Shogun – 80’lerin Game of Thrones’u
Uyarlamada Değişenler
Her edebiyat uyarlaması gibi Shogun dizisinin de kitabı ile arasında farklar olduğu gibi fark olmasının da sebepleri var. Bu farkları üç ayrı grupta toplayabiliriz sanırım:
Kaynak metnin detayı ve uzunluğu 9 saatlik bir dizi için bile sorun. Bu yüzden pek çok detay ve flashback sahne diziye uyarlanamamış. Bu da yer yer diziye zarar veriyor. Kitapta Blackthorne’un ailesini, babası ile ilişkisini, navigatör okulunda durumunu, hocasını, karısını ve çocuklarını tanıdığımız gibi Japonya’ya gelmeden önceki korsan aksiyonlarını da görebiliyoruz. Dolayısıyla da kahramanımızı daha iyi tanıyor, motivasyonlarını ve yeteneklerini daha iyi anlıyoruz. Dizide buna benzer pek çok sahne kaybolmuş. Ya hızlıca geçiliyor ya da hiç yok.
Kesilen veya değiştirilen diğer bir sahne türü ise 1980 için televizyon kitlesi açısından uygunsuz olabilecek içerik tadında. Shogun, gerçekten yetmişli veya seksenli yıllar için Amerikan televizyonlarında görülmemiş bir cesaret sergiliyor. İlk kez ekranda kılıçla kafa uçurma sahnesi görüyoruz. İşkence sahneleri, karakterlerin tamamen çıplak olduğu sevişme sahneleri, intihar, ensest, çocuk fahişeler, homoseksüellik gibi bugün bile bazı kaşları kaldıracak konular nispeten rahatça işleniyor. “Çiş” kelimesi o tarihe kadar televizyonda telaffuz bile edilmemişken bu dizide bir karakter başka bir karakterin üzerine işiyor. Seyirci şokta.
Yine de bu tarz sahneler kitaba göre bayağı uysallaştırılmış veya kesilmiş. Hem “aman abi abartmayalım” tadında gerginlikler hem de Blackthorne’u daha bir kahraman gibi gösterme çalışmaları bu seçimlerin sebebi olabilir. Sonuçta kahramanımızın evde karısı ve çocuğu beklerken iki kadınla aynı anda seviştiğini görmek istemiyoruz. Kasigi Yabu’nun kerhanede yetişmiş oğlan fahişeye eziyet ettiği sahneden sonra bahsi geçen zavallının hayatında ilk defa bir kadınla sevişmesi ve çok yorucu olduğu için beğenmemesi gibi sahneler kitapta eğlenceli olsa da televizyonda bugün bile kanal kapattırabilecek durumlara sebebiyet verebilir.
Alt Yazısız Japonca Konuşan Japonlar
Son ve en önemli fark ise karakterlerin konuştuğu dil. Kitapta Japon karakterlerin kendi aralarındaki konuşmaları ve düşünceleri doğal olarak İngilizce yazılıp, Japonca konuşmalar kendine has bir stille verilirken dizide Japon karakterler her zaman Japonca konuşuyor.
Animeciler sevindi tabii hemen. Japonca seslendirmeye alt yazı gazı değil mi? Maalesef arkadaşlar. Avucunuzu yalarsınız. Shogun’da Japon karakterler hep Japonca konuşuyor ve alt yazı yok. Yanlış duymadınız. Jerry London’ın bu enteresan ve cesur seçimi kitabın aksine dizinin çok daha katı bir şekilde Blackthorne’un gözünden sunulması. London’a göre Blackthorne Japonca anlamıyorsa seyirci de anlamamalı. Ancak böylece seyirci kahramanımızın hissettiklerini hissedebilir. Blackthorne Japonca öğrendikçe seyirci de öğrenecektir.
Yine de seyircinin anlamadığı yerlerde kitapta olmayan bir dış ses gerekmiş. O dış sesin sahibi de James Earl Jones. Bir başka değişle olayları Darth Vader’ın ağzından dinliyoruz. Ne var ki perspektifi inatla Blackthorne’un gözlerinde tutmak sair karakterler arasındaki olayların atlanmasına sebep oluyor.
Suşi Ne ki?
Shogun, yayınlandığı sene ve devamında uluslararası seyredilme rekorları kıran bir dizi. O kadar popüler oluyor ki NBC, yaklaşık 160 dakikalık bir montajla kuşa dönmüş bir hikayeyi sinemalarda vizyona sokuyor. Shogun’un o dönem reytingi o kadar yüksek ki, gerçekten yeni bölümler yayınlandığında sokaklar boşalıyor. Bu yüzden 1980 sonunda New York’taki barlar ve restoranlar cirolarının gördüğü zarar nedeniyle şikayette bulunmuş. Sonuç alamayınca da karşı saldırı olarak Japon restoranları açılmaya başlanmış.
1980 yılında NBC tarihinin en fazla seyredilen dizisi olan Shogun, Japon kültürünü sadece Amerika’ya değil bütün dünyaya tanıtan bir dizi. Bugün japon çizgi filmlerini seyrediyor, katana şöyledir, samuray böyledir diye ahkam kesebiliyorsanız bilin ki sebebi dolaylı olarak bu dizi. Dahası Japon sineması ve televizyonu da Shogun’dan etkileniyor. Amerikan seyircisi birbirlerine benzeyen Japon karakterleri takip edebilsin diye James Earl Jones’un ekrana her çıkan karakterin ismini ve siyasi yerini söylemesi; buna ilaveten bazı durum veya kişilerin ekranın altında bir yazıyla tanıtılması günümüzde özellikle Japon animasyonunu etkileyen, klişe haline gelmiş yöntemler.
Ya Bugün?
“Günümüzde var mı bu dizinin gideri?” derseniz; orası biraz karışık.
Her şeyden önce evet dizi 5 bölüm ama bölümler irice. Birinci ve sonuncu bölüm üçer saatlik dev bir film ayarında. Tempo da ona göre. Önce karakterleri tanıyoruz, sonra macera başlıyor.
İkincisi kitaba kıyasla aksiyon oranı, muhtemelen bütçe nedeniyle düşük. Pek çok aksiyon sahnesi kesilmiş. Daha ziyade karakterlere odaklanıyoruz.
En acaip durum ise kitabın ana fikri olan “Salla abi dert etme, her şey olacağına varır” felsefesi dizide pek de iyi verilemediği için sonu biraz havada kalıyor. Hikaye adeta bitmiyor ama duruyor. “E sonra ne oldu yahu?” diye kalıyoruz. Neredeyse gelecek sezona altlık yapıyor gibi dizi. Ama gelecek sezon yok.
Yeni Shogun
Bu şartlar altında günümüzde bu dizinin neden yeniden çekilmediği bir muamma gibi gelebilir. Ancak işler o kadar kolay değil.
2013 yılında romanın televizyon uyarlama haklarını aldığını açıklayan FOX yeni bir Shogun dizisinin hazırlanmakta olduğunu basına duyurdu. O günden beridir elimizdeki son resmi haber de bu.
İçeriden sızan bilgilere göre yapımcılar doğru format ve senaryoyu hala bulabilmiş değiller. Bir dönem Blackthorne olarak Sons of Anarchy ve King Arthur’dan tanıdığımız Charlie Hunnam’dan bahsediliyordu.
Anlaşılan o ki 80’lerde büyük tartışmalara sebep olan bu devrimsel dizinin günümüzde yapılması önünde başka politik problemler var.
Bir yandan eşcinsellik, çıplaklık, din istismarı gibi konular bugün daha rahat işlenebilecek iken, çocuk seks köleleri ve ağır işkence sahneleri hala problem konular. Dahası her ne kadar yabancı bir kültürü yansıtsa da Shogun, günümüzde “Asil, beyaz, Hristiyan bir anglo saksonun uzak doğuya gidip adamların kendi kültürleri ile ilgili şeyleri onlardan daha iyi yapması” hikayesi olarak algılanabilir, her ne kadar kitabın ana fikri bunun tam tersi olsa da. Son olarak kadın haklarının yaygınca tartışıldığı günümüzde cinsiyet temelli sosyal stigmanın gözler önünde olduğu batı toplumuna çok anormal gelecek ilişkilerin geri tepme ihtimali FOX’u korkutuyor veya zorluyor olabilir.
İsyanın Meşru Sebebi Zaferdir
Ama bütün bunlar dev izlenme oranları ile unutulabilir. Zira Blackthorne ve Toronaga ilk karşılaştıklarında büyük Daimyo soruyor kahramanımıza:
“Düşmanım dediğin bu Portekizliler sizin efendinizmiş. Sonra ayaklanıp ayrı ülke kurmuşsunuz. Doğru mu?”
“Doğrudur efendim”
“O vakit onursuz bir ihanettir bu. Aşağılık bir davranıştır. İnsan, asla lorduna, efendisine ihanet edemez. İsyan affedilemez. Suçtur.”
“Fakat efendim… İsyanımızı haklı çıkaracak ciddi meşru sebepler var.”
“Efendiye isyanı haklı çıkaracak meşru bir sebep olamaz. Ne olabilir ki?”
“Zafer!”
Blackthorne’un bu cevabına kahkahalarla güler Toronaga…
“Evet… Anjin. İsyanın olası tek meşru sebebini söyledin hakikaten… Pekiyi söyle bakalım: Zafer kazanacak mısınız?”
Gururla cevap verir kahramanımız:
“Hai!”