyorum.

DeBlanc ve Fiore

DeBlanc ve Fiore

Yine ilk bölümlerden itibaren izleyiciye hakkında ekmek kırıntıları bırakılan ve son bölümde çarpıcı bir şekilde resmedilen cehennem tasviri de takdire şayan. Birkaç dakika sürmesine rağmen, tahammül sınırlarını zorlayan bu sinir bozucu sekansı, farklı tercihler yapamadan tekrar tekrar yaşadığını düşünmek bile izleyicinin tüylerini diken diken etmeye yetiyor.

Şeytan Tohumu: Genesis

Gelelim Jesse Custer ile birlikte “Preacher”ın esas adamı olan Genesis’e. Fiore ve DeBlanc’ın anlattığına göre Genesis bir melek ve bir şeytandan doğan bir mahluktur. Doğum gerçekleşir gerçekleşmez, hem cennet hem de cehennemdekiler Genesis’in var olmasının korkunç olduğu konusunda hemfikir olmuştur. İki tarafın hemfikir olduğu bir başka konuysa Genesis’in tehlikeli, sonsuz bir güce sahip olduğu ve bir sır olarak saklanması gerektiğidir. Varlığını bir kahve kutusunda sürdüren Genesis’in gardiyanları ise Fiore ve DeBlanc olmuştur.

Genesis esaret altında olmaktan sıkılmış olacak ki, kutusundan kaçıp fezada birkaç tur attıktan sonra dünyaya gelir. Öncelikle Nairobi, Kenya’ya giderek bir vaizin, daha sonra Rusya’da bir satanistin içine girerek iki din adamını da patlatır. Genesis’in son kurbanı ise Tom Cruise olur. Son olarak Jesse Custer’ın içine giren Genesis, patlamaz ve Jesse’ye herkese istediklerini yaptırabilme gücü verir. Esas soru, tıpkı gökten kayan bir yıldız gibi dünyaya varan Genesis’in, Jesse’nin dileğini yerine getirip getirmeyeceğidir.

jesse-tulip-cassidy

Yüzlerine nur inmiş karakterlerimiz.

“Preacher”, tüm hikayeyi izleyiciye altın tepside sunan birbirinin aynısı dizilerden bıkanlar için can simidi niteliğinde bir yapım. İlk sezonun yarısına gelmeden ikinci sezon onayını alan dizi, “Breaking Bad”, “The Walking Dead”, “Halt and Catch Fire” gibi başarılı dizilere sahip olan AMC’nin, proje tercihlerinde ne kadar doğru kararlar aldığının son göstergesi. Okuyun, izleyin, konuşun, sonra tekrar izleyin.

Diziden Anekdotlar:

  • Stephen King, “The Dark Tower: The Gunslinger Born” çizgi roman serisini yazarken “Preacher”dan etkilendiğini söylemiş.
  • IGN (Imagine Games Network)’e göre “Preacher”, “Swamp Thing” ve “Sandman”dan sonra Vertigo tarafından yayımlanan en iyi üçüncü çizgi romanmış.
  • Jesse Custer, “Secret Jesus”ın yani Gizli İsa’nın anagramıymış.
  • Dominic Cooper ve Ruth Negga “Preacher”da olduğu gibi “Warcraft” filminde de bir çifti oynadılar. Dominic Cooper Azeroth Kralı Llane’i, Ruth Negga ise Lady Taria’yı canlandırdı.
  • Joseph Gilgun ve Ruth Negga aynı zamanda İngiliz süper kahraman dizisi olan Misfits’te oynadılar. Ruth Negga altı bölüm boyunca Nicki karakterini canlandırırken, Joseph Gilgun Rudy rolünü canlandırmaya, Nathan’ı canlandıran Robert Sheehan’ın üçüncü sezonda diziden ayrılmasının ardından, dizinin sona erdiği 2013 yılına kadar devam etti.
  • “Preacher”, Vertigo çizgi romanlarından diziye uyarlanan dördüncü çizgi roman. Diğerleri, “Constantine” (2014), “iZombie” (2015), ve “Lucifer” (2015) çizgi romanlarıdır.
  • Dizinin jenerik müziği, Willie Nelson’ın 1975 yılında tarihli “Red Headed Stranger” albümünde yer alan “Time of the Preacher” adlı şarkıdır. Bu şarkının sözleri aynı zamanda çizgi romanın ilk sayısında kullanılmıştır.
  • Emily karakterini canlandıran Lucy Griffiths, daha öncesinde bir başka DC kaynaklı doğaüstü dizisi olan “Constantine“in ilk bölümünde Liv Aberdine rolünü üstlenmiştir. İlk izlediğimde aşırı derecede Rachel Weisz’a benzettiğim Griffiths, diziye sempati duymamı sağlamıştı. Baş karakter olan Liv Aberdine’nin ikinci bölümde senaryodan çıkarılması bana göre dizinin iptaline neden olan olaylar zincirinin ilk halkası olmuştır.

Yorumlar